‘Trabzonspor ve Trabzonsporlular için’ başlıklı yazımızı okuyan dostlarımızdan bazıları ‘çok duygulandığını’ bazıları ‘ağlamaklı olduğunu’ bir sonraki yazımızda okuyacağınız hikayeyi yayımlamamızı rica ettiler. Diğer bir ifadeyle biraz neşelenmek istedir.
Yıllar evvel kaleme aldığımız, Merzifonlu, inanılmaz fanatik Trabzonsporlu Ahmet Koçak’ın başına gelenleri bir kez daha hatırlayalım…
*
Yer Almanya, Ausburg…
Ahmet Koçak, yıllardır Almanya’da, Ausburg’ta ikamet ediyor. Giyiminden-kuşamından, evinin dışı, odalarının rengine varıncaya bordo-mavidir… Hatta aracı da…
En büyük hayallerinden biridir, aracının plakasında çok sevdiği Trabzonspor’u hatırlatan harflerin yazılı olması. Sonu da 61 ile bitirse diyecek kelime bulunmaz Merzifonlu Ahmet’in keyfine…
Yıl 1997…
10. haftalar itibariyle 25 sezonun en çok puanını topladılar. Söz konusu 1995/96 sezonunda 10 maçta 26 puana ulaşmıştı Trabzonspor.
Deplasmanda 23 maçtır yenilmiyorlar… 1995 yılında 26 maçlık yenilmezlik rekorunu da kırmayı hedefliyorlar.
Ve…
Trabzonspor teknik direktörü Abdullah Avcı, Trabzonsporluları, cuma günü Çaykur Rizespor ile oynayacakları maça davet etti, iyi de etti. Zira 12’nci adamın desteğine o kadar çok ihtiyaç duyuluyor ki…
Taraftar gereğini yapacaktır, ancak kafasında ‘Gitsem mi, gitmesem mi?’ kararsızlığı yaşayanlara, senelere evvel yine bu aylar yaşadığımız bir hikâyeyi anlatmak, hatırlatmak isteriz; Trabzonspor ve de milyonlarca Trabzonsporlu için…
İstanbul’da soğuk bir akşam vakti, yağmur sicim gibi…
Minarelerden insanda ağlama isteği uyandıran akşam ezanı yükselirken, bir martı sürüsü denize değer gibi uçuyordu. Yağmur birikintilerine bata-çıka ilerleyen insanların derdi; bir an evvel evlerine varmaktı. Çünkü gökyüzünden sicim gibi boşalan yağmur,
Derbi galibiyeti camiayı mutlu eder, taraftara adeta bayram ettirir. Oyuncuların özgüveni artar, kısaca moraller tavan yapar tamam da, bir sonraki maç alınırsa; o galibiyet daha anlamlı olur...
Nwakaeme, bordo-mavililerin ‘can’, Bakasetas ‘atar’, Peres ‘kılcal’ damarı! Üçünün aynı anda olmaması Trabzonspor için büyük şanssızlıktı!
Göztepe, kendi sahasında tribünlerin de coşkusuyla etkili oynayan, iyi mücadele eden bir ekip. Dün de Trabzonspor’a ön alanda iyi pres yaptılar, orta sahada topu ayağına alan her bordo-mavili oyuncuya baskı yaparak, topla olan birlikteliklerine ve de oyun kurmasına müsaade etmeyerek iyi de kapandılar.
İleride top tutan, adam eksikten Nwakaeme, şut atan, tabelayı değiştiren Bakasetas ve sağdan bindiren Peres olmayınca; eliniz, kolunuz bağlı!
Düşünün; Trabzonspor’un koca ilk yarıda bırakın pozisyonu, kaleyi bulan topu yoktu. Göztepe’nin de 43’te Jahovic ile bir pozisyonu vardı, hepsi o kadar…
Siopis, ikinci yarı Trabzonspor’a oksijen oldu; orta sahaya hayat verdi!
Bu tür
70’li ve 80’li yıllarda henüz konuşmaya, koşmaya başlayan, plastik topa ayak vurmaya başlayan çocuklar, bakkaldan aldıkları çikletlerden o’nun fotoğrafının çıkmasını isterlerdi.
Gördükleri her uzun saçlıyı, her yakışıklıyı ve her uzun boylu esmer birini o’na benzetir, minik parmağıyla “Kadir amca” diyerek o’nu işaret ederlerdi.
