Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türk siyasetinin duayen isimlerinden Köksal Toptan, yarım asrı aşan siyasi birikimi çerçevesinde 1 Kasım’ı değerlendirdi.

TBMM Başkanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) yanı sıra çok önemli görevlerde bulunan Toptan, merkez sağ partilerin CHP’ye göre daha solcu olduğunu söyledi. Parlamenter yapı ve hukukun üstünlüğü çok daha güçlü hale gelirse başkanlık sisteminden korkmamak gerekir dedi.

İşte programdan önemli satır başları:

1 Kasım tahmini?

Ak Parti’nin tek başına iktidar olabileceği ya da kıl payı olamayacağı şeklinde tahminim vardı. Seçmen kanaatini etkileyen faktörler 5 ayda çok fazla değişmez. Ama değişti. 1 Kasım’ın doğurmuş olduğu sonuç 8 Haziran sabahının yarattığı ortamın sonucudur.

Haberin Devamı

Elbette, sandık tam anlamıyla demokrasi değildir. Ama sandık demokrasinin olmazsa olmazıdır.

Sayın Erdoğan’ın öngörüsü gerçekleşti. İyi gördü ve muhalefet partileri de buna destek oldular. Bilerek ya da bilmeyerek.

Bana göre Ak Parti 1 Kasım’da kimsenin partisinden oy almadı. 7 Haziran’da kaçan oylarını geri aldı.

Ak Parti’nin işi daha da zorlaştı. 317 milletvekili büyük bir sorumluluğu beraberinde getiriyor. Seçim vaatleri var. Bunları gerçekleştirmesi gerekiyor.

İktidar ve muhalefet olarak ilişkileri sağlıklı tutmak lazım. Tabana yayılan kırgınlıkların giderilmesi gerekir.

Atatürk’ün önderliğinde Batılı olabilmek için Batı ile savaşan dünyadaki tek ülke. Türkiye’nin tercihleri doğrudur. Batı uygarlığı. Bundan şaşmadan, temel ilkelerden vazgeçmeden, yeni anayasa yaparak, yargıda güveni pekiştirecek düzenlemeleri ve ekonomik reformları yaparak yolumuza devam etmemiz lazım.

Dünden bugüne AKP

AK Parti hiç kuşku yok milliyetçi bir parti. Muhafazakârlığının yanında liberalliği, milliyetçiliği olan bir parti. Etnik bir milliyetçiliğin temeline dayanan bir milliyetçilik değil. Bir anlamda Atatürk milliyetçiliği de denilebilir.

Ak Parti ezilenin yanında, onların hukukunu koruyan bir parti.

CHP Türkiye’de solun önünü tıkadı. Kendilerine sosyal demokrat dediler, demokratik sol dediler. Fakat bir türlü olamadılar. Merkezde kaldılar. Onun rakibi olarak ortaya çıkan Demokrat Parti ve sonraki partiler hep çevrenin avukatlığına soyundular.

Haberin Devamı

Aslında Demokrat Parti çizgisi, bugün Adalet ve Kalkınma Partisi’ni devam ediyor ve bu çizgi Batı tarzı sol harekete benziyor.

Ak Parti vaatleri?

Asgari ücretle ilgili düzenlemenin yapılabilmesi için çalışmalar başlatıldı. Türkiye ekonomisine çok büyük bir yük getirmeyeceği kanısındayım.

Kamu, kamuoyu vaatlerinin olup olmadığını takip edecektir. Olmadığı zaman sesini yükseltecektir.

Ali Babacan’ın dediği gibi, sadece inşaat sektörüyle kalkınma, büyüme yetmez. Sadece Körfez ülkelerinden gelen insanlara konut satmakla yetmez. Orta sınıf sarmalından kurtulmamız gerekiyor.

İleri teknoloji kullanılmalı. Üniversiteleri öne çıkarmamız lazım.

