Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Eğitimin kalitesi dibe vurdu, işsizlik tavan yaptı, biz hâlâ sınavları tartışıyoruz. Tıpkı 1453 baharında, düştü düşecek olan Bizans İmparatorluğu gibi.
Onlar, Fatih Sultan Mehmet kapıya dayandığında, melekler erkek mi, yoksa dişi mi diye tartışıyordu!
Şimdi biz de günlerdir sınavları konuşuyoruz.
Kalksa ne olacak, kalkmasa ne olacak ya da sayılarının azalması neyi değiştirecek?
Türk eğitim sisteminin onlarca sorunu var.
Sınavlar onlardan sadece biri.
Örneğin, ciddi anlamda öğretmen sorunumuz var. Kalite adına söylenecek söz bulunamıyor ama en önemlisi de en iyi okullardan mezun olsanız da iş yokkk...
Peki, sınavların azalması ya da çoğalmasıyla ya da şampiyon sayısının artmasıyla işsizlik sona erecek mi?
TEOG’da 17 bin şampiyon çıktı da ne oldu?
Asıl sorun ne?
MEB ve YÖK kafa kafaya verip, sınavları konuşacağına, şu soruların cevabını bulmalı!
TEOG’da 17 bin şampiyon çıkarken YGS’de, LYS’de niye 7 tane bile şampiyon çıkmıyor?
Üniversitelerde 322 bin kontenjan neden boş kaldı?
Dershaneler kalktı mı, kalkmadı mı?
Adları değişse de dershanelere olan bağımlılık azaldı mı, çoğaldı mı?
İmam hatipler ve meslek liseleri neden boş kaldı?
TEOG, YGS, LYS hepten kalksa, ismi değişse ya da sayısı ve içeriği değişse ne olacak?
İnsan gücü planlaması
Ülkemizin eğitimdeki en büyük sorunu her ne kadar sınavlar ve kalite erozyonu gibi gözükse de asıl can alıcı nokta, insan gücü planlamasının bulunmaması.
Eğitim ve gelecek adına, sadece ve sadece umut tacirliği yapıyoruz. Tanımlanmış ve eğitimi yapılan meslek sayımız Batılı ülkelerin onda biri kadar.
Bu yüzden, hemen hemen her meslekte yüz binlerce diplomalı eleman fazlamız varken, binlerce alanda yetişmiş insan gücümüz yok. Özellikle de hizmet sektörüne yönelik ara insan gücünde!
Daha önce defalarca yazdık ama belli ki daha uzun süre söylemeye devam edeceğiz:
Türk eğitim sistemi A’dan Z’ye değişmeli ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen hafta altını çize çize vurgu yaptığı gibi, tüketen değil, üreten insan yetiştirmeli.
Referansı da akıl, bilim ve teknoloji olmalıdır.
Bunu yapmadığımız
sürece kendimizi kandırmaya devam ederiz!
Üreten insan!
Sınavlardan önce, nasıl bir gençlik istiyoruz, önce ona karar verelim! Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bilim ve Teknoloji Konferansı’nda bunun ipuçlarını verdi ama görünen o ki bu mesajı ne MEB anlayabilmiş ne de YÖK!
Eğer anlasalardı, sınavlar yerine, insan gücü planlaması, üretim, beceri kazandırma, sorun üreten değil sorun çözen gençlik üzerine kafa yorarlardı.
Sorunları doğru tespit edemezseniz, doğru çözümler bulamazsınız.
Sınavlar bir sonuç ve onu doğuran nedenleri ortadan kaldırmadığınız sürece şeklini, süresini ve zamanlamasını nasıl yaparsanız yapın, bir süre sonra mucizeler yaratacak dediğiniz o sistemi de kaldırmak zorunda kalırsınız.
MEB bürokratları, YÖK ve ÖSYM keşke biraz da bu konulara kafa yorup, siyasilerin önüne çok daha ciddi projeler götürseler de
bu umut tacirliğinden vazgeçilse!
Özetin özeti: Eğitim adına kendimizi kandırmaya daha
ne kadar devam edeceğiz?