**
Mahalle aralarında, sokak aracıklarında tek, toprak sahalarda çift kale maç yapan çocuklar, kendini o’nun yerine koymak, o’nun adını almak için birbirleriyle yarışmış hatta kıyasıya kapışmışlardır…
**
Zamanın delikanlıları, yavuklusunun gözüne şirin görünmek, gönlünü fed etmek için saçlarını onun gibi uzatır, onun gibi tarar, onun gibi yürümeye çalışmışlardır…
**
Giyimine-kuşamına, saçına-başına özen gösteren, bordo-mavi tarağı arka, horozlu aynayı ön cebinde taşıyan gençlerin İspanyol paça pantolon ve uzun saç merakı; o’nu çok sevdiklerindendi.
Bazı maçlar vardır mutluluğa tavan, morallere taban yaptıran; galibiyetlerde sevindiren, eğlendiren, mağlubiyetlerde yemeden, içmeden kesen!
Trabzonspor, Fenerbahçe arasında oynanan karşılaşmalar da onlardan biri.
İki takım arasında bırakın lig, kupa maçlarını, gazozuna oynasalar; durum değişmez!
Maça gelince…
Oyuncuların ısınması bir yana, dakikalar maça henüz ısınmadan, futbol yazılı olmayan kuralını hatırlattı, ‘atamayana atarlar’. Bordo-mavililer, ilk ataklarında golle tanışacakları yerde, dönen topu kalelerinde gördüler. Rossi’nin ayak içi vuruşu; sahada ve tribünde olanlar şaşkın hatta ekran başında olanlar da…
Fenerbahçeli oyuncular iyi alan daraltarak, kanatları çok iyi kapatarak, orta sahadan Trabzonsporlu hızlı oyuncuların koşu koridorlarına atılacak toplara engel olarak başladı.
Edgar, öyle bir zamanda devreye girdi ki, geriden topla çıkıp, Djanıny’e attığı klas pas, devamında Mın Jae’nin, Djanıny’e faulü sonrası gördüğü kırmızı gecenin kırılma anıydı ve Bakasetas’ın topu adeta iğne deliğinden
Bugün de Tatar bir askerin hikâyesine yer verelim istedik.
Seneler evvel neler yaşamış, neler anlatmış, hep birlikte okuyalım.
**
Sene 1981…
Sovyetler Birliği'nin Kızılordu’sunda genç bir askerim.
Türklük yasak, İslam yasak…
Müslümanlık hakkında tek bildiğimiz; Allah'a inanmak.
Letonya’nın eti ne budu ne demeyin! Yenemiyorduk, takılıyorduk, üzülüyorduk. 4’ü resmi, 2’si özel 6 maçtan sadece birini kazanmışız…
O galibiyetimizi de babam dünyaya gelmeden, 1924 yılında özel maçta almışız. Puan maçı olsaymış; 97 yılda olduğu gibi 1924’te de boyumuzun ölçüsünü alırmışız!..
Adamlar her oynadığımızda çelmeyi takmışlar, her karşılaşmada canımızı sıkmışlar, öne geçtiğimiz maçlarda bile skoru koruyamamışız, 2 milyon nüfuslu ülkenin takımı karşısında…
**
Önceki gece de Almanlar gibi işi son dakikada bitirdik.
‘Ya tamam ya devam’ diyerekten Allah ne verdiyse son bölümlerde doğaçlama bir oyunla saldırdık, şansımız yanımızdaydı da hem şeytanın bacağını kırdık hem de bilinçaltına çöreklenmiş ‘Letonya’ya şansımız tutmuyor’ düşüncesini de böylelikle ortadan kaldırmış olduk…
**
Trabzonlu olmayan Trabzonsporluların, bordo-mavili takıma olan aşkını anlatmaya kelimeler yetmez. Trabzon’a gitmemelerine, şehri görmemelerine rağmen bu denli sevmelerinin, gidenlerin de bir daha, yetmedi bir daha gitmek istemesinin nedeni elbette Trabzonspor’dur.
O anlamda onlara ne kadar teşekkür edilse azdır.
**
Bordo-mavili camia bu kadar büyük bir aile olmuşsa, koca çınar olup kök salmışsa, yaprakları dünyayı sarıp sarmalamışsa, Trabzonlu olmayan Trabzonsporluların katkısı çok ama çok büyüktür.
Yolunuz nereye düşerse düşsün, nerede olursanız olsun yeter ki Trabzonsporlu olduğunuz öğrenilsin.
Hikayemizi okuyunca hak vereceksinizdir…
**