Ek yerleştirme sonuçları, "ille de üniversite dönemi"nin sonunun geldiğinin en çarpıcı göstergesi.
Fazla değil daha üç beş yıl öncesine kadar, üniversite öğrenimi görmek, gençler için olmazsa olmazların en başında geliyordu.
Ama şimdi, geriye dönüp de bakan yok. ÖSYM'nin dün açıkladığı sonuçlara göre tam 66 bin 859 kontenjan boş kaldı. Kazanıp da kaydını yaptırmayanlar da dikkate alınırsa bu sayı en az 75 bin olur.
Peki, bu kontenjanlar, paralı vakıf üniversitelerine mi ait? İşte asıl şaşırtıcı nokta burası.
66 bin boş kontenjanın yarıdan fazlası devlet üniversitelerinde bulunuyor.
Ve alın size çok çarpıcı bir örnek daha, hani bir şehir efsanesi var, "Okuyacaksan 4 yıllık fakülte oku, iki yıllık meslek yüksek okulları kandırmacadan başka bir şey değil" diye, işte şimdi o da yalan oldu. Çünkü iki yıllık meslek yüksek okulları, 4 yıllık mühendisliklerden, iktisat, işletme ve sosyal bilimlerden daha fazla ilgi gördü.
Niye mi? İşsizlik yüzünden.
Son yıllarda üniversite mezunu işsizlerin sayısı öylesine arttı ki, üste para verseniz de değişen bir şey olmuyor. Gençler, üniversite deyince artık üç defa düşünmeye başladı...
Alarm verici bir durum! Avrupa ülkelerinde özellikle de İngiltere'de yükseköğretimden kaçış had safhada. Günümüz gençleri, dünyanın hemen her yerinde, bir an önce hayata atılmak için eğitimden fedakârlık noktasındalar. Bu da eğitimde yeni açılımları beraberinde getiriyor. Uzaktan eğitim sisteminin bu kadar ilgi görmesi de bu yüzden. Açık öğretimdeki öğrenci sayımız, örgün öğretimi geçti. Şimdi bir de 30'u aşkın üniversitenin başlattığı uzaktan eğitim sistemi var. Yakında uzaktan eğitim sayılarında da patlama olursa hiç şaşırmamak gerekir.
Peki, üniversiteden kaçış iyi mi kötü mü? Hem de üniversite sayısı bu kadar artmışken!..
Her şeyden önce şunu bilmekte yarar var. Bizdeki okullaşma oranları çok düşük. Avrupa ortalamasının neredeyse yarısı. Bu yüzden teşvik etmekte yarar var. Bunun en pratik yolu da, üniversite mezunlarının daha kolay iş bulur hale gelmesi. Yoksa, boş kontenjan sayıları daha da artar ki, bu da maddi ve manevi açıdan ağır faturalar getirir...
Rakamlar iyi okunmalıdır ÖSYM'nin sınav sonuçlarına yönelik verilerinde, her zaman için çok önemli ayrıntılar var. Ama nedense hep göz ardı ediliyor. Daha da vahimi, ileriye yönelik tedbirler alınmıyor.
Örneğin iki gün sürecek kayıtlar sonrasında, en az 75 bin kontenjan boş kalacak ve mutlaka bu bölümlere de girmek isteyenler olacak. Peki, o halde onlara niye yeni bir kayıt hakkı tanınmıyor? Gençler uzun eğitim süresinden ve örgün öğretimden kaçtığına göre, tek tip eğitim anlayışından hâlâ neden vazgeçilmiyor? Örneğin pek çok ülkede olduğu gibi bir yılı örgün, bir yılı uzaktan ya da iki yılı örgün iki yılı uzaktan ya da 6 ay okul, 6 ay iş gibi farklı modeller neden denenmiyor? Ek yerleştirme öncesinde lisans bölümlerinde 58 bin, ön lisans bölümlerinde de 77 bin boş kontenjan vardı. Şu anda ise lisans bölümlerinde 43 bin, ön lisanslarda ise 23 bin boş var. Yani ön lisansı tercih edip kazanan öğrenci sayısı, lisansın neredeyse dört katı.
Dikkat çeken bir başka nokta ise başta KKTC olmak üzere, yurtdışı üniversitelerine olan ilginin iyice azalması. KKTC üniversiteleri 13 bin boş kontenjandan ancak 876'sını doldururken, diğer ülkelere yönelik SUNİ ve benzeri programların bin 45 kontenjanından sadece 115'i doldu. Parasız olanlar bile ilgi görmedi!..
Açık öğretim baş tacı! Her ne kadar kimileri dudak bükse de açık öğretime olan ilgi giderek artıyor. Birinci yerleştirmede olduğu gibi ek yerleştirmede de açık öğretime müthiş ilgi var. Örneğin yurtiçi yurtdışı, devlet vakıf tüm üniversitelere toplam 66 bin öğrenci yerleştirilirken, bu sayı açık öğretimde 62 bin oldu.
Açık öğretime olan bu ilginin altında ise farklı nedenler var.
Örneğin öğrenim ücretinin düşük olması, devam zorunluluğunun bulunmaması, farklı bir kente gitmeye gerek kalmaması, ertesi yıl sınava girildiğinde puan kaybının olmaması ve en önemlisi de aynı anda örgün eğitime de devam edilmesi...
Özetin özeti: YÖK, bakalım boş kontenjanlar için nasıl bir yorum getirecek? MEB nasıl değerlendirecek? Daha da önemlisi, anadolu liselerinde olduğu gibi bu kontenjanlar da boş mu kalacak?..