Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Not yükseltme sınavlarının sonuçları açıklandıkça, öğretmen kurulları sonuçlandıkça velilerden yükselen feryadın dozu da artıyor.
5 üzerinden 3 ortalamanın olduğu yerde 2.96 ile tek dersten öğrenci bırakılır mı? Biraz mantığın, vicdanın olduğu yerde benzeri durumların yaşanmaması gerekir. Ama maalesef yaşanıyor. Deprem bölgelerinde bile.
Sevgili öğretmenlerimizin pek çok sorunu olduğunu biliyoruz. İçlerinde sağduyulu olanların sayısının bir hayli fazla olduğuna da inananlardanız. Ama şunu da iyi biliyoruz ki, bazı öğretmenlerimiz sistemin çarpıklığının acısını öğrencilerden çıkarıyor. Sanki onlara hak ettikleri maaşın çok altında ücret veren onlar, sanki onları sürgüne gönderen, istediği yere tayin etmeyen hep öğrenciler. Gücü gücüne yetenin canına okur misali, öğretmenlerimiz de güçlerinin yeteceği tek kesim olarak öğrencileri görüyor ve onların canına okuyorlar.
Elbette öğretmenlerimizin tümünü bu konuda suçlayamayız. Ama onlar da çok iyi biliyorlar ki, içlerinde bazıları adeta öğrenci ve velileri üzmek için yaratılmışlar. Bu açıdan bakıldığında öğretmenliğin belki de yeniden sorgulanması gerekiyor. Önceki gün Antalya'da okul öncesi eğitim tartışılırken, öğretmen sorunu yine gündeme geldi. Şikayetlerin önemli bir bölümü de bu konuda yoğunlaştı.
Batı'da üzerinde en fazla titrenen öğretmenlik okul öncesi ve ilköğretim öğretmenleri. Diğer öğretmenlere göre çok daha özenle seçiliyor ve çok daha fazla eğitim alıyorlar. En iyi parayı da onlar alıyor. Bizde ise en hafife alınan öğretmenlik okul öncesi ve ilköğretim. Sanılıyor ki eğitim kademeleri yükseldikçe öğretmenin önemi daha da artıyor.
Oysa öğrencinin öğretmenle ilk tanıştığı nokta çok önemli. Çocuk, eğer öğretmeni seviyorsa, eğitimi de seviyor. Ama bu ince noktayı dikkate alan yok.
Eğitimin temelinin üç gün sonra unutulan bilgiler değil, önce sevgi olduğu neredeyse unutuldu.
Hele hele her çocuğun başaralı olabileceği bir alanın olabileceği gerçeğini hep unutuyoruz. Özellikle liselerde her öğretmen için kendi dersinden çok daha önemlisi yok. Varsa yoksa kendi dersleri. Halbuki matematikten başarısız olan bir öğrencinin, diğer tüm derslerden başarılı olabileceği, coğrafyası zayıf olanın da iyi bir mühendis olacağı gerçeğini hep unutuyoruz.
Batılı eğitim sistemleri giderek esnekleşirken, giderek öğrenci odaklı olurken, bizim eğitim sistemimiz her geçen gün daha da katılaşıyor. Sanılıyor ki, not barajları yükseldikçe eğitimin kalitesi de artacak. Çok yanlış. Bu kaliteden ne anladığımıza bağlı. Biz ezberci sistemin yetiştirdiği papağanlar mı istiyoruz, yoksa kendisiyle, çevresiyle barışık kuşaklar mı? Önce bu sorunun cevabını bulmalıyız.
Özetin özeti: Okullar ve öğretmenler, öğrencileri kucaklayan, sevgi aşılayan, yaşama sevinci yayan kurumlar olmalıdır. Küskün, mutsuz, motivasyonu kaybolmuş gençler kime ne kazandırır ki?..



Yazara E-Posta: aguclu@milliyet.com.tr