Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

“100 sene önce buralarda yaşamış ressam Mihri’yi tanıyor musunuz?” Pek az soru -ve cevabı- bu kadar hazindir herhalde. Çünkü hiçbir yerde cevap “Evet” değil. Ne doğduğu şehir İstanbul’da, ne hayatının önemli durakları Roma, Paris, New York’ta. Ne tekrar İstanbul’a döndüğünde yaşadığı Bomonti Arpa Suyu Sokak’ta. “Kim Mihri?” cevapsız bir soru olarak asılı kalıyor havada. İlk belgeseline bu adı veren yönetmen Berna Gençalp ise yılmadan sormaya, Mihri’nin 1900’lerin başında adımladığı kaldırımlarda izini sürmeye, yaşadığı evlerin kapısını çalmaya, onunla ilgili bulacağı ufacık bir belge için kilometrelerce yol tepmeye devam ediyor.

Haberin Devamı

Yapımcılığını Berat İlk, Yonca Ertürk ve Berna Gençalp’in üstlendiği “Kim Mihri”, 59. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ilk kez seyirciyle buluştu ve En İyi Belgesel Film Ödülü’nü kazandı. Ceylan Özgün Özçelik, Elif Ergezen ve Hilmi Etikan’dan oluşan jüri “Bir ahenk içinde kadınlar vardır diyen, izleyenlere güç ve umut veren bir film” diye niteliyor filmi. Evet, tam da bunu diyor film. Ama bir şey daha diyor maalesef: Kadınların unutulmaması, tarihten silinmemesi, yok sayılmaması için 100 yıl sonra yaşayan kadınların onların peşine düşmesi gerekir. Ne tuhaf, değil mi? Aksi halde değil eserleri, isimleri bile kalmaz geriye.

Mihri 1885’te İstanbul’da doğmuş, küçük yaşta resme başlamış, Avrupa’da eğitim görmüş bir kadın. O dönemin portre yaparak para kazanan ilk kadınlarından biri. İstanbul’da değil, dünyada. Portresini yaptığı önemli şahsiyetler arasında Edison da var, Roosevelt de, Mustafa Kemal Atatürk de. Memlekete döndüğünde kadınların sanat eğitimi hakkını savunmuş, bunun için bakanla görüşmeler yapmış, kuruluşuna öncülük ettiği İnas Sanayi-i Nefise’nin ilk kadın müdürü ve resim öğretmenlerinden biri olmuş. 1918’de kendi evinde sergi açacak kadar kendine has, öncü ruhlu bir kadın.

Yaşadığı her şehrin sanat hayatında kendisine önemli bir yer edinmiş, adını duyurmuş, gazetelerde hakkında haberler çıkmış. Misal 1932 yılında Daily News’da çıkan bir haberde New York’taki atölyesine giren hırsızın 1000 dolar değerindeki resimlerini çaldığı söyleniyor. Bu haberi bulup Berna Gençalp’e ulaştıran ise Seattle’da yaşayan uzak yol gemi kaptanı Selin Turan. “Mihri Hanım insanı keşfe sürüklüyor” diyor belgeselde ve o kadar haklı ki.

Haberin Devamı

“Kim Mihri?”de Berna Gençalp’in yanı başında Mihri üzerine tez hazırlayan sanat tarihçisi Özlem Gülin Dağoğlu’nu görüyoruz. Birlikte adımlıyorlar bu keşif yolculuğunun pek çok durağını. Bu belgeselden doğarak 2019 yılında Salt Galata’da açılan “Mihri: Modern Zamanların Göçebe Ressamı” sergisinin tohumlarının atılışına da tanık oluyoruz. Bir anlamda Mihri’nin bunca yıl sonra şehrine dönüşüne, “bulunuşuna”.

Özlem Gülin Dağoğlu’nun dediği gibi “Kaybolan ilk kadın değil, bulacağımız ilk kadın da olmayacak”, Mihri. Belgeselde Fatmagül Berktay, Penelope’nin dokumasına benzetiyor kadınların yapıp ettiklerini, bütün kazanımlarını. “Gündüz yapılıp gece sökülür tarzda oluyor. Gelecek kuşakların bundan haberi olmuyor” diyor. “Kim Mihri” ile en azından birinden haberdar oluyoruz şimdi. Çok etkileyici, çok ilginç, çok renkli bir sanatçı tanıyoruz.

Haberin Devamı

Karışık teknik kullanılan filmin animasyon bölümlerinde Mihri’yi Feride Çetin canlandırıyor, kırmızı bir ipte yürüyen cambaz gibi şehirden şehre gezen Mihri’nin zorlu yolculuğunu çiziyor. Deniz Türkali ve Ece Dizdar’ın da konuk oyuncu yer aldığı belgesel, önümüzdeki ay 33. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde devam edecek. Umarım izleyiciyle buluşmak için çok fırsatı olur, “Kim Mihri?” sorusu cevapsız kalmaz.