Çağımızın Problemi : Kaygı Bozukluğu !

16 Kasım 2017

Kaygılar çoğu zaman gelecek veya şu andan gelir. O anda yoğun bir kaygı içine düşeriz. Bu durumdan nasıl kurtulacağımızı bilemeyiz. Bu durum yoğun bir sıkıntı yaşamamıza neden olur genellikle elimiz kolumuz bağlanır ve başka hiç bir şey yapamayız.

Kaygı bozukluğunu, nedensiz bir tedirginlik ve korku hali olarak tanımlayabiliriz. Kaygı bozukluğu yaşayan kişilerde; sıkıntı, bunaltı, endişe ve korkuya benzer duygular vardır. Kişi bu durumu, ''kötü bir şey olacakmış hissi'' veya ''nedensiz bir korku''şeklinde ifade eder. Kadınlarda erkeklere oranla iki kat fazla görülür.

Kaygı bozukluğu yaşayan kişiler bu durumu nasıl tarif ederler ?

- “Sıkıntı geliyor, tıkanıyorum, bunalıyorum ve boğulacak gibi oluyorum”.

- “Telefon ya da kapı çalsa çok heyecanlanıyorum ve kalbim hızla çarpmaya başlıyor. Çocuklarımın ya da yakınlarımın başına kötü bir şey gelmiş olabileceği düşüncesi ile çok endişeleniyorum”.

- “Nedensiz yere kalbim kötü kötü çarpıyor. Hemen aklıma kötü şeyler geliyor ve bende de mutlaka bir kalp hastalığı var diye düşünüyorum. Kaç kez gidip çeşitli tetkikler yaptırdım. Doktorlar bir şeyim olmadığını söyledikleri halde aynı belirtiler tekrar oluyor.”

- “Öyle şiddetli sıkıntı basıyor ki

Yazının Devamı

Çocuğum Madde mi Kullanıyor?

31 Ekim 2017

Çoğumuzun kendine yakın görmediği madde bağımlılığı sorunu, aslında zannedildiği gibi uzağımızda değildir. Madde bağımlılığı çoğu kez sigara ile başlayan alkol ve diğer bağımlılık yapıcı maddelerle devam eden bir zincir gibi etrafımızı sarmaktadır. Madde bağımlılığı sadece bağımlı bireylerin değil ailelerinin ve toplumun hayatını da olumsuz etkilemektedir. Bağımlılık devam ettikçe bireydeki fiziksel, ruhsal ve davranışsal sorunlar giderek artmaktadır. Bu süreçte çocuğa/gence en büyük desteği verecek olan ailedir. Ne yazık ki aileler çocuklarının madde kullanımını çok geç öğrenmektedirler.

Ergenler, madde kullanmaya başlama açısından önemli bir risk grubu oluşturmaktadır. Yapılan birçok araştırmada maddeye başlama yaşı olarak 12-24 yaş aralığı göze çarpmaktadır. Özellikle ergen çocukları bulunan ailelerin bu süreçleri daha başlarına gelmeden öğrenmeleri ve böyle bir durumla karşılaştıklarında nasıl davranmaları gerektiğini bilmeleri çok önemlidir.

Madde Bağımlılığı Nedir?

Bağımlılık yaratan maddeye kısa veya uzun süre maruz kalma sonucunda kişinin kullandığı maddeyi birçok kez bırakma girişiminde bulunmasına rağmen bırakamaması, giderek madde dozunu arttırması, kullanmayı

Yazının Devamı

Çocuklarda Saldırganlık Davranışı

23 Ekim 2017

Saldırganlık; her insanda potansiyel olarak var olan kimi zaman denetimimiz altına alabildiğimiz, kimi zaman ise kendimizi engelleyemeyerek dışa vurduğumuz itici bir güçtür. Genellikle yetişkin olarak bizler, içimizdeki bu potansiyel gücü çoğunlukla denetim altına alabiliriz. Denetim altına almamızı sağlayan etkenler arasında; kişilik yapımız, içinde yaşadığımız çevre ve kültür, ahlaki değerlerimiz, ailemizden aldığımız öğretiler, iletişim becerilerimiz ve öz denetimimiz vb. gibi hem içsel hem de dışsal faktörler yıkıcı davranışlarımızı etkiler ve belirler.

