'Türkiye'de Film Endüstrisinin Konumu ve Hedefleri' adlı araştırma raporu 294 sayfalık. Başarılı bir ekibin hazırladığı rapor, son yıllarda Türkiye'de, film ve dizi sektörüne dair yapılan en yeni ve kapsamlı çalışma
İstanbul Ticaret Üniversitesi ile Galatasaray Üniversitesi‘nin İstanbul Ticaret Odası için ortaklaşa hazırladıkları 'Türkiye’de Film Endüstrisinin Konumu ve Hedefleri' adlı araştırma, aslında film ve dizi sektörünün röntgen filmi gibi.
Doç. Dr. Hülya Uğur Tanrıöver’in yönetiminde ve Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Şentürk ile Doç. Dr. Celal Aktaş’ın danışmanlığında, Dr. Ayşe Toy Par, Ece Vitrinel, Dr. Gülsün Güvenli ve Barış Kara’dan oluşan ekibin yaptığı araştırma son yıllarda Türkiye’de film ve dizi sektörüne dair en yeni ve kapsamlı çalışma. Araştırma ekibinin 294 sayfalık raporu hazırlamak için ne kadar mesai harcadığını bilmiyorum, ama şunu söyleyebilirim.
Benim bu araştırmayı okuyup, içine nüfuz etmem üç gün sürdü ve ortaya bu yazı çıktı.
İşte aylarca süren geniş çaplı bir araştırmanın mini özeti:
Kral TV, ödül törenine davet edeceği 100 ünlüye kameralı davetiye gönderecek. Geceye davet edilecek ünlüden randevu alıp, davetiyesini götürenler, o kişiden geceye dair görüşlerini de alacak
Kral TV’nin düzenlediği ‘Kral Müzik Ödülleri’ bu yıl 17 Mayıs’ta Haliç Kongre Merkezi’nde yapılacak törenle sahiplerini bulacak.
Geçen yılki töreninin organizasyonunu Tarkan’ın şirketi Hitt Prodüksiyon yapmıştı.
Bu yıl ise yarışmanın organizasyonunu Sezen Aksu’nun menajeri Yaşar Gaga ve şarkıcı Emel Müftüoğlu ile Meltem Celebioğlu’nun birkaç ay önce kurdukları Mel’s yapacak.
Menajeriyle dostu, ilk kez böylesine zor bir yükün altına girer de ‘Mi-nik Serçe’ onlara destek vermez mi?
Kanaatim o ki, show business’in yeni organizatörleri ‘Minik Serçe’nin büyük desteğini arkalarına alarak yapacaklardır bu işi.
Mavi Jeans’in yurt dışına açıldığı yıllardaki reklam sloganı da şuydu: “Şu Türkler de çok oluyor.”
‘9’uncu Türkçe Olimpiyatları’ için TRT Haber Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Böken, Kanaltürk Haber Daire Başkanı Tarık Toros, Kanal 7 Haber Genel Yönetmeni Nazmiye Yılmaz, Aksiyon Genel Yayın Yönetmeni Bülent Korucu, Fox Haber Müdürü Ercan Gün ve Kanal D Haber Müdürü Salih Selçuk’la üç gün geçirdiğimiz Bosna Hersek’te gördüklerimi o slogana gönderme yaparak özetleyebilirim:
“Sahiden çok oluyor şu Türkler.”
Neden mi?
O kadar çok neden var ki!
Bosna Hersek’in yüksek tirajlı haber dergisinin kapağı Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu’ydu.
Bugün iki okurumuzun gönderdiği e-postaya yer vermek geldi içimden... Çünkü ikisinin de yazdıkları çok samimi ve çok içten... Sevda Ak adlı okurumuzun Hülya Avşar’la ilgili yazdıklarına bakar mısınız?
Okurumuz, magazin gazetecilerinden daha sıkı bir takibe almış Hülya Avşar’ı...
İşte yazdıkları:
“Hülya Avşar’la ilgili bir şeyler yazmak istiyorum. Kendisinin bu saatten sonra proje seçerken seçici olması gerektiğini düşünüyorum. Yeni başlayan şov programını bir hayranı olarak hiç beğenmedim. Dekorundan kıyafetine saçlarına kadar sıradandı ve ortada format diye bir şey yoktu birçok hayranının da böyle düşündüğünü biliyorum.
Bu programın ona bir şeyler katacağını asla düşünmüyorum tam tersi ondan bir şeyler götürecek. Bu saatten sonra bıraksın artık şovu, ‘Yetenek Sizsiniz’i falan... Her defasında, ‘asıl mesleğim oyunculuk’ deyip asıl mesleğine gereken ilgiyi göstermemesi bizi üzüyor.
‘72. Koğuş’ta bir kez daha hayran kaldık kendisine fakat ona da gereken ilgiyi göstermediği kanaatindeyim.
Mesela filmin Almaya galasına katılmadı. ‘Nürnberg Türk-Alman Film Festivali’ne ‘72. Koğuş’un bütün oyuncuları katıldı fakat başrol oyuncusu Hülya Avşar yine yoktu. Oysa
Bosna Hersek’e savaştan sonra üçüncü gelişim... Savaştan sonra buraya ilk geldiğimde başta Saraybosna olmak üzere, yerleşim yerlerinin çoğu harabe gibiydi.
