Dün bayramdı. Hiç hissetiniz mi? Eğer söz konusu olan Soma ise gençlerimizin durumu onlardan daha iyi değil.
Ölmek demek sadece enkaz altında kalmak değil.
Pek çoğunun gelecek güvencesi yok. Bir mum gibi günden güne eriyorlar.
Ve gençlerin bu durumu, 19 Mayıs’ta değil de ne zaman konuşulacak?
Sorunlarını tek tek sıralamaya kalksak, değil bu köşe, sayfalar yetmez.
Okuyanı okumayanı, kentlisi köylüsü, çalışanı çalışmayanı, zengini fakiri, iktidar yanlısı muhalifi, hemen her genç sıkıntılı. Ama ümitsiz değiller ve tıpkı Somalı şehitlerimiz gibi onlar da daha iyi bir gelecek için mücadele veriyorlar...
Adil paylaşım
Kim ne derse desin Türkiye eski Türkiye değil. Öyle ya da böyle, sürekli büyüyor. Bu kimine göre hormonlu, kimilerine göre obez bir büyüme olsa da yerinde saymasından daha iyidir. Ama ne kadar sürdürülebilir ve ne kadar adil, işte o önemli.
Gelişmeyle ilgili rakamlar müthiş. 2023’te dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline gelirsek hiç şaşırtıcı olmaz.
5-6 yıl önceydi, bir Genç Bakış’ta 50 milyar dolarlık ihracattan bahsedilince, salon ayağa kalkmış ve bakanı kendilerini kandırmakla suçlamışlardı. Şimdi yüz milyar dolarlardan söz ediliyor.
Kişi başına düşen gelir neredeyse 3 katına çıktı, daha da çıkacak.
THY’nin taşıdığı yolcu sayısı 10 milyonlardan 40 milyona ulaşmış.
Araba, telefon, tatile giden sayısı ve benzeri kriterlere bakıldığında da eskiyle kıyaslanmayacak derecede yol kat ettik.
Peki, işsizlik konusunda da aynı olumlu gelişmeler oldu mu?
Gençlerin durumu düne göre daha iyi mi?
İşte bu konuda iyimser olmak mümkün değil.
Nüfus artıyor, başta üniversiteler olmak üzere eğitim kurumlarının sayısında ve okullaşma oranlarında müthiş gelişmeler var ama işsizlik oranları düşeceğine daha da yükseliyor.
Bu artış oranı, kalifiye elemanlarda, özellikle de üniversite mezunları arasında çok daha yüksek.
Yani okumanın ödülü, işsizlik!
Ekonomistler ya da siyasetçiler, ileriye yönelik olarak bu konuda ne düşünüyorlar bilmeyiz ama çok iyi bildiğimiz bir şey var ki, gençler de anne babalar da bu çarpık korelasyondan yani Türkiye büyürken kendilerinin küçülmesinden hiç memnun değiller...
Gençleri seviyor muyuz?
Eğer gençleri zerre kadar olsa seviyorsak, bunu onlara göstermeliyiz. Artık lafa, söze inanmıyorlar, icraata bakıyorlar. Yani bir sıkıntıları olduğunda, kendilerine el uzatılıyor mu, uzatılmıyor mu? İşte onlar için en önemli gösterge o! Gerisi hikâye.
Bu sevgiyi paylaşmak isteyenler için önemli bir fırsat var.
On binlerce genç, başvuru süresini kaçırdıkları için YGS barajını aşmalarına rağmen, LYS’ye giremiyorlar.
Sanki, bir günlük mazeret başvurusu alınsa kıyamet kopacak.
Adayların önemli bir bölümü, paralarını da yatırmış ama buna rağmen ÖSYM inat ediyor.
İlle de Başbakan’ın ya da Cumhurbaşkanı’nın talimat mı vermesi gerekiyor?
Ya da yargıya gidilmeli?
Günlerdir Soma’da ölen gençler için ağlıyoruz, yardım seferberliği yapıyoruz.
Bu gençler için de hayatlarından bir yılın çalınmış olması, onlar için, o madende ölmek gibi bir şey.
İşte bu yüzden, birileri bu gençlere sahip çıkmalı ve YÖK ve ÖSYM’nin dukalık olmadığını, gençlere eziyet çektirmek için değil hizmet için kurulduğunu hatırlatmalıdır...
Özetin özeti: Gençler konusunda kim ne ekerse onu biçer!..