Üniversite gençliği son zamanlarda çok revaçta. Televizyonlarda sadece dayak yiyenleri görüyoruz ama öğrenci konseyi başkanları, en üst düzeyde ağırlanıyorlar.
Önceki hafta Cumhurbaşkanı kabul etti. Bugün de YÖK Başkanı Özcan’ın konuğu olacaklar. Gelecek hafta ise Erzurum’da Başbakan Erdoğan tarafından kabul edilecekler.
Öğrenci Konseyi başkanları, bu gece de Genç Bakış’a misafir olacaklar.
Köşkte, YÖK’te neler konuşuldu, neler konuşulamadı? Başbakan Erdoğan’la neleri konuşacaklar?..
Öğrencilerin, bu kadar revaçta olmaları, elbette ki seçim nedeniyle. Daha da önemlisi artık sandığa sıcak bakıyor olmaları. Daha önce seçim, sandık, politikayla o kadar yakından ilgilenmiyorlardı. Ama giderek artan bir şekilde Türkiye’nin sıcak gündemine ilgi göstermeye başladılar. Bunun anlamı da siyasete yön verme noktasına geldiler.
Siyasetçilerin kendilerini ciddiye almaları da zaten bu yüzden. Umarız aynı ilgi, seçimden sonra da devam eder...
Öncelikli sorunları
Üniversite gençliğinin barınmadan ulaşıma, öğrenim harçlarından burslara çok önemli sıkıntıları var. Ama nedense fazla ciddiye alınmıyor. İstenseydi hemen hepsi de çoktan çözülürdü ama çözülmedi ya da çözülemedi. Bundan sonra çözüleceğine yönelik önemli işaretler de görünmüyor.
Öğrencilere gösterilen bu özel ilgiyi, son zamanlarda yükselen tansiyonu düşürmek için yapılıyor şeklinde yorumlayanlar da var...
Anlayacağınız öküzün altında buzağı arayan çok. Ama öyle ya da böyle üniversite gençliğinin sorunları ile ilgileniliyor olunması sevindirici.
Hele bir de arkasından lafın ötesine geçilip onları mutlu edecek gelişmeler olursa geçekten büyük iyilik yapılmış olur.
Üniversiteli olmayan gençler!
İş nedeniyle sık sık uçuyoruz. Önceki hafta uçaktan inerken kaptan pilot ve kabin amiri ile ayaküstü de olsa birkaç dakikalık bir sohbetimiz oldu.
‘Neden hep üniversite gençliğinin sorunları ile ilgileniyorsunuz, sadece onları programınıza çıkartıyorsunuz. Üniversiteli olmayan gençler de var, neden onların da sesi olmuyorsunuz, sorunlarını dile getirmiyorsunuz’ dediler. Söyleyecek söz bulamadım. Gerçekten de çok haklılar...
Evet zaman zaman üniversiteli olmayan gençlere yönelik yazılar yazıyorum ama Genç Bakış’ta onların seslerini neredeyse hiç duyurmadığımızı fark ettik ve en kısa zamanda bu yönde adımlar atmaya karar verdik.
Aslında program formatı üniversite gençliği üzerine kurulu ama bu bir mazeret olmamalı...
Bu hatırlatma, eleştirinin ne kadar önemli olduğu gerçeğini bir kez daha ortaya koydu.
Eleştirilere kızma yerine, içindeki yapıcı unsurları ele alıp ona göre hareket etmek kazanımların en büyüğü oluyor. Ama nedense son zamanlarda hiç kimsenin eleştirinin hele hele protestonun hiçbir şekline tahammülü kalmadı.
Oysa tahammül sınırlarının ve hoşgörünün en üst düzeyde olması gereken bir dönemden geçiyoruz...
Arama kararı kaldırıldı
İstanbul Üniversitesi ve çevresinde polisin bir yıl süreyle öğrencileri aramalarına yönelik karar, yargı tarafından iptal edildi.
DSP Genel Başkanı Masum Türker, söz konusu kararın DSP İstanbul İl Başkanlığı’nın başvurusu ile gerçekleştiğini ve üniversitelerdeki özgürlüğün sonuna kadar takipçisi olacaklarını söyledi.
Türker, Haziran 2011 seçimlerine katılacaklarını ve seçimde önceliklerinin gençler olacağını dile getirdi. Öğrenci sorunlarıyla çok daha yakından ilgileneceklerini özellikle vurguladı.
MEB’e yargı freni
Milli Eğitim Bakanlığı ne zaman davalık olsa, sonuç genelde aleyhine oluyor. Bu da yapılan atamalardan yargı kararlarının yerine getirilip getirilmemesine kadar pek çok konuyu yeniden gündeme getiriyor.
Her ne kadar önceki dönemlere göre MEB açısından kaybedilen dava sayısı azalsa da hâlâ ciddi bir şekilde MEB ile Yargı arasında bir frekans sorunu var.
Keşke olmasa.
Özetin özeti: Kritik bir dönemden geçiyoruz. Seçimler de yaşanan bu kritik dönemin tuzu biberi oldu. Kime sorsanız kendisi haklı, karşı taraf duyarsız, tutarsız hatta insafsız. Görünen o ki en büyük sorunumuz, diyalog eksikliği.