Son dönemin en önemli bürokratlarından birisi olan TMSF Başkanı Ahmet Ertürk, önceki gece Genç Bakış’ta, aldığı tehditlerden hakkında açılan davalara, el koyduğu şirketlerden sorun yaşadığı işadamları, sanatçılar ve medya kuruluşlarına kadar her şeyi İTÜ’lü öğrencilerle paylaştı.
Programa telefonla bağlanan Halis Toprak ile Ertürk arasındaki sert tartışma ise sabaha karşı 4’e kadar sürdü.
En ilginç anekdotlardan biri ise 50 milyar dolarlık operasyonlara imza atan Ertürk’ün sokaktaki vatandaşlar tarafından neredeyse hiç tanınmamasıydı. “Ahmet Ertük kim?” sorusuna verilen cevaplar şaşırtıcıydı. Gazeteci ve futbolcu diyen de vardı, şarkıcı ve emekli paşa diyen de.
Ertürk’ün görevi yılbaşında sona eriyor. Peki sonrası? Henüz karar vermemiş. Siyasete sıcak bakmıyor. Devlete de sanki soğumuş. Halis Toprak “Görevden ayrıldığında işin bitik, kodese düşeceksin” derken, kendine güveni tamdı ama arkasında devletin duracağına pek ihtimal vermiyordu. Güvendi ve sığındığı tek barınak sık sık altını çizdiği gibi yargı oldu.
İşte programdan satır başları:
Ahmet Ertürk (TMSF Başkanı)
- Halis Toprak ve Hayyam Garipoğlu ile ilgili işlemlerin zamanlaması tamamen tesadüftü.
Ne cinayetle, ne de Halis Toprak’ın evlilik olayıyla bir ilgisi yok. Ama bizim karşı karşıya olduğumuz zümrenin nasıl bir zümre olduğunu siz algılayın. Benim söyleyemediklerimi de siz anlayın.
- Toprakbank sahibi tarafından soyularak yükü toplumun sırtına yüklendi. Bu şahsın herkese borcu var, hâlâ toplumda itibar kazanma peşinde.
- Uzan olayı dünyada eşi benzeri görülmemiş bir olaydı. O kadar büyük meblağı gizlemek büyük marifet. Çok ustaca.
- Uzan davasının siyasi bir yönü yok. O siyasete girdi diye gidip bir bankaya el konulmaz. Çünkü el koyma işlemi kamuya çok ciddi maliyettir.
- Uzan hakkında bizim açtığımız davaların ikisi mahkûmiyetle sonuçlandı. Çete oluşturmak, orman kanununa muhalefet, zimmet, nitelikli dolandırıcılık, yargılandıkları suçlardan bazıları. Şimdi bunların hangisi siyasi?
- Uzan ailesi aynı zamanda seçimlere katılıp hatırı sayılır oranda oy aldı. Bu sosyolojik bir vaka. Siyaset bilimciler araştırsın.
- Türkiye’de banka kurmak ya da satın almak etik ve finansal açıdan bazı kurallara bağlıydı. Fakat sağlıklı olarak takip edilmedi. Bankadan kredi bile alamayacak durumda olanlar, banka sahibi oldu.
- Daha yüksek faiz almak için risk alıp off-shore hesaplarına para yatıranlar, o risk gerçekleştiğinde ağlamamalı.
- Şu an, “Ben İmar Bankası’ndan paramı alamadım” diyen varsa ya yalan söylüyor, ya da off-shore hesabından bahsediyor. Herkese parasını ödedik. Ödenmeyen çok sınırlı sayıda kişi var. Onlara da gelin paranızı alın diyoruz. Ama gelen yok.
- ATV ve Sabah’ın satış sürecinde 20’den fazla yatırımcıyla görüştük. Bunlardan bazıları global piyasadaki rahatsızlığı erkenden hissettiğinden, bazıları ise yabancıların medyada yer almasını kısıtlayan yasa sebebiyle çekildi. Son kalan bir yatırımcı bizim istediğimiz fiyatı verdi ve biz de kabul ettik, parayı da tahsil ettik. O günkü şartlara göre çok iyi bir tahsilattı.
