YÖK’te altı üyenin görev süresi dün gece sona erdi. Boşalan üyeliklerden ikisi Cumhurbaşkanlığı, ikisi Üniversitelerarası Kurul, biri Bakanlar Kurulu, biri de Genelkurmay Başkanlığı kontenjanındandı.
Yeni üyelerin dün akşama kadar Cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak atanmaları bekleniyordu. Ancak atamalar gerçekleşmedi. Çünkü Üniversitelarası Kurul’da geçen ay YÖK Başkanı Gürüz’ün "oldu bitti"ye getirerek yaptığı seçim, Çankaya’nın kafasını karıştırdı. Resmen açıklanmayan, ancak Ankara kulislerine dün gece bomba gibi düşen haber, Cumhurbaşkanı’nın Üniversitelerarası Kurul’un yaptığı usulsüz seçimi veto ettiği şeklindeydi. Dahası; bu usulsüz aday belirleme seçiminin Gürüz’ü koltuğundan edeceği, yerine de Cumhurbaşkanlığı kontenjanından seçilen iki adaydan, hukukçu olanının atanacağı belirtiliyor.
YÖK’te bu hafta çok şeyler olacağa benziyor. Dikkatle izliyoruz.
En büyük güç?
Eğitimin insana kazandırdığı en etkin güçlerin başında kendine güven geliyor. Paranın, torpilin, silahın, şöhretin sağladığı sanılan kendine güven ise gelip geçici. Dün imparator olanların bugün ne hallere düştükleri ortada!..
Üniversiteli işsizlerin sayısının giderek artması, okumuşların aldıkları ücretin de giderek azalması nedeniyle eğitimin önemi bazı çevrelerde tartışma konusu olmaya başladı.
Özellikle televizyonlar, eğitimden hiç nasibini almamış, eğitim, bilim, kültür hamuruyla yoğrulmamış idoller yaratarak gençlerin kafasını karıştırıyor. Okuyup da ne yapacaksınız, kısa yoldan köşeyi dönün, televolelere malzeme olun mesajı veriliyor. Üstüne üstlük okumuşlara yönelik bir kazık da devletten gelince geçlerin kafası iyice karışıyor...
Okuyup da ne olacak?..
Eğitimliler kısa vadede kaybediyor olsalar da, uzun vadede kazanan kesinlikle onlar olacak. Çünkü aldıkları eğitimle perçinleşen sağlam bir altyapıları var ve bu onları çelikten bir zırh gibi koruyor.
Peki ya eğitimsizler ve altyapısı sağlam olmayanlar?.. Zirveye çıktıklarını sandıkları anda yok olup gitmiyorlar mı? Çevrenize bir bakın, onlarcasını göreceksiniz...
10, 20, 30 yıl önce yıldız olanlara, politikanın en tepesinde gezinenlere, paranın, medyanın, mafyanın, sahaların en parlak yıldızı kendileri sananlara bir bakın, her biri 8 şiddetinde deprem geçirmiş gibi enkaz halindeler. Basamakları adım adım çıkanlar ise hala dimdik ayaktalar...
Ulusların kaderi de öyle değil mi? Eğitime, bilime, kültüre önem verenlerle, aydınlığın çok uzağındakilerin serüvenleri aynı mı? Kişi başına ortalama 15 yıl eğitim düşenlerle, 3, 5 yılla yetinenlerinki bir olabilir mi?..
Eğitimi, bilimi, kültürü hafife alanlar, aslında kendilerini hafife alıyorlar. Belki de bu zaaflarını örtbas etmek için eğitimli olanlara yükleniyorlar. Eğitimsiz, düzeysiz, kartondan prenseslerin hırçınlığı bu yüzden...