“Deprem öldürmez, bina öldürür” gerçeğini, bir kez daha çok acı bir şekilde yaşadık. Ama çok daha önemlisi, önceki depremlerden zerre kadar da olsa ders çıkartmamış olmamız. Görünen o ki, üç ay sonra Van‘ı, Erciş‘i de unutup, aynı vurdumduymazlıkla yola devam edeceğiz. Bunun aksini kim söyleyebilir ve buna bizi kim inandırabilir?..
Her şey gün gibi ortada. Bu konuda önlem alınmak istendi de kim engel oldu! Yasaysa yasalar değişsin, yıkımsa binalar yıkılsın, fedakârlıksa fedakârlık istensin. Ama ne olur, top bir kez daha taca atılmasın...
İstanbul Üniversitesi depremden hemen sonra Erciş’e ekip gönderdi. Ve ortaya çok çarpıcı bir rapor çıktı.
Farklı ne bekliyordun ki diyenler mutlaka çıkacaktır. Ama ortada bu resmi raporlar varken, eğer hâlâ sorumlular bulunmaz ve hesap sorulmaz ise işte o zaman geleceğe yönelik söylemlerin ve yaptırımların hiçbir inandırıcılığı kalmaz...
Denetimleri kim yaptı?
İÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Yar. Doç. Dr. Erdem Damcı ve İSÜDAK Ekip lideri Mehmet Güngör başkanlığındaki 27 kişilik deneyimli kurtarma ekibi, İstanbul Üniversitesi öğrencileri ve personelinden oluşuyor.
İSÜDAK hazırladığı teknik raporda şu görüşlere yer verdi:
“Depremden etkilenen binalar üzerinde yapılan incelemeler sonucunda, hasarlı binaların genelinde beton kalitesinin düşük, betonarme donatı detaylarının hatalı ve işçilik kalitesinin kötü olduğu görülmüştür. Özellikle betonarme elemanlarda elenmemiş dere kumu kullanıldığı ve kullanılan agreganın nizami olmadığı tespit edilmiştir. Malzeme içerisinde bulunan agrega boyutlarının 10 cm’ye varan değerlere ulaştığı ve kabul edilen sınırının çok üzerinde olduğu görülmüştür. Benzer kusurların 1 Mayıs 2003 Bingöl Depremi’nde hasar gören binalarda tespit edilen kusurlarla büyük oranda benzerlikler gösterdiği belirlenmiştir.
Özellikle hasarlı binalar, Vanyolu Caddesi, Kışla Caddesi ile ilçe merkezinde Alkanat, Tekevler, Tugay ve Zeylan caddelerinin bulunduğu bölgelerde yoğunlaşmaktadır. Yıkılan binaların önemli bir kısmı toptan göçme durumunda olup diğer ağır hasarlı binalarda ise genellikle zemin üstündeki ilk iki katın yıkılarak kısmen göçtüğü ve yüksek tehlike arz ettiği gözlenmiştir. Bazı binalarda ise ara katların yıkıldığı görülmüştür. Ağır hasar görmeyen bazı binalarda ise usulüne uygun inşa edilmeyen çatı kalkan duvarlarının devrilerek çevresine zarar verdiği, can ve mal güvenliğini tehdit ettiği bir kez daha saptanmıştır...”
Değişen ne olacak?
Benzeri daha pek çok rapor hazırlanacak. Muhtemelen daha önce de yüzlercesi hazırlandı. Ama artık lafın bittiği yerdeyiz. Tüm hazırlıklarımızı, depremden sonra yapılacaklara göre değil, öncesinde neler yapılmalıdır sorusuna cevap arayarak gerçekleştirmeliyiz. Yoksa bu acıların çok daha büyüklerini yaşamaya devam ederiz!..
Van için seferber olduk. Şimdi aynı seferberliği, ülke çapına yayıp, sanki çok daha büyük depremler olmuşçasına, aynı duyarlılıkla sürdürmeliyiz.
Tüm binalar yeniden gözden geçirilmeli, yıkılması gerekenler yıkılmalı, hiçbir kaçak yapıya asla müsaade edilmemeli, en önemlisi de depremle mücadeleyi bir yaşam tarzı haline getirmeliyiz.
Ve bu konuda atılacak her adıma köstek değil, destek olmalıyız. Deprem sonrasında gösterdiğimiz duyarlılığı ve hayırseverliliği, alınacak önlemler konusunda da aynen sergilemeliyiz ki, bu sorun çözülsün...
Öğretmenlerin kaderi
MEB yüzlerce personeliyle bölgede yaraları sarmaya çalışıyor. Bir yandan okul binaları tek tek elden geçiriliyor öte yandan bayram sonrasına kadar tatil edilen okulların yeniden eğitime hazır hale gelmesi için yoğun bir çaba harcanıyor.Şehit öğretmen ailelerinin evleri tek tek ziyaret ediliyor, acıları paylaşılıyor, geride kalanlarının yeniden yaşama tutunabilmeleri için her türlü destek sağlanıyor.
Bakan Dinçer ve ekibi, şovu sevmediği için bunlar kamuoyuna yansımıyor. Ama bu durum, sakın, öğretmenler, öğrenciler, eğitim kaderiyle baş başa bırakıldı şekilde algılanmasın.
Şehit öğretmen sayısının 100’e çıkma ihtimali var. Ama aynı göreve koşacak yüz binler var. Eğitimin devamı, yaşamın devamı olacak. Tıpkı Kocaeli, Düzce, Yalova ve Adapazarı’nda olduğu gibi. Acılar yüreklere gömülecek, eli öpülesi öğretmenlerimiz tahta başına geçip, ‘evet sevgili öğrenciler nerede kalmıştık’ diye derslerini anlatmaya devam edecekler.
Özetin özeti: İyi ki varsınız öğretmenim...