- Bu felaketin müsebbibi olan tüm katmanları sorgulayabilmiş değiliz. Sistemde birtakım boşluklar var. Devlet her şeyin en iyisini yapıyor diyemeyiz.
- Politikacı, kamu bürokrasisi ve menfaat elde etmek isteyen işadamı. Kamu denetim mekanizmasının işlememesi yanlışlara neden oluyor.
- Maalesef tüm bu hadiselerde mahkûm olmuş tek bir siyasetçi bile yok.
- Sokaktaki insan sistemin arızalanmasının maliyetini bilmek zorunda. Çünkü bu arızalanma cebimizden para çıkması, mutluluğumuzun, huzurumuzun azalması demek.
- Hakkımızda on binlerce dava var ama biz bunlardan asla şikâyetçi değiliz. Yargıya gitmekten mutluyuz, çünkü yargının verdiği ceza kesindir ve biz de uygulamak zorundayız.
- Dünyada, bizde yapılanları önleyecek bir hukuk sistemi yok. Çünkü bizim ülkemizde yapılanlara hiçbir hukuk sistemi ihtimal vermemiştir.
- Görevden ayrıldıktan sonra ne gibi zorluklar, husumetler ve düşmanlıklarla karşılaşacağımı bilmiyorum. Görev sürem bittiğinde devletin bana sahip çıkacağına da inanmıyorum. Devlet mekanizmaları henüz bu kadar etkin olabilmiş değil.
- Türkiye’de, bizim alışkın olmadığımız yollardan iş yapmaya alışmış bir insan zümresi var. Bunu bize de uygulamaya kalktılar. Fakat işe yaramadı. Bu sebeple hırçınlaşıyorlar.
TELEFON BAĞLANTISI VE SONRASI ...
Halis Toprak
- Benim bankam batmadı. Ben Türkiye’de tanınan, 6 bölgede sanayi yapan, istihdam sağlayan bir insanım. Ama bana beceriksiz, yönetmeyi beceremedi diyor. Ahmet Ertürk tek ayağı üzerinde 40 tane yalan söylüyor. Benim odamda, koltuğumda oturmuş benimle konuşurken, “ Sana büyük haksızlık yapıldı” diyordu. Sonra 40 milyon lira olan borcumu, 320 milyon dolar yaptı ve bana zorla kabul ettirdi.
- Ben Doğu’da, Sarıkamış’ta o kadar fabrika yaptım. Ben de yaparım diyorsun. Sen onların bir taşını bile koyamazsın. Gerçi şimdi koyarsın, çünkü çok zenginleştin.
- Sen Türkiye’yi mahvettin. Ama ben yargıya güveniyorum. Allah’ın izniyle kodese gireceksin.
- İşçiye paralarını ödemedi diyor. Buna TMSF neden oldu. Her şeyimize haciz koydu.
Ahmet Ertürk
- Vergi, elektrik, doğalgaz, işçi parası ödemiyorlar. Ama Boğaz’da en iyi yerleri, arazileri, köşkleri ellerinde tutmak için bizimle boğaz boğaza kavga ediyorlar. Bunun için yalan söylemeye de hazırlar. Bu hangi kitapta yazar?
- Masum bir işadamıyla karşı karşıya değiliz. Bankam çok kârlıydı diyor. Bu kâr, devletin verdiği yardımdan, sağladığı kaynaktan elde edilen kârdır. Devletin tahvilinin kârını kendi kârı sanıyor.
- Bu hesaplar doğru olsaydı, bu insanlar basiretli insanlar olsalardı kendi bankasını 900 milyon zarara uğratıp batırmazdı.
- Borcunu 15 yıl önceki kur üzerinden hesaplayıp 300 milyon doları 40 milyon lira olarak gösteriyor. Şaka gibi, ki böyle şaka bile yapılmaz.
Özetin özeti: İyi ki hukuk var!..