Ülkemizde pek çok açıdan ciddi anlamda değişim yaşanıyor. Reform denilecek açılımlar gerçekleşiyor. Bazıları referandumda olduğu gibi alkış alıyor bazıları da ciddi anlamda eleştiriliyor. Ama öyle ya da böyle çok önemli adımlar atılıyor.
Peki bu değişim süreci, her alanda uygulama olanağı buluyor mu? Evet demek çok zor. En azından eğitim ve üniversiteler söz konusu olduğunda.
Örneğin ek yerleştirmeden sonra üniversitelerde 70 bin kontenjan boş kaldı. Klasik kayıt anlayışına göre, üçüncü bir kayıt döneminin açılması mümkün değil. Oysa anadolu liseleri ve kolejlere girişte, sorunsuz kayıt dönemi yaşanıyor. Yani 70 bin boş kontenjandan en azından bir bölümünün daha doldurulması için yeni kayıt dönemi daha açılmalıdır.
Bunun için öyle yasal düzenlemeye de gerek yok. Anayasa değişikliği ve referanduma da... YÖK Genel Kurulu’nun karar alması yeter de artar.
Peki takvim buna müsait mi? Fazlasıyla uygun. Eğer isterse yarın üç günlük bir başvuru süreci başlatır, hafta sonu da yerleştirmeyi yaparak, öğrencilerin gelecek hafta, diğer öğrencilerle birlikte derslere başlamasına olanak sağlayabilir.
Bu konuda YÖK’ün bir karar alması mümkün değil. Hele hele acil olarak. Ama hükümet bu konuda öncü olabilir. YÖK’e tavsiye kararında bulunabilir. YÖK de iktidardan gelen bu isteği, bir direktif olarak değil de kamuoyundan gelen talebin iktidar tarafından dillendirilmesi olarak algılayabilir. Şimdi içinizden kalite düşer diyenler mutlaka çıkacaktır. Ama öyle değil.
Şu anda üniversiteye girenlerden çok daha yüksek puanlı öğrenciler açıkta bekliyor. Niye açıktalar? Çünkü sistemin saçmalığı yüzünden.
Hani sadece vakıf ve KKTC üniversiteleri boş kalsa “paralı“ da onun için diyenler çıkabilir. Ama devlet üniversitelerinde de 25 bin kontenjan açığı var.
Ve bütün bu boş kontenjanlara girmek isteyen öğrenciler bulunuyor. YÖK’ün görevi de onları bu boş kontenjanlara yerleştirmek olmalıdır.
Vakıf Üniversiteler Birliği ile TOBB’un öncülük ettiği bir projeye göre de devletin garantör olacağı bir burs sistemi geliştiriliyor. Yani ekonomik durumu iyi olmayan öğrenciler de vakıf üniversitelerinde öğrenim görebilecekler. Faizsiz ya da çok düşük faizli borcu da mezun olduktan sonra uzun vadede ödeyebilecekler.
Peki bu sistem, gelecek yıllarda değil de neden hemen şimdi başlatılmaz ki, en azından binlerce öğrenci daha üniversiteli olma şansı yakalayabilir, üniversiteler de kırmızı çizgiden uzaklaşmış olur.
Yeterlilik sınavı
Yükseköğrenimdeki okullaşma oranımız AB ülkelerinin çok gerisinde. Bu yüzden çıtayı yükseltmemiz gerekiyor. Peki bu arada eğitimde kalite erozyonu yaşanmaz mı? Elbette olacaktır. ABD ve İngiltere’de olmuyor mu? Onlarda da var.
Bunun yolu da doktorluk, öğretmenlik, mühendislik gibi kamuya yönelik mesleklerde 5 yılda bir yenilenmek koşuluyla yeterlilik sınavının getirilmesidir. Bakın her şey bugünkünden daha iyi olur mu, olmaz mı hep birlikte görürüz...
KPSS’de sınav yerleri?
Kopya nedeniyle ertelenen KPSS, ay sonunda gerçekleşecek. Zaman kazanmak için yeni başvuru alınmadı. Adayların sınav merkezleri de değiştirilmedi. Ama gelen duyumlar, 100 net ve üzeri net çıkartanların, sınava girmek için Ankara’ya çağrıldıkları yönünde.
Niye? Bir daha kopya çekmesinler diye herhalde. Ama kurunun yanında yaşı da yakıyorlar. Ama farkında değiller.
Yıllarca süren emekleri ve alınlarının teri ile 100 ve üzeri net alan yüzlerce öğrenci var. Peki onların günahı ne? Ceplerinde para var mı yok mu düşünmeden kalkın Ankara’ya gelin demek hangi vicdana sığar.
Daha da önemlisi YÖK Ankara dışında sınav güvenliğini sağlayamıyor mu ki bu adayları Ankara’ya çağırıyor.
Bir başka handikap da kopyacılarla birlikte, 100 üzeri net yapan diğer tüm adayların da deşifre edilmesi ve kamuoyuna bu şekilde sunulması.
Sınav günü tüm kameralar orada olacak. Hangisi kopyacı, hangisi değil, nereden belli?
YÖK eğer bu konuda kararlılığını sürdürüyorsa, en azından ekonomik durumu iyi olmayan adaylara kalacak yer temin etmelidir.
Özetin özeti: YÖK bugüne kadar hep yaptıkları için eleştirildi. Ama asıl, görevi olduğu halde yapmadıkları için sorgulanmalıdır...
