Bir galibiyet yeterli mi?

13 Kasım 2009

İzmir kulüpleri yaşadıkları sıkıntıların ardından teknik direktör değişikliği yoluna gittiler. Yangında ilk kurtarılacak misali, yaşanan her sıkıntıda ilk önce feda edilecek olanlar ne yazık ki her zaman teknik direktörlerdir.
Yönetimler, tüm ülkede olduğu gibi İzmir’de de kendilerinden çok asıl sorumluluğu önce teknik direktörlere ardından da futbolculara yükleme konusunda çok yetkindirler. Tabii bir de işin göreve son verilme durumu var ki, asıl sıkıntı da burada yaşanıyor. Kulüp yönetimleri, göreve getirmek için binbir zahmete katlandıkları kişilerle yollarını ayırma sırasında çok hızlı ve acayip yöntemler seçebiliyorlar. En son örneğimiz Karşıyaka Spor Kulübü ile Reha Kapsal’ın yollarını ayırması, gerçi ayrılığın biçimi herhalde uzun süre konuşulacaktır. Yönetim kurulunun futbolla ilgili üyelerinin haberlerinin olmadığını söylediği, ardından da bütün yönetim kurulunun oy birliğiyle görevine son verilen bir teknik direktör var ortada. Reha Kapsal teknik direktör olarak ertesi gün idmana çıkmaya devam ediyor, alacakları konusunda haklı olarak bir adım dahi geri adım atmadı.

Kafalarda soru işareti var
Karşıyaka kulübünün futbol şube sorumlusu yaptığı teknik direktör

Yazının Devamı

Toplam iki dakika

6 Kasım 2009

Türkiye’nin her alanında yaşanan ilginçlikleri futbol sahalarında da görmek insanı şaşırtmamalı. Zira, futbol da bu toplumsal yapının bir ürünü ve o yapıyı oluşturan insanlar tarafından idare edil(eme)mekte.
Galatasaray ile Sivasspor arasında oynanan karşılaşma içerisinde, Ercan Saatçi aleyhine seksenbeş saniye aralıksız küfür eden Galatasaray taraftarları iki dakika aralıksız küfür etme eylemini tamamlamadıkları için ceza almaktan kurtuldular. Organize şekilde küfür etme eyleminin maçın gözlemcisi tarafından rapor edilebilmesi için toplam iki dakika sürmesi gerekiyor. Neden iki dakika sürmeli? Sorusunun yanıtını verecek bir federasyon yetkilisi, lütfederse hepimiz öğrenelim.

Küfürün süresi var
Bu mantığa göre, bir dakika elli beş saniye küfür ettiğiniz takdirde suç olmuyor, ancak bunu iki dakika ve üzerine çıkarttığınız zaman rapor edilmek suretiyle kulübünüz ceza alıyor. Böylesi bir mantık silsilesi içerisinde herhalde taraftarın iki dakikayı tamamlamadan suç teşkil edecek eylemi keseceğini öngörmek için herhalde enayi olmak gerekmiyor.
Sürekli olarak Türkiye’de futbol sahalarında şiddet neden var? Sorusu ile karşı karşıya kalıyoruz. Ne zaman bir derbi oynansa, bildik

Yazının Devamı

Dünya derbisinden geriye kalanlar

30 Ekim 2009

Türkiye’de futbolun örgütlenmesi sürecinde egemen olan üç İstanbul takımının etkisi, özellikle 1980 sonrasında basından medyaya geçiş ile birlikte daha da fazla hissedilir olmuştur.
Ülkemizin küresel dünyadaki temsilcisi olan İstanbul kenti ve onun takımlarının, Türk futbolu üzerindeki etkisinin artmasında görselliğin her geçen gün biraz daha fazla hayatlarımızı esir almasının da büyük etkisi bulunmaktadır. Görsel medyada yaşanan çeşitlenmenin ardından futbol, bu yeni dönemin en önemli temsilcisi haline gelmiştir.
Futbol, son yirmi beş-otuz yıl içerisinde popüler kültürünün en güçlü enstürmanlarından birisidir. Popüler kültürün gündelik hayatla kurmuş olduğu ilişkiler içerisinde futbolumuzun İstanbul temelli yapısının etkisi, hızla Anadolu takımlarını ve onun taraftarlarını etkisiz hale getirmeye başlamıştır.
Her şeyin İstanbul merkezli bir yapıya büründüğü ortamda, ticaretten-sanayiye- sinemadan-müzik endüstrisine kadar ne ararsanız artık tek yer söz konusudur: İstanbul. Futbol alanında da süreç, diğer alanlarda olduğu gibi benzer bir biçimde işlemiştir/işlemektedir. Bu hassas dengeyi bozabilecek aktörlerin ortaya çıkabileceği belki de tek şehir İzmir’dir. Ancak İzmir kenti

Yazının Devamı

Dünya şampiyonunun ardından...

