Sınavlar, eğitim sistemimizin en büyük baş ağrısı. Hangi iktidar, hangi bakan gelirse gelsin bu “illet“ten kurtulmamız mümkün değil. Öylesine büyük bir sektör haline geldi ki, milyar dolarlar konuşuluyor. Yani hem rantı büyük hem de işlevi...
On milyonlarca çocuğun, gencin geleceği, birkaç saatlik bu sınavlara bağlı. İyi puan alırsa iyi bir liseye girer. Ama iyi bir liseden mezun olması yetmez. LYS’ye girip iyi bir puan alacak ki iyi bir üniversitenin iyi bir bölümüne girsin. Peki bu kadarı yeter mi? Kesinlikle hayır. Çünkü artık üniversite diploması da yetmiyor. Artı neyin var, yani yüksek lisansın, doktoran var mı ona bakılıyor. İşte o noktada yeni bir sınav süreci başlıyor. Bu kez de ALES’e girmek ve yüksek puanlar almak zorundasınız. Tabii bu arada yabancı dil için ÜDS de olmazsa olmazlardan birisi...
Öyle ya da böyle mastırı da bitirip tamam artık rahatlıkla iş bulabilirim noktasına geldiğinizde ise karşınıza kapı gibi KPSS çıkıyor. Onu aşmadan, bazen aşsanız da, kamuya yönelik hiçbir işe girmeniz mümkün değil. Örneğin önceki yıl KPSS’de Türkiye birincisi olan ODTÜ Fizik mezunu öğretmen, kendi branşında öğretmen alınmadığı için açıkta kaldı!.. Şimdi böylesi bir ortamda, yani adeta Sınav Cumhuriyeti’ne dönüşen ülkemizde, sınavlarla ilgili her türlü manipülasyon yapılmaz da ne yapılır? Eğer tüm bu olup bitenlerden rahatsızlık duyuyor ve çocuklarımızı zerre kadar seviyorsak, önce onları bu sınavlardan kurtarmamız gerekir.
Boş kontenjanlar
Boş kontenjanlar konusunda MEB’e çok şeyler söylemek gerekir. Ama onların seviyesine (!) çıkmayı hiç düşünmüyorum. Kaldı ki yaşanacak polemik ne boş kontenjanları doldurur ne de öğrenci ve velilerin bozulan morallerini yerine getirir.
MEB’e bu konuda önerimiz, kendi sitesindeki e-kayıt kılavuzunu ve boş kontenjanlar listesini, bir de öğrenci, veli ve gazeteci gözüyle incelemesi. Amacımız bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek. Yani boş kontenjanların dolması. Düzeylerini sorgulatacak ithamlar yerine, bu boş kontenjanları nasıl dolduracaklarına kafa yorsunlar ve velilerin kayıt işkencesine son versinler.
Merak edenler için İstanbul’daki bazı anadolu liselerinin son kayıt durumuna bir göz atalım. Pek çok okul için yedek öğrenci kalmadığından kayıtlar fiilen bitmiş durumda. Yani MEB yeni bir karar almazsa aşağıdaki pek çok okulun kontenjanı boş kalacak. Bizim sormak istediğimiz de zaten bu:
Geçen yıl, önceki yıl kaç kontenjan boş kaldı? Nasıl dolduruldu? Nasıl doldurulacak?..
MEB açıklamasında: “Bakanlığımız her konuda olduğu gibi, Ortaöğretim Kurumlarına Geçiş Sisteminde de, öğrencilerimizin haklarının en üst düzeyde korunması ve adil bir yerleştirme yapılması hususunda gerekli duyarlılığı göstermektedir. Bu çerçevede, veli ve öğrencilerimizin bu türden maksatlı haberlere itibar etmemelerini rica ederiz” diyor.
İşte şimdi bu açıklamasının havada kalmamasını ve gereğini yerine getirmesini bekliyoruz. Ayrıca kamuoyunun kime hangi konuda ne kadar güvendiği de kendi takdiri. Hiç kimse ama hiç kimse, onu ne yönlendirebilir ne ambargo koyabilir. Onlar gördüklerine inanırlar!..
Özetin özeti: Şimdi laf değil icraat zamanı. Yakında okullar açılacak!..
MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI 2010 YILI ORTAÖĞRETİM KURUMLARINA GEÇİŞ SİSTEMİ (OGES) II. YEDEK KAYIT DÖNEMİ BOŞ KONTENJAN BİLGİLERİ
KPSS’de şimdi ne olacak?
Türk Eğitim-Sen Başkanı İsmail Koncuk’un iddiaları çok ilginç. İlginç olmanın da ötesinde çok ciddi. Bir anlamda ÖSYM sisteminin resmen delindiğini gösteriyor. Gönül isterdi ki YÖK ve ÖSYM, söz konusu iddiaları anında yalanlasın. Ama dün geç saatlere kadar açıklama gelmedi. Sessizlik biraz daha devam ederse, tüm iddiaları kabul etme anlamına gelir ki, bu da ÖSYM’nin sadece bu yıl yaptığı sınavları değil, son yıllarda gerçekleştirdiği tüm sınavları şaibeli hale getirir.
Her şeyden önce, söz konusu iddianın bir an önce açıklığa kavuşturulması gerekir. Doğru ya da yanlış. Ama kesinlikle inandırıcı olmalı! ÖSYM’de soruların hazırlandığı ve saklandığı bölümleri, Başkan Yarımağan’la birlikte birkaç ay önce gezmiştim. Çok sıkı korunuyordu. Ama en büyük koruma zırhı, çalışanların kuruma olan saygılarıydı. Hepsi birbirini yıllardan beri çok iyi tanıyor ve içlerinden birinin kuruma zarar vereceğine ihtimal vermiyorlardı...
Peki şimdi ne olacak?
Eğer iddialar ciddiyse son sözü YÖK söyleyecektir. Daha önce, sadece tek kişi çaldı diye ÖSS iptal edilmişti. Ama bu yönde bir karar alınırsa da mutlaka ve mutlaka, alın teriyle başarılı olanların moral durumları da göz önünde bulundurulmalıdır. Böylesi bir karar, onlar için yıkım olacaktır.
Ve eğer tespit edilirse sadece dışarı sızan testler iptal edilmelidir. En önemlisi 31 Ağustos’ta gerçekleşecek öğretmen atamaları! MEB umarız, son gelişmeler çerçevesinde tüm hassasiyetleri dikkate alır. En azından şaibeler ortadan kalkıncaya kadar atamaları erteleyebilir. Yoksa işler, iyice içinden çıkılmaz hale gelebilir...