Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

En olmadık zamanda, en olmadık yerde telefonunuz zır diye çalıyor, heyecanla açıyorsunuz, ya dijital bir ses ya da artık konuşmaktan baygınlık geçirmiş bir genç, papağan gibi önündeki metni size okumaya başlıyor. Bilmem neyin reklamı ya da tanıtımı için. İçlerinde öyle yüzsüz kurumlar var ki artık aramayın diye bir defa ricada bulunmanıza rağmen, sizi çileden çıkartmaya devam ediyorlar...
Daha da vahimi, bunu kendilerine hak olarak görmeleri. En sinir bozucu olanı ise telefonunuzu nereden aldıkları...

Özgürlük mü, dayatma mı?
Mail adreslerimiz çöplüğe döndü. Günde binlerce abuk sabuk mail geliyor. Çoğu da tanıtım amaçlı. Hiç kimse böyle mailler istiyor musunuz diye sormadan gönderip duruyor.
Tek tek bakmak zorundasınız çünkü, o maillerden hangisinin ne amaçla gönderildiğini anlamanız için çoğu zaman açmanız gerekiyor. Bu yüzden sadece boşa zaman kaybetmekle kalmıyor, sinirleriniz de altüst oluyor. Ayrıca, çok önemli maillerden bazıları da güme gidebiliyor...
Gerekçesi ne olursa olsun bu eziyet kimin hakkı olabilir ki?..
Devlet ve yasalar bunun için var. Ama ara ki bulasınız. Kimi kime şikâyet edeceksiniz. Bunu bazen bizzat kendileri yapıyorlar...
Dijital yaşam hayatımızın bir parçası oldu.
Bilgisayarı, interneti, akıllı cep telefonlarını hayatımızdan çıkarmak, inzivaya çekilmediğiniz sürece artık olanaksız hale geldi. Ama pekâlâ, sınırsız, sorumsuz, dayatmacı bu dünyaya bir çekidüzen verilebilir.

Hakaret furyası
Özgürlüklere elbette sınır getirilmemeli. Yasaklarla bir yere varılamayacağı da ortada. Ama her şeyin de bir sınırı olmalı. Örneğin küfür, hakaret ve tehditler de özgürlükler kapsamında mı ele alınmalı?
Eleştirilerin sınırı nerede başlamalı, nerede bitmeli?..
Bilişim Çağı öylesine hızlı gelişiyor ki ne sosyal medyaya ne de diğer dijital alanlara yönelik bir yasal düzenleme henüz oluşturulabilmiş değil.
Bilişim suçlarına yönelik yasalar bizde yok da başkalarında var mı?
Hayır, aynı sıkıntıyı onlar da çekiyor ve arayış içerisindeler.
Yurtdışından gelen hukukçulara ne zaman bu konuyu açsak, bir dokun bin ah işit noktasına geliyorsunuz...

Sel ve kuraklık
Her tarafı sel götürüyor. Önümüzdeki aylarda ise yüzyılın kuraklığı yaşanacakmış. Her ikisi de doğal afet kapsamında değerlendirilebilir. Bu kadar yağış, barajlara toplanarak, yaz aylarına kullanılamaz mıydı? Köyler kentler, siteler, kampüsler kurarken, altyapı oluşturulurken, yağmur sularının toplanmasına olanak sağlayan depolar, sarnıçlar, göletler, baraj oluşturulamaz mıydı?
Kuraklığın asıl sorumlusu sanki doğa değil, bizleriz!..

Yeni havaalanının adı?
Cumhuriyet tarihinin en büyük projelerinden birinin temeli bugün Başbakan Erdoğan tarafından atılıyor. Dünyanın en büyüğü olacakmış.
Teknik ve çevresel tartışmalar bir yana, en çok merak edilen konuların başında isminin ne olacağı geliyor.
Çok farklı isimler dillendiriliyor. Ama sanki en doğru olanı, Atatürk Havalimanı’nın yerine yapıldığına göre yine Atatürk olması!..
Özetin özeti: Ortak noktalarda buluşmak zor olmasa gerek, özellikle de şu günlerde...