Son yirmi yılda Türkiye'nin en çok tartışılan kurumu hangisi diye bir araştırma yapılsa, hiç tartışmasız ilk sırayı YÖK alır.
YÖK'ü eskiden öğrenci ve öğretim üyeleri eleştirirdi. Son yıllarda bu kervana cumhurbaşkanı, başbakan ve başbaşkan yardımcıları da katıldı.
YÖK'ün ömrünü tamamladığı ve yenilenmesi gerektiği konusunda YÖK Başkanı Gürüz ve arkadaşları da hem fikir. Hatta YÖK'ün yeniden yapılanması görevi onlara verilse, kendilerini en sert şekilde eleştirenlerden daha acımasız bir şekilde YÖK Kanunu'nu yerle bir ederler...
O halde herkesin böylesine acımasızca eleştirdiği YÖK nasıl oluyor da, muvcut konumunu hala koruyabiliyor?..
Kuruluşundan bu yana YÖK'ü en yakından izleyenlerden biri olarak gelinen nokta şu: YÖK kaldırılsın, bu konuda herkes hem fikir. Ama ya daha kötüsü gelirse. İşte herkesin korktuğu bu. Bu yüzden, beterin beterinden çekinildiği için değiştirilmesinden ısrarla kaçılıyor.
TBMM'nin bugünkü yapısıyla çıkacak yeni bir YÖK yasası, eskisini aratacak pek çok yeni unsur taşıyabilir. Örneğin türban konusunda şu anda sergilenen durumu destekleyecek bir düzenleme, bu meclisten zor çıkar. Öteden beri üniversiteler üzerinde hakimiyet kurma çabasında olan MHP'nin etkisi daha da artabilir. Üniversiteler, daha fazla siyasetin güdümüne girebilir. İşte kapalı kapılar ardında yaşanan korkular bunlar. Bu nedenle de her seçimde, her partinin seçim programında olmasına karşın, YÖK yasası bir türlü değişmiyor...
YÖK'ün hep ayakta kalmasının bir başka en önemli nedeni ise, YÖK'ü eleştirenlerin, YÖK'ü savunanlardan çok daha az işi ciddiye almaları. Dahası dünyada olup bitenlerden haberdar olmamaları...
Hele hele öğrenciler bu konuda tam bir bilgi fukarası. Yüzde yüz haklı oldukları konularda değil, YÖK'ün hiç üzerine vazife olmayan konularda eleştiri getiriyorlar ki, o da hep YÖK'ü güçlendiriyor.
Hocalara gelince: onlar da davul devletin sırtında, tokmak ellerinde olsun istiyor. Akademik özerkliğin yolunun ekonomik özerklikten geçtiğini hep gözardı ediyorlar. Devlet parayı versin ama hiç karışmasın görüşündeler. Bu modelin artık iflas ettiğini ise çok iyi bilmelerine karşın hep görmemezlikten geliyorlar.
YÖK yasası değişmeli hem de hiç zaman kaybetmeden. Ama siyasi pazarlık konusu edilmeden. TBMM YÖK Araştırma Komisyonu'nun bu konudaki tavrını gördük. YÖK'den ağzı yanan isimler bir araya toplandı ve sorunları çözme yerine intikam komisyonu gibi çalıştı. İşte bu yanlış...
Bugüne kadar ki tüm yükseköğrenim yasaları, hep bir önceki yasaya tepki yasası olarak ortaya çıktı ve sıkıntı yarattı. Eğer çıktıktan hemen sonra yine eleştirilecek yeni bir yasa çıkartılmak istenmiyorsa, bu değişim uzmanlarına bırakılmalıdır. Bu konuda da dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok. Çağdaş üniversite modelleri ve YÖK benzeri koordinasyon kurulları rahatlıkla yaratılabilir. Yeter ki iyi niyet olsun...
Özetin özeti: Üniversiteleri sorunlu olan bir ülkede, diğer sorunların çözülmesini beklemek, hayalcilikten de öte aymazlıktır. Tabi eğer kasıtlı olarak YÖK sorunu çözülmek istenmiyorsa!..
Yazara E-Posta: aguclu@milliyet.com.tr