Aslı Perker

Aslı Perker

asli.perker@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sevgiye susamış bir milletiz. Eh, haklıyız da. Evde tekme tokat büyütülen, en iyi ihtimalle terlik fırlatılan, okulda tahtaya vurulan kafa suretiyle kulak zarı patlatılan, yeri gelip disiplinde avucunda cetvel şaklatılan çocuklarız. Tam büyüdüm kurtuldum derken bu sefer patron tarafından itilip kakılan, yer yer fiziksel olmakla birlikte daha ziyade sözsel taciz edilen, hakkı yenen yetişkinleriz. Sonra bu işin sokakta şiddeti var. Yıllarca yanımızda kimliksiz sokağa çıkmadık, polisten korktuk. Tam yok artık öyle şeyler, polis de insan düşüncesine alışmaya başlarken tekrara düştük, son aylarda bir hayli dayak yedik, köşe bucak kaçar olduk. Bu da yetmedi devlet baba da açtı ağzını yumdu gözünü. Azarladı da azarladı.
Haliyle en ufak bir sevgi kırıntısını arar olduk. Hatırlarsınız Tayyip Erdoğan Beyaz TV’deki Usta’nın Hikayesi adlı belgeselde “Biz bir aşık olduk pir aşık olduk” dedi, yer yerinden oynadı. Bütün gazeteler manşet yaptı. Bizim başbakanımızın da duyguları var, aşık olabilen, aşık olmuş bir adam diye öyle sevindik ki günlerce dilimizden düşüremedik.
Sonra Bülent Arınç’tan samimi itiraflar geldi. Hadi bakalım gene sağda solda kocaman Bülent Arınç fotoğrafı ve onun eşine duyduğu muhabbetin halka yansıması. Arınç’ın iki cümlesi büyük puntolarla göze sokuldu. Birincisi Münevver Hanım ile ilgili söylediği “İnsanın içini ısıtan bir güzelliği vardı,” ikincisi ise “Başarımın yüzde doksanı eşime ait” sözleri oldu. Bir devlet büyüğünün karısının güzelliğinden böyle bahsetmesini, karısına paye vermesini ne kadar çok istemiştik demek ki.
Oysa işin doğrusu ne Erdoğan’ın ne de Arınç’ın söyledikleri öyle çok abartılacak, bu kadar üzerinde durulacak sözler değildi. Hani duygularından öyle uzun uzadıya, çok derinlemesine falan bahsetmemişlerdi. Söylediklerinin abartılacak hiçbir yanı yoktu. Bir halkla ilişkiler çalışması mıydı, bilemem, ama zaten benim ona da bir itirazım yok. İki adam eşleriyle ilgili böyle güzel laflar edebilirler. Ben bizim şu iki üç cümleye tutunuşumuza, günlerce bu aşkları konuşmamıza şaşırdım.

Manşete çıkar mıyız?
Dün baktım, bu sefer de Egemen Bağış bu PR çalışmasının bir ucundan tutmuş. “Ben de her sağlıklı Türk erkeği gibi kılıbığım” demiş. Eşi MÜSİAD üyesiymiş, eğer Bağış Brüksel’deki toplantıya katılmasaymış evde problem çıkarmış. Bunda da bir sorun yok, sayın Bakan istediğini söyler, kılıbığım da der, karıma deliler gibi aşığım da. Der de biz niye bunu başlıktan duyuracak kadar önemseriz? Bu sadece gazetelerin okur çekme politikası değil, bu basbayağı içinde insani lafların edildiği söylemlere duyulan bir hasret.
Dur bakalım daha kaç bakan çıkacak, ilan-ı aşk edecek ve biz de bak bunlar da aşık olabiliyormuş diye birbirimize göstereceğiz. Bu adı geçen şahsiyetler karılarını sevsinler, onlardan çekinsinler, pek güzel. Lakin bu adamlar halkını ne kadar seviyor, onlardan ne kadar çekiniyor, ben ona bakarım. Var mı bu konuda bir manşet?