Freud'a göre, saldırganlık insanda güdüsel olarak yer alan iki kuvvetli dürtüden biridir. Çocukların büyük çoğunluğu engellendiklerinde veya kendilerine zarar verildiklerinde kendilerini korumak için saldırgan davranışlarda bulunabilirler. Bu durumlarda saldırgan bir yapıya sahip olduğu düşünülemez; çünkü saldırgan bir kişiliğe sahip olan çocuklar, olur olmaz durumlarda ve zamanlarda saldırıya geçerler. Çocuğun saldırgan bir kişilik geliştirdiği yargısına varmak için, zarar verici ve rahatsız edici eylemlerin sıklığı normal değerlerin üstünde seyretmelidir.

Çocuklarda saldırganlık biçimlerine baktığımızda; tekme atma, itme,

Yazının Devamı

İçinizdeki Düşman: Depresyon!

16 Ekim 2017

Genel tanımı ile depresyon kişinin düşüncelerini, duygularını, davranışlarını ve fiziksel sağlığını etkileyebilecek düşük duygu durumuna ve günlük faliyetlerden kaçınma haline verilen isimdir. Depresyon, zannedilenin aksine, toplumun ortalama yüzde 20-30’unun hayatı boyunca karşılaştığı bir durumdur.

Depresyon kendini en belirgin biçimiyle mutsuzluk/üzüntü, işe, sosyal ilişkilere ve aktivitelere karşı ilgi kaybı olarak göstermektedir. Depresyon yaşayan bireyin günlük aktivitelerde sorun yaşadığı ve işlevselliğinde düşüş meydan geldiği görülmektedir. Depresyonun duygu-düşünce-davranış üçlüsü üzerinde dramatik etkilerinin olduğu gözlenmektedir. Depresyon rahatsızlığını yaşayan bir kişi genellikle üzüntü ve umutsuzluk duygularını şiddetli derecede günlerce ve haftalarca yaşayabilir. Bu olumsuz veya negatif duygu durumlarının yanı sıra kişinin çalışabilme becerisi, günlük olarak beslenmesi ve uyku düzeni gibi bedensel ihtiyaçlarını karşılama düzeninde de bozulmalar olabilir. Depresyonda olan bir kişi ayrıca genellikle umutsuz olmaya ve kimsenin kendisine yardım edemeyeceğini düşünmeye eğilimlidir. Bu olumsuz duygularla beraber kendini suçlama, insanlardan uzaklaşma, sosyal

Yazının Devamı

Aile Terapisi Nedir? Hangi Durumlarda Başvurmak Gerekir?

26 Eylül 2017

Bireylerin diğer insanlarla kurdukları ilişkiler, ruh sağlıkları ve duygusal doyumları açısından çok önemlidir. Özellikle ebeveyn, eş ve çocuklar gibi kişilerle kurulan yakın ilişkilerde, bu rol daha belirgin bir hal alır. Bu yakın ilişkilerden birisi olan aile ilişkisinde, aile bireyleri zaman zaman çatışmalar, zorlu ve sıkıntılı dönemler yaşayabilirler.

Sağlıklı aile, yoluna çıkan her türlü soruna karşın büyümeye ve gelişmeye devam eden ailedir. Bu aileler işlevlerini yerine getirebilen ailelerdir. Sağlıksız işlev gösteren ailelerde; rollerin birbirine karışması, ailedeki hiyerarşinin bozulması, çatışma yönetiminde yetersizlik, problem çözme becerilerinin azlığı, iletişimde birbirine karışık mesajlar verme gibi özellikler görülür. Aile sisteminde bu tür problemler olduğunda bu durum kaçınılmaz olarak ruhsal sağlıkla ilgili problemleri de beraberinde getirmektedir. Bu noktada kendi problemlerini çözme noktasında yetersiz kalan aile bireyleri(bireysel ya da birlikte) profosyonel yardıma ihtiyaç duyabilir. Aile terapisi bu süreçte başlar.

Aile terapisi, sorunlarının üstesinden gelmesinde yardım etmek için ailenin güçlerini ve sağlamlığını arttırmayı amaçlayan, bireye ve bireyin

Yazının Devamı

Çocuklara Olumlu Davranış Kazandırma

18 Eylül 2017

Çocuk yetiştirmek; sorumluluk, sabır, emek ve beceri isteyen fakat aynı zamanda çok keyifli bir iştir. Aileler, çocuklarını hayata hazırlarken, onun davranışlarını da zaman zaman takdir eder ya da eleştirir. Yetkin ebevynlik, takdirin ve eleştirinin doğru bir şekilde kullanılmasını gerektirir.

