Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'ndeki öğrencilerimle klasik ders anlayışının ötesinde ilginç çalışmalar yapıyoruz.
Her ne kadar verdiğim yüklü ödevlere, derse gelmeyeni bırakarım ha tehditlerine, her beş dakikada bir çıkarın kağıtları ile başlayan sınav steresine ve dinlemekten çok konuşmaya zorlayan inter aktif tartışmalara sinir olsalar da, yavaş yavaş öğrenci olduklarının farkına varmaya ve derslerden zevk almaya başladılar.
En çok kızdıkları ve buram buram ter döktükleri konu, en kolay sorular. Çevreleriyle olan iletişim ve duyarlılıklarını artırmak için her derste bir kaç dakika içerisinde peş peşe şu soruları cevaplamalarını istiyorum:
Sınıftan 5 arkadaşınızın adı? 5 Hocanızın ismi? Biri Milli Eğitim Bakanı olmak üzere 5 bakan ismi? 5 televizyon kanalı? 5 dünya başkenti? İstanbul'da 5 ilçe ismi? Son okuduğunuz 5 kitabın ismi? 5 milletvekili? 5 erkek gazeteci? 5 kadın gazeteci? Muş, Artvin, Afyon, Muğla, Tekirdağ hangi bölgelerde? Son haftanın 5 önemli iç ve dış olayı?..
Sorular aslında çok kolay. Yaşamın içinden. Ama tamamını cevaplayanların sayısı o kadar az ki? Kimi heyacandan, kimi de gerçekten bilemediğinden yanıtlarken kıvranıp duruyor. Aradan üç, dört hafta geçtiğinde ise artık çok daha dikkatli oluyorlar. Görmekle, bakmak arasındaki farkı fazlasıyla anlıyorlar. Gazetecilikte önemli olanın ayrıntı olduğunu artık hiç unutmayacak şekilde kavrıyorlar...
Giderek zevk aldıkları bir başka konu ise gruplar halinde yaptıkları münazaralar. Üçerli, beşerli konular halinde, örneğin: medya toplumu olumlu mu, yoksa olumsuz mu etkiliyor? konusunu tarışıyorlar. Sınıf da jüri oluyor. Kaybedenler, kazananlara yemek ısmarlıyor. Ya da sinemaya götürüyor. Jüri üyesi olarak önceleri biraz duygusallardı. Ama, şimdi daha objektif davranabiliyorlar...
Başlangıçta fazlaca itiraz etselerde zamanla alıştıkları bir başka konu da: her hafta, sınıfın en azından yarısının tanıyabileceği bir isimle röportaj yapmak. Son haftalarda öylesine ilginç isimlerle, öylesine farklı söyleşiler yapıyorlar ki, kırk yıllık gazetecilere taş çıkartıyorlar...
Güncel konulardaki araştırmaları da, zaman zaman bravo dedirtecek düzeye çıkıyor. Örneğin geçen hafta kirlilik konusuna müthiş açılım getirmişler. Kimi görüntü kirliliğini, kimi frekans kirliliğini, kimi gürültü kirliliğini, kimi de dil kirliliğini ele almış. Ekran kirliliği, politik kirlilik, etik kirlilik gibi farklı açılımlar da kirlilik deyince akla gelen klasik kirliliklerin ötesinde detayları yakalamanın ilginç örnekleriydi...
Özetin özeti: Hangi düzeyde olursa olsunlar, öğrenciler nazlı bir bebek gibi. Sürekli ilgi ve değişkenlik arıyorlar. Bu da geleneksel ders anlayışının ötesinde çok farklı yetenekler gerektiriyor. Hocalığın, hele hele eğitimde başarıya ulaşmanın çok zor olduğunu işin içine girdikçe daha iyi anlıyorsunuz. Ama imkansız olmadığını da görüyorsunuz...


Yazara E-Posta: a.guclu@milliyet.com.tr