23 Ekim 2009

Türkiye’ye modern güreşte dünya şampiyonluğunu kazandıran ilk sporcumuz olan Muharrem Candaş 88 yaşında hayata veda etti. 1950 yılında Stockholm’de Grekoromen stilde 87 kiloda dünya şampiyonu olan Candaş, Ata sporumuz güreşte uluslar arası arenada elde ettiği başarılı sonuçlarla adını altın harflerle güreş tarihine yazdırmıştır.
Yaşamında karşılaştığı bütün zorluklara karşın eğitimini de ihmal etmeyen efsane güreşçi, sadece güreş minderinde ilkleri başarmakla yetinmemiştir. 1948 yılında sporculara verilen ‘Lands Kamp’ nişanı ile 1974 yılında verilen ‘Compeonatos de Europa Madrid Espana’ nişanlarının da sahibidir. Ayrıca dönemin spordan sorumlu devlet bakanı Fikret Ünlü tarafından ‘Republic of Türkiye General Directorate of Youth and Sport’ kupasına da layık görülmüştür.
Muharrem Candaş, spordan sonra girdiği ticaret yaşamında da yine ilklerin insanı olma özelliğini sürdürmüş ve Türkiye’de spor malzemeleri ticaretini kuran ilk kişi olmuştur.

Candaş efsaneydi
Gündelik hayatın keşmekeşi içerisinde dilimize yerleşen ve yerli yersiz kullandığımız ‘Efsane’ kelimesini spor/futbol alanında gerçek anlamda hak eden çok az sayıda insan bulunmaktadır. İşte Muharrem Candaş, sportif

Yazının Devamı

Onikinci adam üzerine

16 Ekim 2009

Klişe laflar kullanmayı seven bir yapıya sahip olduğumuz için kısa zamanda futbol-taraftar ilişkisi ile ilgili her konuşmada yazının başlığını sıkça kullanır olduk. Söylediğimiz koca koca laflara gerçekten inanıyor muyuz? Diye sorarsanız, cevabım hayır olacaktır. Kendisine mikrofon uzatılan başkanından-yöneticisine, teknik adamından-futbolcusuna, gazetecisinden-mülki amirine kadar hemen herkes on ikinci adamın takımın en büyük gücü olduğu konusunda hemfikir. Ama yine aynı kesimlerin ağzından takımın kötü gidişinin sorumluluğunu kolaylıkla yükleyebilecekleri ellerinin altında her daim duran bir on ikinci adam klişesi de saklanıvermekte.
İki örnekle bu tartışmanın alevlenmesine katkıda bulunmakla yetineceğim. Geçen hafta Cuma günü Göztepe’den istifa eden Akif Başaran’ın şu açıklamaları dikkat çekiciydi; “Kendi taraftarımızdan küfür işitmek çok acı. Sevginin böylesi zarar verir, nitekim verdi. Bu tabloda başarılı olmak bir yana, takımı toparlamak bile imkansızÖTribünlerden o kadar etkileniyoruz ki, pozisyona girdiğimizde kaleyi bile göremiyoruz.” Yeni teknik direktörün göreve başlaması sonrası konuşan Göztepe kulübü başkanı İmam Altınbaş ise; “Göztepe taraftarı gibi taraftar hiçbir

Yazının Devamı

Alsancak Stadyumu neden böyle?

