Ali Nail Kubalı

Ali Nail Kubalı

ankubali@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Değerli okurlarım, hiç şüphe yok ki duygulardan tamamiyle arınmış bir mantık, kuru, hatta bazen acımasız ve korkutucudur. Akıl ile duyguların, “kalp” ile “beyin”in birbirini dengelemesi doğru muhakemeye ve sağduyulu davranışlara temel teşkil eder. Ancak, duygular da bazen akla, mantığa ve muhakemeye yaman bir oyun oynar! Siz bir konuya kendinizi duygularınızla esir ederseniz, bir süre sonra o duyguları yöneten salgılar beyine hakim olur.
Şimdi gelin geçtiğimiz Cumartesi (2 Temmuz 2011) günü Milliyet’in 18’inci sayfasındaki bir habere bakalım. BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan konuşuyor. Hasip Kaplan İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mezunu bir Avukat. Dört kitap yayınlamış. Avrupa Hukukçular Birliği’nin Türkiye Üyeliğini yapmış. İstanbul Barosunda Uluslararası Hukuk dersleri vermiş. Öz geçmişi değerli bir hukukçu ve bilim adamı olduğunu gösteriyor. Ancak medya’dan izlediğim Hasip Kaplan çok çabuk sinirleniyor. “Son çare”yi “ilk söyleme” özelliğine sahip. Besbelli ki duyguları ve vücut salgıları zaman zaman muhakemesini etkiliyor.
Bakın Cumartesi günkü Milliyet’te neler söylüyor. İyi tahlil edebilelim diye cümlelerini numaralıyorum:
1. “Sizin terörist dediğiniz bizim için kahraman, vatanseverdir.”
2. “Bu sorunu çözemezseniz ve Kürtler ‘bu Ankara meclisi, bizim meclisimiz değildir artık’ duygusuna kapıldığı an, Tayyip Erdoğan iktidarı ve şurekası 6 ay ayakta kalamaz. O zaman halkın başkaldırı hakkı doğar, meşru hakkı doğar.”
3. “BM’nin 665 sayılı kararı da vardır. Diktatör, hak ve özgürlükleri tanımıyorsa, zulüm ediyorsa, operasyon yapılıyorsa, ezilen halkların başkaldırı hakkı vardır.”
Şimdi yukardaki cümleleri alt alta koyalım. İkinci cümledeki anayasal başkaldırı hakkının doğup doğmayacağı ayrı akademik bir konu. Üçüncü cümlesinde bahsettiği Birleşmiş Milletler 665 sayılı kararının bu olay için geçerli olup olmadığı da ayrı bir konu. Benim sorgulamak istediğim şu: Hasip Kaplan’ın cümlelerinin kendi içinde mantıksal tutarlılığı var mı?
Hasip Kaplan birinci cümlesinde diyor ki “Sizin terörist dediğiniz bizim için kahramandır.” Yani PKK’nın silahlı baş kaldırısını, şehirlerde ve kırsalda yarattığı kanlı eylemleri kahramanlık ve vatanseverlik olarak görüyor. Ve “haklı” buluyor.
Buna karşın ikinci cümlesinde tutuklu Kürt kökenli milletvekilleri meclise gitmezlerse ve bunun sonucunda Kürtler bu Ankara Meclisi’ni kendi meclisleri olarak görmezlerse halkın başkaldırı hakkının, ‘meşru bir hakkın’ doğacağını söylüyor.
Hasip Kaplan’a göre bu hak ne zaman doğacak? Eğer bu tutuklu milletvekilleri meclise giremezlerse ve Kürt Halkı da Ankara’daki meclisin kendi meclisleri olmadığına inanırlarsa.
Bu baş kaldırı hakkı bu güne kadar doğmuş mu? Hasip Kaplan’a göre henüz doğmamış. Ama bu hak doğmamasına rağmen silahlı başkaldırıyı yapmış bir örgütü yine de kahraman olarak görüyor Hasip Kaplan! Bu mantık hatasını görmüyor, görmediği için de binlerce insanın öldüğü ve belki daha bir o kadar canın kaybına neden olacak bir başkaldırıyı haklının da ötesinde, kahramanlık olarak tanımlıyor.
Hasip Kaplan hiç merak etmemeli. Birleşmiş Milletler’in 665 sayılı kararındaki meşru müdafa hakkının gerçekten doğacağı bir durum olursa sadece bugün PKK’yı terörist ilan eden tüm dünya ülkeleri değil, Türk milletini teşkil eden Lazlar, Çerkezler, Boşnaklar, Arnavutlar, Yahudiler, Ermeniler, Türkler hep birlikte Kürt kökenlilerimizin yanında yer alırlar. Bosna da, Çeçenistan da, Gazze de bize Diyarbakır’dan daha yakın değil, değerli okurlarım.