MEB hafızasını kaybetti

Milli Eğitim Bakanlığı kadrolarında hafıza kaybı yaşandı. Eğitime çok büyük paylar ayrılıyor. Çok öğretmen aldılar. YÖK’ü kaldırmak lazım. Hepten kaldırmak biraz sorun yaratabilir. 200’den fazla üniversitenin koordinasyonunu sağlamak zor olabilir. Üniversiteleri özgür bırakıp, birbirleriyle rekabet etmesini sağlamak gerekir.

Haberin Devamı

Eğitim fakülteleri dururken başka bir yerden öğretmen alamazsınız. Öğretmen kalitesini yükseltmek gerekir. 180 günlük eğitim süresiyle çağdaş eğitimi yakalayamayız. Avrupa ortalaması 210 gün. MEB öğretmen atamak istiyor, Maliye Bakanlığı kadro vermiyor.

Yeni bir anayasa!

İlk 4 maddeyi değiştirmeye gerek yok.

Sadece temel ilkeler anayasada yer almalı. Herkesin düşüncesinin anayasada yer alması düşünülemez.

Anayasa’nın 90. maddesine göre AB hukuku sizin temel kanunlarınızın üstüne çıkmış. Yani bir aykırılık varsa milli kanunlar ile AB müktesebatı arasında AB hükümleri normları uygulanır. Kendi iç hukukumuzu evrenselleştirmişiz zaten.

İşin sırrı demokratik altyapıdadır. Demokratik altyapı kuvvetler ayrılığı ilkesi demektir. Türkiye parlamenter sistem tercihini koydu ama gereklerini yerine getirmedi.

Dar bölge sisteminde 550 bölgeden bir milletvekili çıkacak. Her parti en iyi insanını bulmak zorunda. Bu siyasette kaliteyi yükseltecek. Parlamento liderin ağzına bakmadan kendi özgür iradesiyle hareket etmesini sağlayacaktı. Niye kabul edilmedi anlayamadım.

1982 Anayasası’ndaki sistemde cumhurbaşkanı ile başbakanın çatışmaması mümkün değildir. Çünkü sistem parlamenter sistem ama cumhurbaşkanına akıl almaz yetkiler veriliyor. Bu yanlış. Çünkü demokrasilerde temel öğelerden biri, yetki ve sorumluluğun beraber olmasıdır. Bugün yürürlükteki sitemde sorumluluk yok. Yetki var. Hiçbir demokraside bu olamaz.

Başkanlık sistemi?

Önemli olan, ABD Kongresi gibi güçlü bir yasama organı kurabiliyor musunuz? Silahlı Kuvvetler bütçesini yönlendirecek, yönetecek, dış büyükelçileri bile onay verecek ya da vermeyecek, ABD’nin dışarıya silah göndermesine onay verecek veyahut vermeyecek böylesine büyük yetkilerle donatılmış bir yasama organı kurabiliyor musunuz? Herkesten bağımsız ve bütün dünyaya güven veren bir yargı kurabiliyorsanız, ben teorik olarak başkanlık sisteminden yanayım. Sorun, kuvvetler ayrılığıdır. Önce yargıya olan güveni sağlamak lazım.

7 Haziran’da ve 1 Kasım seçimlerinde kendim aday olmadım. Ben hiç kimseyle, Sayın Gül dahil, parti kuralım vesaire gibi girişimin içinde değilim.

Siyasi partilerimiz lider parti olmaktan çıkıp kurumsal hale gelmelidir. Liderler çok öne çıkıyor. O yüzden kurumsallaşamıyorlar

1991’de “Türkiye’nin bir Kürt problemi yoktur. Türkiye’nin demokratikleşme problemi vardır” dedim. Doğudaki vatandaş sokakta Kürtçe konuşamıyorsa, Kürtçe isim koyamıyor veyahut Kürtçe dilekçe yazamıyorsa bu Kürt sorunu değil demokratikleşme sorunudur. Çünkü aynı sorun Edirne’de, Adana’da, Zonguldak’ta da var. O nedenle biz orada takdimde yanlış yaptık, hata yaptık. Böylece Kürt kardeşlerimizi incittik diye düşünüyorum.

Özetin özeti: 50 yıllık birikime göre siyasette suların durulması, herkesin yararına olacaktır.