9 Ekim 2009

İzmir’e yeni stadyum yapılıp yapılmayacağı tartışmaları sürerken, gözümüzün önünde tarihi Alsancak Stadyumu ’nda garip işler oluyor! Gazete haberlerine konu olan saha zeminin son derece bozuk hale gelmesinden tutun da, arıların sahayı işgal etmesine kadar olmaması gerekenler her ne hikmetse gerçekleşiyor. Ve ülkemizde her zaman olduğu gibi kimse çıkıp bu durumun neden kaynaklandığını açıklama gereksinimi dahi hissetmiyor. Oysa İzmir’in ve ülkemizin alanındaki en önemli spor hekimi Dr. Bülent Zeren’in açıklamalarına göre son bir ay içerisinde 18 (on sekiz) futbolcu ameliyat olmak için bıçak altına yatmak zorunda kaldılar. Aralarında çapraz bağları kopanların en az altı ay futboldan uzak kalacaklarını da eklediği konuşmasında Dr. Bülent Zeren; bu zeminde maç yapılmasını cinayet olarak nitelendiriyor.
Peki öyleyse bu saha neden bu hale geldi ya da getirildi sorusunun cevabını tüm İzmir kamuoyuna sahadan sorumlu olanların vermesi gerekiyor.
Yönetememe anlayışı
Hafızası güçlü bir toplum olmadığımız konusunda çok sayıda örneği sıralayabilirim. Ancak sadece birisini hatırlatmakla yetineceğim. Geçtiğimiz sezon sonunda İzmir’de oynanan Fortis Türkiye Kupası final maçında gündeme

Yazının Devamı

Mazi kalbimde bir yaradır...

2 Ekim 2009

Türkiye’de futbol sahalarında yıllarca unutulmayacak bazı maçlar ve takımlar vardır. İşte bu takımlardan birisi de Aydınspor’dur. Aydınspor, Türk futbol tarihinde Fenerbahçe’yi rakip sahada 6-1 gibi tarihi bir skorla yenme başarısına sahip olan tek takımdır. Aynı Aydınspor’un bugün amatör kümede mücadele edebilmek için gereken lisans paralarını dahi yatıramamış olması gerçekten çok acıdır.
Gazetede bu konuyla ilgili haberi okuduğumda hemen aklıma Türkiye’nin ilk tangosu olan ‘mazi kalbimde bir yaradır’ başlığını kullanmak geldi. Düşünün bir kere siyah-beyaz renklere gönül veren bir Aydınspor taraftarısınız, 1990-1991 sezonunda takımınız birinci lige yükseliyor ve ilk maçında İstanbul’da ev sahibi Fenerbahçe’yi 6-1 mağlup ediyor. Bir yıl sonra yine iki ekip ligin ilk maçında İstanbul’da karşı karşıya geliyorlar ve takımınız sahadan 2-1 galibiyetle ayrılıyor.
Herkesin başına gelebilir
Yirmi yıl içinde Türk futbol tarihinin en önemli skorlarından birini alan takımın, amatör kümede mücadele edebilecek konumda dahi olmamasının mantıklı bir açıklaması yapılamaz. Aydınspor’un başına gelenlerin, Türkiye’deki bütün takımların başına gelebilecek bir olay olduğunu hiçbir zaman

Yazının Devamı

Bank Asya’da neler oluyor?

25 Eylül 2009

Türkiye’de futbol ve onun üzerinde dönen tartışmalar her dönem kamuoyunun ilgisini çekmeyi başarır. Futbolun her kademesi söz konusu tartışmalardan nasibini alır. En fazla göz önünde bulunan süper lig ve oradaki üç takımın yarattığı etki tabii ki çok daha büyüktür.
Ligin ilerleyen haftalarında geride kalan takımlar için federasyondan başlayarak, hakemler, medya, rakip takım yöneticileri ve taraftarlarına hatta hükümete kadar pek çok kesim eleştirilerden nasibini alabilir. Bu sürecin ligin son haftaları yaklaştığında küme düşme potasındaki takımları da içine aldığını ve tartışmaların daha da alevlendiğini unutmadan Bank Asya liginde olup bitenleri gözden geçirmeye çalışalım.
Üç İzmir takımının mücadele ettiği Bank Asya liginde geçtiğimiz günlerde Giresunspor ve Kartalspor’un isyanına tanık olduk. Giresunspor başkanı Olgun Aydın 2-1 kaybettikleri maçın ardından maçın hakemi Cüneyt Çakır’a büyük tepki gösterdi.
Kartalspor sportif direktörü Lemi Çelik de Konyaspor ve Çaykur Rizespor’un süper lige çıkması için birilerinin organize olduğunu ileri sürdü. Kartalspor’un sportif direktörünün düşünceleri ne derece doğrudur bilinmez ancak ortada daha ligin beşinci haftasından başlayarak

Yazının Devamı