İkinci gelişimde, savaşın çirkin yüzünün fotoğraf kareleri halinde binaların dış cephelerinde olduğu gibi duruyordu mermilerin izleri.
Savaşın üzerinden yıllar geçti ve sıvanıp kapandı mermi izlerinin çoğu. Ama bazı yerlerde ibret-i alem için olsa gerek hâlâ mevcut o izler.
Bu coğrafyada onca uğraşa ve savaşa rağmen silinemeyen bir iz daha var; o da Osmanlı’nın mirası.
9’uncu Uluslararası Türkçe Olimpiyatları’nın ülke finali için geldiğimiz Bosna Hersek’teki üç günümüz, bu izlerin arasında geçti.
Dokuz yılda 14 ülkeden 130 ülkeye
Bosna Hersek’in bir başka özelliği de bu ülkenin Fethullah Gülen cemaatinin en çok okul açtığı ülkelerden biri olması.
Son günlerde bir hayli e-posta alıyorum “Kavak Yelleri” dizisinden ikinci kez ayrılan Dağhan Külegeç’in Fan Club üyelerinden…
Daha önce verdikleri mücadeleyle Külegeç’in diziye dönmesini sağladıklarının altını çizen hayranların amacı ikinci kez aynı şeyi yapmak.
Tims yetkililerine seslenen Külegeç hayranlarının istedikleri şu:
“Siz dizinin en sevilen karakterini, izleyicininen çok izlemek istediği karakteri yapımdan herhangi biri için yok edemezsiniz. Buna hakkınız yok. İzleyici her hafta, yapımda hasta adamı sete çağıran o kişinin hikâyelerini değil, dizinin ‘orijinal adamının’ hikâyesini merak ediyor. Bir sezonu Efe’siz geçirdik zaten. Dağhan Külegeç'i geri istiyoruz. Başak Hanım'ı istemiyoruz, Dağhan'ı istiyoruz.”
Peki Külegeç’i Tims niye öldürüp diziden çıkardı?
Külegeç’in hayranları diyor ki, “Zatürre teşhisi konan ve evde istirahat etmesi gereken bir oyuncu sırf kendi menfaatlerini düşünen dizinin yönetmeni ve genel koordinatörü tarafından sete çağrıldı, gelmediği için de kovuldu.”
Ancak Külegeç’in “Kavak Yelleri”nden gönderilmesine ilişkin sektörde konuşulanlar çok farklı:
Azime Telli’nin sanal alemde tartışma yaratan 'Büyük Türk Twitleri' adlı çalışması beni acayip eğlendirdi. Kitapta Türk twitırcılardan zeki, zarif ve zevkli sözler yer alıyor...
Aslında bugün bu köşede şöyle bir yazı olacaktı: Tanzanya’ya gittim, haftaya döneceğim. Hani kimi esnaf işyerinin kapısına, “Namaza gittim, döneceğim” diye yazı asar ya; ben de öyle yapacaktım. Çünkü '9'uncu Uluslar arası Türkçe Olimpiyatları’nın elemeleri için Tanzanya’ya davetliydim.
Ancak son anda planlar değişti; rotamız Afrika’dan Balkanlar’a çevrildi.
Dar Üs Selam yerine Saraybosna’ya geldik.
Haftasonu Tanzanya’da değil de, Bosna - Hersek’te yiyecek yemeğimiz, içecek suyumuz varmış demek ki!
Her seyahat öncesi yaptığım gibi yine dolaştım kitapçıları.
İki kitap aldım yanıma.
Kim ne derse desin; sinema filmlerinin gişesinde hâlâ en büyük etken 'fısıltı gazetesi'. Bakalım 'fısıltı gazetesi' zamanla 'Çınar Ağacı'nın izleyici sayısında sıçrama yaptıracak mı? Yoksa bu gidişle yazık olacak bu filme...
18 Mart’ta 218 salonda vizyona giren 'Çınar Ağacı' filmini ilk üç günde toplam 53 bin 633 kişi izledi. Böyle bir filmin ilk üç günde bunun en az dört beş katı bir gişe yapmasını beklerdim.
Çünkü 'Çınar Ağacı'; Nurgül Yeşilçay, Celile Toyon, Deniz Lostar, Settar Tanrıöğen, Suzan Aksoy, Jülide Kural, Hüseyin Avni Danyal, Ragıp Savaş, Ebru Özkan, Nejat İşler ve Ebru Keskin’den oluşan oyuncu kadrosuyla dikkat çeken bir film.
Çünkü 'Çınar Ağacı', her insanın, daha doğrusu her aile ferdinin yüreğine işleyecek bir yapım.
Böyle bir filmin gişede çakılmasını o yüzden yadırgadım. 'Çınar Ağacı'nın üç günlük gişesinin ne denli az olduğunu anlamak için onu, benzer filmlerin aynı tarihlerdeki gişeleriyle mukayese etmek lazım.
Örneğin Özcan Deniz’le Deniz Çakır’ın başrolünü paylaştığı 'Ya Sonra' dört haftadır vizyonda.
'Çınar Ağacı'nı 53 bin 633 kişinin izlediği üç günde 'Ya Sonra'yı seyretmek için sinemalara gidenlerin sayısı 52 bin 620 kişi oldu.