Ben köfte meraklısıyım. Köfte ekmek olsun, başka hiçbir şey istemem. Ama köfte dedikse, her köfte değil. Köfte “lastik köfte” olmayacak Halk anlatımı ile “tükürük köfte” olacak. Eti, yağı dengeli kıyılacak. Eti belli ölçüde ekmek içi ile yoğrulacak. Soğanı, sarımsağı, baharatı öne çıkmayacak. Kömür ateşinde yavaş yavaş pişirilecek. Izgaradan indiğinde kupkuru olmayacak. Köftenin üzerine çıkan etin nemi gözle görülecek. Yerken etin tadını alacaksınız.
Sakın ha, “Sen de amma çok şeyden söz ediyorsun” demeyiniz. Eski “sokak köfteleri” böyle olurdu. Şimdilerde de bazı şehirlerde, bazı köfteciler, eski köfte geleneğini yaşatıyor.
Tadı hiç değişmedi
İşte bunlardan biri, Edirne’deki Park Köftecisi ve sahibi Osman Almadık. 2000 yılında köftesini tattım. O zamandan beri imkan oldukça Edirne’ye gezmek için gitmeye ve de Osman ustanın köftesini yemeye çalışırım.
Osman Almadık’ı tanıdığımda Selimiye Camii’nin önündeki meydanda, parkın hemen yanında Park Köftecisi adını taşıyan küçük bir dükkanı vardı. Şimdi o küçük dükkan üç katlı modern bir köfte sarayı oldu ama köftesinin tadı değişmedi.
Edirne çoluk çocuk herkesin görmesi gereken (Yabancılar buna “must” diyor) bir Osmanlı şehri. Edirne’ye gidiniz. Hem Edirne’yi gezer hem Osman’ın köftesini yersiniz.
Osmanlılar Rumeli’ye 1354 yılında Çanakkale Boğazı’nı aşarak geçtiler. 1361 yılında Edirne’yi aldılar. Edirne 1365’te başkent oldu. Osmanlı askeri örgütü ve Enderun okulu Edirne’de kuruldu. Osmanlılar 1382 Sofya fütuhatından sonra Edirne’den Avrupa’ya çok sayıda sefer düzenledi.
Edirne’deki Osmanlı mirası
Osmanlılar 1362’den başlayarak Edirne’de yüzü aşkın vakıf statüsünde imaret ve yerleşim alanı kurdular. Yeni yerleşim alanında önce bir cami, mescit, bekar evleri, han, hamam, tekke, fırın, aşevi, külliye yapılıyor, imaret bu çekirdek yapılaşmanın etrafında gelişiyordu. İmaret kurmaya vakfedilen paraların kaynağı fütuhat sonucu ele geçen ganimet idi.
Vakıf statüsünde kurulan imaretler, vakfiyelerin sağladığı kaynak ile yaşatılıyordu. Bugün imaretlerin tamamı dağılmış, yıkılmış, özel mülkiyete geçmiş durumda. Dokuz imaretin camisi, hamamı ve medresesi günümüze kadar ayakta kalabilmiş. Bunlar Yıldırım Beyazıd, Gazi Mihal, Muradiye, Mezit Bey, Balaban Paşa, İbrahim Paşa, Evliya Kasım Paşa, Fazlullah Paşa, Sultan II. Bayezıd imaretleri.
Sinan, ustalığının eseri Selimiye’nin yapımına 1574’te başladı. Camiyi yedi yılda tamamladı. Kubbesi Ayasofya’nınkinden altı arşın daha yüksek, dört arşın daha geniş. II. Sultan Selim Cami’nin masrafını Kıbrıs’ın fethinden elde edilen 27 bin 760 kese dünyalık ile karşıladı.
Çağdaş bir lokanta
Dönelim Köfteci Osman’a. Osman köfteyi amcası Hüseyin Almadık’ın Tahmis Meydanı’ndaki dükkanında çırak olarak çalışırken öğrenmiş. 1974’te kendi dükkanını açmış. Şimdilerde ikisi de üniversite eğitimini tamamlayan çocukları Emre ve Kerem, onun yanında baba mesleğini sürdürüyorlar.
Kelle-paça çorba, işkembe çorba 7 lira. Altı parça, 200 gram köfte 17 lira. Piyaz, salata, cacık, yoğurt 7 lira. Peynir helvası, Hayrabolu tatlısı 7 lira.
Izgarada Mesut Çukut, Hamdi Engin, salonda Tamer Şengün, Muharrem Temel, Nusret Oshan yıllanmış çalışanlar.
Köfteci Osman’ın yeni binası pırıl pırıl, tertemiz. Havalandırması ile, dekoru ile, köfteci dükkanından öte, çağdaş bir lokanta olmuş.
Tekrar ediyorum. İstanbul-Edirne iki, bilemediniz üç saat. Edirne’ye gidiniz. Şehri gezer, Köfteci Osman’da köfte yersiniz.