Çocuklarımıza rehber olurken, yapıcı ve olumlu yaklaşım içinde olmanız, onların ilişkilerinde başkalarının da ihtiyaç ve isteklerini gözeten bir kişilik oluşturmalarını sağlar. Kişilik, bir kimsenin kendine özgü duygu, düşünce, değer ve davranışlarının bütünüdür. Kişilik doğar doğmaz edinilmez. Çocuklar çevreleriyle etkileşim sonucunda kişiliklerini geliştirmeye başlarlar.

KİŞİLİK GELİŞİMİ VE AİLENİN ETKİSİ

Çocuğun çevresinde etkili olan bir çok kişi ve kurum vardır. Sırasıyla; aile, arkadaş, komşu, akraba, okul, sağlık kurumları, toplumsal değerler, kanunlar, politikalar etkilidir. İlk halkada aile yer alır.

Çocuklar dış çevreyi, ailesinin bakış açısıyla anlamaya çalışırlar. Bazen farkında olarak ya da olmayarak ailedeki kişiler gibi olaylara tepki verirler. Onlar gibi yürür, onlar gibi konuşur ve hareket ederler. Yani, aileler davranışlarıyla çocuklara model olurlar.

Ailelerde en sık ve doğal

Yazının Devamı

Çocuklarda Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu

14 Eylül 2017

Dikkat eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu bireyin yaş ve gelişim düzeyine uygun olmayan aşırı hareketlilik, istekleri erteleyememe (dürtüsellik) ve dikkat sorunlarıyla kendini gösteren bir davranış problemidir

Etrafımızda birçok kişinin (çocuk ya da yetişkin) zaman zaman dikkat dağınıklığı yaşadığını görmemiz mümkündür fakat bu durumun DEHB (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu) sayılabilmesi için bu gözlemden fazlasına ihtiyaç duyulmaktadır. Durumun DEHB olması için, semptomların 7 yaşından önce görülmeleri (ülkemizde genellikle okul döneminde çocuk ve ergen psikiyatristi tarafından tanı koyuluyor) ve en azından 6 ay boyunca devam etmeleri gerekir. Ayrıca DEHB görülme sıklığı erkek çocuklarda kız çocuklara oranla daha fazladır.

DEHB belirtileri nelerdir?

DEHB üç temel belirti kümesinden oluşur:

Dikkat Eksikliği:

- Belirli bir işe ya da oyuna dikkat vermekte zorlanma

- Dikkatin kolayca dağılması

- Dikkatsizlikten kaynaklanan hatalar yapma

Yazının Devamı

Öfke ve Öfke Kontrolü

11 Eylül 2017

Öfke, bireyin bir engellenme durumuyla karşı karşıya kalması, herhangi bir saldırıya maruz kalması, incinmesi, yoksun bırakılması ya da tehdit algılaması gibi durumlarda hissettiği bir duygu; herkesin zaman zaman yaşadığı olumsuz olaylara karşı verdiği son derece doğal bir tepkidir.

Öfkenin kendisi bir problem değildir. Hatta haksızlığa karşı durmak, yaşamda bazı değişiklikler yapmak gerektiğinde işe yarayan bir duygudur. Ancak öfke saldırganlığa dönüştüğünde kişiye, çevresindekilere zarar verir ve bir problem haline gelir.

NELER ÖFKE UYANDIRIR?

Saygısızlık: Duygularına, düşüncelerine, inançlarına ve gereksinimlerine saygısızlık edilmesi kişiyi öfkelendirir.

Tehdit: Birey, herhangi bir kişi ya da durumun varlığı, ilişkileri, yaşam tarzı gibi kendisi için değerli olan şeylere karşı tehdit olacağını düşünürse öfkelenebilir.

Başkalarının öfkesi / saldırganlığı: Başkalarının saldırgan davranışları ya da onlara atfedilen kötü niyet de bir savunma ve karşı saldırı tepkisi olarak öfkeye neden olur.

Yaşamsal değişiklikler: Bir ilişkinin bitmesi, kayıplar, evden ayrılma, üniversite ortamına girme gibi büyük yaşamsal değişiklikler de bilinmeyenlerle dolu olduklarından öfke

Yazının Devamı