Ali Nail Kubalı

Ali Nail Kubalı

ankubali@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

DEĞERLİ okurlarım, Türkiye bir süredir yoğun bir kamu oyu yaratma kampanyası ile karşı karşıya. Kampanyayı yürütenler Türkiye’de ciddi bir enerji darboğazının yaklaşmakta olduğunu, tek çözümün ise nükleer enerji santralleri olduğunu israrla ifade ediyorlar!...
Nükleer enerjinin insanlığı hangi tehlikeler le karşı karşıya bıraktığını bilenler ise Dünya’da ve Türkiye’de bu santrallerin yapımına karşı çıkıyorlar.
Karşı çıkanların üzerinde durdukları husus, bu santrallerde insan ve makine hatasından veya doğal afetlerden kaynaklanacak bir kazanın milyonlarca insanın yaşamını riske sokabilecek çok büyük bir felekete neden olabileceği idi. Ama nükleer santral yandaşları da kendinden emin bir duruşla şu hususları savunmakta idi:
* * *
1. Bu santraller en büyük doğal afetlere dahi dayanacak sağlamlıkta yapılmaktadırlar. Modern teknoloji hiç bir doğal afetin altedemiyeceği yapıları mümkün kılmaktadır,
2. Bu santrallerin bilgisayar aksamları ve mekanik aksamları o şekilde yedeklenmektedir ki bir sistemin aksaması halinde onun yerini alacak birden fazla sistem mevcuttur. Bütün sistemlerin aynı anda aksaması istatistiki olarak ifade edilemeyecek kadar küçük bir ihtimaldir,
3. Nükleer santraller tamamiyle bilgisayar sistemleri tarafından kontrol edilmektedir, insan hatasına yer bırakılmamıştır,
4. Kaldı ki Türkiye’de biz nükleer santral yapmasak dahi çevremizde Bulgaristan’da Romanya’da Ukrayna’da ve Rusyada nükleer santraller olduğu için biz zaten ciddi bir tehlike ile karşıkarşıyayız!
İlk üç savunmanın gerçeklerle uzak yakın hiç bir alakası olmadığını Japonyadaki büyük deprem ortaya koymuştur. Dördüncüsü ise kendi içinde mantıksızdır. Bu, “Nasılsa hava kirliliği var, öyleyse sigara içmeye devam edelim” demek gibi “akıldışı” bir tezdir!
* * *
Şu anda Japınya’da hükümet yetkilileri, Hükümet Birinci Müsteşarı Yukio Edano ve Ticaret Bakanı Banri Kaieda, Fukushima Dai-ichi nükleer kompleksindeki birinci reaktörün dış duvarlarının patlamış olduğunu ve atmosfere radyoaktivite sızdırmakta olduğunu, üçüncü reaktörün de soğutulamadığını ve orada da bir patlamanın muhtemel olduğunu ifade etmekteler. Bu iki ilgili, birinci reaktörün daha da ısınarak tam bir erimeye neden olmasını engellemek için reaktöre Boron karıştırılmış deniz suyu enjekte edilmekte olduğunu da söylüyorlar.
ABD Enerji Bakanına bilimsel Baş Danışmanlık yapmış olan Robert Alvarez ise deniz suyu enjekte etmenin çaresiz kalınca uygulacak son yöntem olduğunu, ancak Hz. Meryem’e dua etmekten pek de farklı olmadığını ifade ediyor!
Tehlikenin hangi mesafelere uzanabileceğini anlamak için ise şu bilgilere bakınız: Fransa’nın Japonya büyük elçiliği vatandaşlarının Fukushima’dan 270 kilometre uzaktaki Tokyo’yu terk etmelertini istemiştir. Fukushima’dan 7.200 kilometre uzaklıktaki ABD Batı sahillerinin 36 saat gibi bir süre içinde nükleer döküntüden etkileneceği ciddi haber kanallarında ifade edilmekte.
Türkiye’de bol hidroelektrtik, jeotermal, rüzgar, güneş, hatta kömür enerjisi kaynaklarını kuıllanmayıp, hala nükleer santralde neden israr edildiğini iyi bir düşünmeliyiz, değerli okurlarım!..