Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

YÖK ve üniversiteler konusunda ciddi şikâyetler söz konusu. İktidar, umarız olup bitenlerin farkındadır. Çünkü, fatura eninde sonunda kendilerine çıkacaktır.
Siyaset ve medya, yumurtalı protestolar dışında, YÖK ve üniversitelerde olup bitenlerle ilgilenmediği için yaşanan pek çok sorun gözardı ediliyor.
Önceki gün Anadolu Üniversitesi hazırlık sınıflarında yaşanan dramı yazmıştık. Meğerse yüzde 90’lara varan başarısızlık oranı sadece orada değilmiş.
Türkiye’nin dört bir yanındaki üniversitelerden mail yağıyor. Aynı durum bizde de söz konusu diye. İşte bu iyi araştırılmalıdır.
Daha önce de söyledim, yine söylüyorum:
Eğer bir yerde yüzde 90’a varan bir sınıfta kalma söz konusu ise bu başarısızlığın sorumlusu, sadece öğrenci değil, sistem ya da öğretim üyeleridir.
Hocalarımız eğer sistemde sorun yok diyorlarsa, o zaman onlara şunu sormak gerekir:
Bir yıl boyunca akademik olarak ne yaptınız ki ne istiyorsunuz?..
Rektörler ve YÖK, böylesi durumlarda, sanki sözleşmişçesine hocalardan yana oluyor.
Öğrenciyi düşünen yok.
Oysa öğrencinin sesine kulak verecek kurumların da olması gerekir.
Yumurta olayından sonra, başta Başbakan Erdoğan olmak üzere tüm yönetenler, “derdinizi neden doğru dürüst yöntemlerle anlatmıyorsunuz” diye gençlere çıkıştılar.
Peki ama nerede, kime, nasıl anlatacaklar?
Örneğin yaz okullarından öylesine şikâyetçiler ki, bu konunun ticarete dönüştüğüne inananların sayısı bir hayli fazla. Ama hangi kapıyı çalsalar, ya hiç kabul edilmiyorlar ya da her zaman haksızlar.
Gençleri aşırı uçlardan korumanın en iyi yolu onları dinlemektir. Ama ara ki dinleyen birisini bulabilsinler!..
YÖK üyeleri ve rektörler?
İleride, iktidara baş ağrısı olarak dönecek konulardan birisi de çok keyfi bir şekilde atanan rektör ve YÖK üyeleridir.
İktidara yakın isimler atanamaz mı? Elbette atanır. Bu dün de böyle oldu, yarın da böyle olacak. Ama bunun da bir kriteri olmalı. Kendilerini o makamlara atayanları mahcup etmemeli.
O kadar çok üniversite açılıyor ve YÖK üyeleri öylesine sık değişiyor ki, Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakan’ın ilgili isimleri çok yakından tanıdıklarını ve özellikle o göreve atanmalarını istediklerini hiç sanmıyoruz. Eğer atamaları yakından izleseler eminim ki çıta daha yüksek olacaktır. Ama öyle ya da böyle tüm fatura kendilerine çıkıyor!..
Eş durumu tayinleri
“Ben bir öğretmenim. 1000 metre rakımlı bir dağ köyünde çalışıyorum. Eşim sözleşmeli öğretmen. Evliyiz ve ayrıyız. Hayatlarımız zindan oldu. Lütfen sözleşmeli öğretmenlerin eş durumu tayinlerindeki acı duruma el atın, destek olun. Bu sizler için zor değil. Lütfen bu karanlığı aydınlatın...”
Bu satırlar bir öğretmene ait. Tıpkı onlar da sınıfta kalan öğrenciler gibi seslerini kimseye duyuramıyor. İstedikleri tek şey eşlerine kavuşmak. Bu o kadar zor mu?..
Şubatta atama olsun
Yıllardır atama bekleyen yüz binlerce öğretmen perişan durumda.
Her ne kadar Bakan Çubukçu, şubatta atama yok dese de onlar da aileleri de bu konuda kararlı. Siyasetin görevi de onlara kulak vermek değil mi? Anketler ortada, egitimajansi.com’da şubatta atama isteyenlerin oranı yüzde 98. Bu nasıl görülmez ki!
Belki bir babanın feryadı onları biraz yumuşatabilir:
“Kızım bu yıl yapılan ve iptal edilen KPSS sınavında 78.8 puan alarak sınıf öğretmenliği branş sıralamasında 6999 sırada idi. Eğer kopya rezaleti olmasaydı 6515 sınıf öğretmeni atamasında kaymalar ile ataması olacaktı. Yapılan ikinci sınavda puanını 78.523’e çıkarmasına rağmen branş sıralaması 8400’lerde oldu. Aralık atamasında 0,3 puanla kadrolu atamayı kaçırdı.
Şimdi MEB yetkililerine sormak istiyorum:
Eğer ilk atamayı adam gibi yapabilseydik 78.8 puanla sınıf öğretmenliğine ataması olmayacak mıydı?
Eğer olmayacaktı diyorsalar ben de şubatta ek atama istemeyeceğim. Ama yok, ataması olurdu diyorsalar o zaman şubatta ek atama istemek bizim hakkımız değil de kimindir?
Bu nedenle benim kızım gibi aynı durumda olan daha binlerce öğretmen adayının mağduriyetinin giderilmesi gerekmiyor mu?
Yetkililere sizin aracılığınız ile seslenmek istiyorum. Bu çocukları, oluşacak travmalardan ancak şubatta yapılacak ek atama kurtarır.”
Özetin özeti: Gençleri dinlemeden, onları anlamak mümkün değil..