Cumartesi geç saatte Beyti lokantasına gittiğimizde, Beyti Güler de oğlu Ahmet de işlerinin başındaydı... Lokantada işletme sahibi işten anlıyorsa ve işinin başında ise
o lokanta yaşıyor. Hem de 70 yıldan beri...
Geçen cumartesi, Beylikdüzü’nde TÜYAP Kitap Fuarı’na gittik. İki saat trafikte boğuşa boğuşa Beylikdüzü’ne ulaştık. Fuar alanı Anadolu deyimiyle “ana baba günü” durumundaydı. Kalabalıktan salonlardaki satış yerlerine ulaşmakta insan zorlanıyordu. Ama fuara ilgi, kitaba ilgi insanı mutlu ediyor. Hava kararırken Beylikdüzü’nden ayrıldık. Cumartesi trafiğinde, dur kalk zorla Mahmutbey gişelerine ulaşabildik. Arkadaşlar, “Trafik ileride daha da yoğun. Buraya kadar gelmişken, Beyti’de döner yiyelim. Yoğun trafik saatini de atlatmış oluruz” dediler. Uzun süredir Beyti’de döner yemek için imkanımız olmamıştı.
Renkli bir kişilik
Aile olarak Beyti lokantasını pek beğeniriz. Biz, karı-koca, 1974’te Ankara’dan İstanbul’a taşındığımızda Beyti Güler’i tanıdık. Hafta sonları Küçükçekmece’deki küçük lokantasına giderdik. Kızımız köftesini yer, lokantanın küçük bahçesinde oynarken, biz de bitişik kasap dükkanlarından haftalık et ihtiyacımızı temin eder, eve dönerdik. Beyti Güler’e yıllar önce Florya semtinde, üç dönüm bahçe içindeki modern lokantasının hikayesini sorduğumda “Biz Kırım asıllıyız. Ailemiz 1700’lerde Semerkant’tan Kırım’a, 1870’li yıllarda da o zamanlar Osmanlı topraklarına dahil olan Romanya’ya göçmüş. Babam Abdulmuttalip ailesiyle birlikte 1934’te Türkiye’ye gelmiş” dedikten sonra şunları anlatmıştı: “Babam Küçükçekmece’de fırıncılık yapıyordu. II. Dünya Savaşı sırasında un bulunamaz oldu. Ekmek yapamayınca Küçükçekmece’deki yerimizde küçük bir aşevi açtı. Köfte, kuru fasulye pişirip dört masalı aşevinde para kazanıyordu. Derken köftemiz ünlendi. İşler büyüdü. 1945’te köfteci dükkanı et lokantası oldu. Lokantanın sorumluluğunu ben üstlendim. Küçükçekmece’de bizim çevremizde 30 kasap vardı. Bu işi iyi yapan insanlardı. Ben onlardan et alırdım. Eti ve et işlemeyi onlardan öğrendim. 1950’li yıllarda yerli ve yabancı müşterilerimiz arttı. Pan American Havayolu’nun uçaklarına yemek vermeye başladık. Lokantamıza devlet adamları geliyordu. Misafirlerini lokantamızda ağırlıyorlardı.”
Beyti, 1983’te Florya’ya kendi binasına taşındı. Şimdilerde Florya’da müşterilerine hizmet veriyor. Binasıyla, mutfağıyla, servisiyle modern bir lokanta... İki oğlu Ahmet ve Cüneyt Güler babalarına yardım ediyordu. Cüneyt Güler geçtiğimiz ay vefat etti. Cumartesi geç saatte Beyti lokantasına gittiğimizde, Beyti Güler de oğlu Ahmet Güler de işlerinin başındaydı... Lokantada işletme sahibi işten anlıyorsa ve işinin başında ise o lokanta yaşıyor. Hem de 70 yıldan beri yaşıyor... Beyti Güler çok renkli bir kişiliğe sahiptir. Başta Vehbi Koç olmak üzere İstanbul’un gelmiş geçmiş başarılı iş adamlarının sevgisini kazanmış bir girişimcidir. Yemekten sonra masamıza güzel bir ödül belgesi getirdi. Uluslararası Chaine de Rotisseurs tarafından verilen belgede İngilizce olarak “Beyti’nin dünyanın önde gelen 50 restoranı arasında birinci seçildiği” yazıyordu. Beyti’nin değişmeyen, deneyimli mutfak ve servis kadrosu var. Mutfakta Necati Öztürk, Kahraman Kamacı, Hamdi Aslan... Etleri Yusuf Sürmen hazırlıyor. Döneri Arif Aksel döndürüyor. Servis şefleri Osman Yılmaz ve Halit Tekin. Servis elemanları Kazım Uysal, Recep Gödek, Ercan Yılmaz, Cemalettin Yerlikaya, Satı Kürkçü ve Mustafa Taş.
Servis kadrosu önemli
Lokantaların mutfak ve servis kadroları çok önemli. Yemeği onlar hazırlıyor, onlar sunuyor. Onun için isimlerini uzun uzun yazıyorum.
Beyti’nin su böreği farklı ve nefis (11 lira). Sucuğu Ahmet Güler bonfileden