Başbakan Erdoğan önceki yıl bir talimat verdi. “Öğrencileri sınavlardan ve dershane garabetinden kurtarın” dedi. Peki ne oldu?
Sınav sayısı artırıldı. Dershaneye olan bağımlılık daha da zorunlu hale getirildi.
Gelinen nokta ise dershaneye ait borç senedi ödenmediği için anne hapse atıldı, oğlu da intihar etti.
Daha bu haberin şoku atlatılamadan, başka kentlerden, başka intihar haberleri geldi...
Peki bu noktaya nasıl gelindi?
Ülkenin en güçlü ismi, geleceği görüp, çocuklarımızı bu stresten ve bu garabetten kurtarın derken, tam aksini kimler yaptı?
Aslında hiç uzağa gitmesine gerek yok, yanı başına bakması yeter de artar.
Kim bu hale getirdi?
Hüseyin Çelik ve Yusuf Ziya Özcan ikilisi, MEB ve YÖK’te, Başbakan Erdoğan ne dediyse tam tersini yaptılar. Her ikisi de sınavları azaltıp, dershaneye olan bağımlılığı yok edeceğine, yangına körükle gidip, öğrenci ve velileri, kaynar kazanın içine attılar.
Pazar günü Yükseköğretime Giriş Sınavı YGS var. Bir buçuk milyon aday yarışacak. Mezun olduğunda iyi bir statü ve iyi bir iş bulacakların sayısı ise 50 bini geçmez. Onca stres ve dershaneye akıtılan onca milyar dolar bu yüzden.
Oysa sağlıklı bir eğitim politikası olsa bunların hiçbiri yaşanmaz. Ama gel de bunu anlat. Başbakan bile kendi bakanlarına söz geçirmezken siz kime neyi anlatacaksınız?
Ak Parti iktidarının ÖSS’ye bakış açısı, sadece ve sadece katsayılarla sınırlı kaldı. Onun ötesine geçemediler. Katsayılar ise dershaneye olan bağımlığı daha da artırmanın ötesinde bir işe yaramadı, yaramaz da. Bu bile görmezden gelindi.
İntiharlar artabilir
Ekonomik krizin en fazla etkilediği sektörlerden biri eğitim oldu. Ama nedense bu da ısrarla görmezden gelindi. Bu konuda, bu köşede onlarca yazı yazıp yaşanacaklara dikkat çektik. Önceki yıl Ankara’nın en köklü eğitim kurumlarından birinin sahibi, sırf bu yüzden intihar etti. Onlarca okul el değiştirdi. Geçen yıl üniversitelerde 130 bin kontenjan boş kaldı. KKTC ekonomisini ayakta tutan üniversitelerin zorda olması nedeniyle ülke yakında sıkıntılı günler yaşayabilir.
Ancak bütün bunlar sanki uzayda yaşanıyormuşçasına hiç ama hiç ilgilenilmedi.
Fethiye Milli Eğitim Müdürlüğü alelacele borcu ödeyip, anneyi hapisten kurtarmış. Peki daha önce aklınız neredeydi? Daha da önemlisi, bundan sonraki gençleri ve aileleri kim kurtaracak?
Gelen duyumlar, özel okul ve dershanelerdeki senetlerden yüzde 20’sinin protesto edildiğini, yani ödenemez durumda olduğunu ortaya koyuyor. Yani yeni icralar, yeni intiharlar kapıda.
Peki onlar için ne önlem alındı ya da alınacak?..
MEB nerede?
MEB, bu konuda derhal bir yönetmelik çıkarmalı ve eğitim borcu nedeniyle yaşanacak acılara son vermelidir.
Daha iyi eğitimin bedeli hapis ve intihar olmamalıdır.
MEB, doğru düzgün eğitim verse, YÖK de adil bir sınav sistemi geliştirse bütün bunlar yaşanmazdı.
Onların basiretsizliğin bedelini de gençler ve aileler ödemezdi.
Bu sıkıntıyı yaşayan sadece üniversiteye girenler mi?
Kesinlikle hayır.
Üniversiteyi bitiriyorsunuz yine bu stres ve garabetten kurtulamıyorsunuz. Çünkü bütün sistem onlar üzerine kurulmuş.
Memur olmak istiyorsanız KPSS’ye, uzman almak istiyorsanız TUS’a girmek zorundasınız.
Her şey sınav ve dershane üzerine oturtulmuş, paranız ve sabrınız varsa, bir adım öne çıkabiliyorsanız, her ikisi de yoksa ya hapse düşüyorsunuz ya da hayata veda ediyorsunuz.
İşte Türkiye’nin içinde bulunduğu eğitim modeli. Bu sistemi yaratanlar eminim ki kendileriyle gurur duyuyorlardır!
Suçlu kim? Dershaneler mi?
Peki suçlu kim, dershaneler mi? Hayır. Çünkü onları bu sistem yarattı. Pek çoğunu tanıyorum. Eminim ki şu anda en fazla üzülenlerin başında, intihara neden olan dershaneye ismini veren ve arkasında duranlar üzülüyordur. Böyle bir durum yaşanmaması için ne fedakârlıklar yaptıklarına çok şahit olduk. Ama gelinen nokta ortada.
Ülke geneline dershane zincirini yayanlar da bunun yanlış olduğunu umarız artık anlarlar. Yerel dershaneleri bugün bu noktaya getirenler, maalesef bu mantık oldu.
Özetin özeti: Bakanları, Başbakan’ı bakalım ne zaman ciddiye alacak?..