Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yükseköğrenimde okullaşma oranının yükseltilmesi için daha çok yol kat etmemiz gerekiyor. Bu da daha çok üniversite ve daha çok öğrenci demek...
Ama madalyonun öteki yüzünde de dolmayan kontenjanlar, giderek düşen eğitim kalitesi ve patlama noktasına gelen işsizlik var.
İşte böylesi bir ortamda neredeyse hemen her köşe başına açılan vakıf üniversitelerine devlet yardımı yapılmalı mı, yapılmamalı mı sorusu gündeme geliyor.
Her ne kadar adları vakıf üniversitesi olsa da, birkaçı dışında tamamına yakını bal gibi özel üniversite.
Anayasa değişikliği sırasında keşke Anayasa’nın ilgili maddesi de değiştirilip fiili olarak gerçekleşen mevcut duruma yasal statü de sağlansaydı.
Ama olmadı. Olacağı da yok gibi. Oysa Başbakan Erdoğan bu konuya sıcak bakıyordu!..
Vakıf üniversitelerinin sayısı 50’yi aştı, bu hızla giderse gelecek yıla 60’ı bulur. Peki hepsi de sağlam bir mali altyapı ve akademik kadroya sahip mi?
Evet demek çok zor.
Öğrenim ücretleri ise Amerikan üniversitelerini kıskandıracak kadar düzeyde. Ama buna rağmen hâlâ sıkıntıdalar. Çünkü birkaçı dışında çok düşük kapasite ile ayakta durmaya çalışıyorlar.
Destek sorusunun cevabına geçmeden önce, Milli Eğitim Bakanı Çubukçu’nun, BDP Van Milletvekili Özdal Üçer’in soru önergesine verdiği yanıta bir göz atalım.
Çubukçu’nun yanıtına göre, 2008 yılından itibaren vakıf üniversitelerine devlet yardımı Sayıştay engeline takıldı.
Çubukçu, 2004 yılından 2008 yılına kadar, Başkent, Beykent, Bilkent, Çağ, Kültür, Koç, Kadir Has, Sabancı, Yeditepe, Atılım, Çankaya ve Doğuş üniversitelerine verilen toplam yardım miktarını 36 milyon 357 bin TL olarak açıkladı.
2004 yılında en çok yardımı 2 milyon 347 bin TL ile Bilkent Üniversitesi, 1 milyon 470 bin TL ile Başkent Üniversitesi, 2005 yılında 2 milyon 910 bin TL ile Bilkent Üniversitesi ve 1 milyon 934 bin TL ile de Başkent Üniversitesi aldı.
2006 yılında en çok yardım alan vakıf üniversiteleri sıralamasında 2 milyon 917 bin TL ile Bilkent Üniversitesi başı çekerken, 2 milyon 84 bin TL ile Başkent Üniversitesi ikinci sırada, 1 milyon 96 bin TL ile de İstanbul Kültür Üniversitesi üçüncü sırada yer aldı. 2007 yılında ise Bilkent Üniversitesi’ne 2 milyon 148 bin TL, Başkent Üniversitesi’ne 1 milyon 573 bin TL ve Yeditepe Üniversitesi’ne de 1 milyon 816 bin TL devlet yardımı yapıldı.

Sayıştay engeli
Çubukçu, 2008 sonrası için ise şu bilgiyi verdi:
“YÖK’ün 22 Temmuz 2008 tarihli toplantısında yapılan görüşme sonucunda; vakıf üniversitelerine yapılan devlet yardımı ile ilgili olarak YÖK Başkanlığı’nın 2006 ve 2007 mali yılları hesaplarının, Sayıştay Başkanlığı’nca incelenmesi sonucu açılan sorguya ilişkin olarak, yapılan savunmadaki görüşler doğru olmakla birlikte vakıf üniversitelerine yapılan devlet yardımı kimi yönlerden Sayıştay sorgusu kapsamında alındığından ve hukuksal bir karmaşa doğduğundan, Sayıştay Genel Kurulu kararı belli oluncaya kadar, vakıf üniversitelerine devlet yardımı yapılıp yapılmaması hususunda görüş verilmemesine karar verilmiştir.”

Şimdi ne olacak?
Sayıştay’ın bu engelini aşmak, iktidar için zor olmasa gerek. Ama önce, sadece vakıf üniversiteleri için değil, devlet üniversiteleri için de mali destek kriterleri getirilmelidir.
Ekmek elden, su gölden mantığı yüzünden bu yıl tam 80 bin kontenjan boş kaldı. Eğer sağlanan destek kontenjanların doluluğuna, puanların yüksekliğine, uluslararası yayın ve atıf sayısına göre verilmiş olsaydı, gelinen nokta böyle mi olurdu?..
Vakıf üniversitelerinden pek çoğunda kaynaklar öylesine hovardaca kullanılıyor ki onlara bir de devlet yardımı sağlamak, bu savurganlıklarını daha da artırmanın ötesine geçmez.
Bu konuda doğru olan üniversiteye değil, öğrenciye destek sağlamaktır. Devlet, alan bazında öğrenciye yaptığı masrafı hesaplamalı ve bunun tamamını ya da bir bölümünü öğrenciye burs olarak verip, üzerini de kendin tamamla ve git, vakıf üniversitesinde oku demeli.
Ya da bankalar ile anlaşarak, hayvancılığa sağlanan destek gibi, mezuniyetten sonra iki yılı ödemesiz 7 yıllık sıfır faizli kredi verilebilir.
Özetin özeti: Bu çok önemli sorun, ayaküstü kararlarla ya da bürokratik engellerle değil, akılla çözülmelidir.