Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Abbas GÜÇLÜ

"Neden çok eleştiriyorsun" diye kızanların sayısı her geçen gün artıyor. Metiye düzüp dost edinmek varken, ben illa da kızdırmaya devam ediyormuşum. Bu kadar da olmazmış. Sanki herşey yolunda gidiyor da, ben tam aksini savunuyorum.
Günün birinde, yapmaktan çok, bozan bakanlardan biri, elinde dosyalarla gazeteye beni şikayete geldi. "Ne yapsak eleştiriyor" dedi. Bunun üzerine "varsa bir yanlış, düzeltmeye hazırız" dedik ve dosyadan rastgele haberler çektik. Biz sorduk, o cevapladı: Yanlış bir tarafı var mı? Hayır. Aynı diyalog 4, 5 kez tekrarlandı. Sonuçta, sözde demokrat bakanımız "Tamam hepsi doğru ama, hergün hergün de yazılmaz ki" deyince, bizimkilerin tepesi attı ve "Biz de ona hergün yazsın diye para veriyoruz" diyerek dosyasını da koltuğunun altına verip uğurladılar.
Benzer durumla sık sık karşılaşırız. Kızanlarımız hergün artsa da biz yine gazeteciliğin gereğini yerine getiririz. Bu konudaki en büyük destekçimiz de patronumuz Aydın Doğan. "Yazdıklarınız doğru olduğu sürece, gazetecilik neyi gerektiriyorsa onu yapın." diyor...
Sanki sorun yok, biz yaratıyoruz. Politikacılar, ne zaman başları ağrısa, "Ah bu gazeteciler" diye sızlanmaya başlıyor. Ama kendilerine hiç toz kondurmuyorlar.
Örneğin Başbakan Yılmaz ve yardımcısı Ecevit. Bir yasa çıkarttılar ve kapalı yerlerde sigara içilmesini yasakladılar. İlk çiğneyen de kendileri oldu. Bakanlar Kurulu'nda sigara tüttürürken, halkı sigarayı bırakmaya çağıran Sağlık Bakanı da onları seyrediyordu. Çıkıp "Siz burada sigara içmeye devam ederseniz, ben bu halkı nasıl ikna ederim." diyemedi.
Hasan Ağbi (Pulur) anlattı. Kurtuluş Savaşı sırasında hükümet içkiyi yasaklamaya kalkınca
Atatürk karşı çıkmış ve "Biz burada içerken, halka nasıl yasaklarsınız" demiş. Şimdikiler ise ne söylerse tam tersini yapıyor...
Sigara nedeniyle yedeğe aldığımız hangi konuya el attıysak tam bir fiyaskoyla karşılaştık. Güya bu yıl, 5 üniversiteye torba bütçe verilerek ekonomik özerklik sağlanacaktı. Bütçe görüşmeleri sırasında sayı 15'e çıkmış. Hangi üniversiteler kapsama alınacak, hala belirsiz. Kuruluş tarihi telafuz ediliyor ki, bu çok yanlış olur. Öte yandan üniversite giriş sınavlarındaki eski, yeni mezun sorunu hala çözülebilmiş değil. Okullarda onbinlerce öğretmen açığı varken, Başbakanın, Milli Eğitim Bakanı'nın çağrısına rağmen emekli öğretmenler, eğitim fakültelerinden geçen yıl mezun olanlar ve 40 yaşın üzerindeki öğretmenler hala göreve başlayamadı. Kolejler için ise herhalde akşam tarih açıklayıp, sabah sınav yapacaklar. Serbest kitap uygulaması ise tam bir fiyaskoyla sonuçlandı. Sil baştan yeniden ele alınıyor. Böyle olacağı baştan belli değil miydi? Dahası, 8 yıl ne oldu?..

Yazara EmailA.Guclu@milliyet.com.tr