Ahmet Talimciler

Ahmet Talimciler

egespor@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İzmir kulüpleri ve yerel yönetimler başlıklı yazımda; spor-siyaset ilişkisinin boyutlarını tartışmıştım. Aslında sporu; siyasetten ve ideolojiden bağımsız bir alanmış gibi gösterme girişimleri, var olan yapının korunmasına yapılan önemli bir katkıdır. Tarih boyunca bu iki kurum arasında sürekli geçişler yaşanmıştır ve yaşanmaya da devam edecektir.
Siyasilerin, futbol kulüplerine sağlamış oldukları kaynaklar ve bu kaynakların hukuki prosedür içerisindeki yerinin ne olduğu da çok tartışmalı bir sorun olarak çözülmeyi beklemektedir. İzmir’de tüm spor kulüplerine yardımlarını esirgemeyen merhum Ahmet Priştina, üçüncü lige terfi mücadelesi veren Altınordu takımı için Trabzon’da oynanan final müsabakalarını izlemeye gitmişti. Priştina, yanına İzmir’deki diğer kulüp yöneticilerini ve belediye başkanlarını da almak suretiyle kendi döneminde spor kulüpleriyle büyükşehir belediyesi arasında yeni bir ilişkinin başlamasını sağlamıştı. Onun ölümü sonrasında ihtiyaçlarının ve beklentilerinin karşılanmasına alışan İzmir kulüpleri, yeni belediye başkanından yeterince destek bulamadıklarını düzenledikleri basın toplantılarıyla duyurmuşlardı. İzmir Gücü Spor Vakfı başkanı Levent Ürkmez’e göre: Merhum Priştina, 4 yılda kulüplere 4.5 trilyon katkı sağlamıştır. Yeni başkan Aziz Kocaoğlu ise 300 milyar yardımda bulunmuştur. (Milliyet EGE, 26-02-2005)
Geçtiğimiz günlerde İzmir Büyükşehir Belediyesi, süper lig yolundaki Altay ve Karşıyaka kulüplerine iki yüz bin lira yardımda bulundu. Göztepe kulübü taraftarlarından ve yönetiminden bu yardımın sadece iki kulübe yapılmasına yönelik tepkiler kamuoyuna yansıdı. Taraftarlar, sanal alemdeki yazışmalarında, belediyenin, Konak ilçe sınırları içindeki en büyük taraftar potansiyeline sahip olan takımı görmezden gelmesine yönelik tepkilerini dile getiriyorlardı. Bizi görmezden geleni biz de görmezden geliriz mantığıyla sandıkta hesaplaşırız düşüncesi, belediyenin bu konuda daha hassas olması gerektiğini ortaya koymaktadır. Belediye olarak bu yardımlara kulüpleri alıştırırsanız, destek vermediğiniz noktada bu tepkileri almanız doğaldır. Benzer konumda Karşıyaka ya da Altay taraftarları da olsaydı, onların tepkileri de pek farklı olmayacaktı.
‘Neden onlara destek verdin, bize vermedin’ sorusunun yanıtı, spor-siyaset ilişkisindeki ince ve bir o kadar da keskin çizgiyi göstermektedir. İzmir kulüpleri, kalıcı gelir kaynakları yaratmadıkları ve siyasiler de taraftar kitlesini oy deposu olarak gördükleri sürece bu tartışma sona er(e)mez.