Bu hafta sonunda birbirinden ilginç üç derbi, üçü de yürekleri yakacak gibi! Galatasaray - Fenerbahçe, Trabzonspor - Beşiktaş, Ankaragücü - Gençlerbirliği.
Derbiler, futbolumuzun rengi, tadı ve neşesidir. Bizden önceki kuşaklarla bizim kuşağımız böyle gördük, böyle yaşadık, böyle bildik. Şimdilerde derbiler özellikle Fenerbahçe - Galatasaray arasındaki ilişkiler dolayısıyla gerginleşti ve çirkinleşti. Biz işin güzel yanını görmeye çalışıyoruz. Renkli, zevkli ve heyecanlı derbiler bekliyoruz.
Ama kimse bizim kadar saf değil...
Düşmanca zihniyet
Başkan ve yöneticiler derbileri üye ve taraftarlarına gösteri yapmak için bir politik fırsat olarak değerlendiriyor. Yöneticiler ve bazı tribün liderleri, oradan aldıkları işaretlerle ortamı savaş arenasına çeviriyorlar. Yakın geçmişte bunun çok çirkin örneklerini gördük. Futbolseverler, taraftarlar rakip stadlarda polis marifetiyle kapılardan kovuldu. Olmadık eziyetler gördüler. Kiraladığı kendi stadını kale gibi görüp, rakibi de düşman tanımlamasına sokarak stadlardan dışlayan, seyirci oranlarını sıfırlayan anlayış artık bu ülkeyi terk etmeli. Bütün renkler ve taraflar geniş katılımlarla derbileri doya doya seyretmeli. Rakibi yok sayan düşmanca zihniyet, dehşet yaratmaktan başka hiçbir işe yaramaz. Böyle kulüpçülük de olmaz.
Yaşadığımız deneylerden ders çıkarıp, stadları her iki takımın seyircisine ve futbolseverlere ardına kadar açmalıyız. Statları paylaşmalıyız.
Antrenörler de bir alem. Kendi statüleri, kariyerleri ve karizmaları için derbileri bir tutunma noktası olarak görüyorlar. O nedenle, sahayı ağır markaj ve anti futbolla kapatıp, günü kurtarmaya çalışıyorlar. Antrenörleri de taktik yenilikler için cesaretlendirmeliyiz.
Bu hafta sonundaki üç derbi elbette zirvenin şeklini belirleyecek.
Ama yine de dünyanın sonu değil. Her şeyi derbilerle sınırlamayalım.
Bu lig yarışında Anadolu takımları da çok şeyler söyleyecek!
Kaptan Bülent’i çok severim, takdir ederim. Gözünü budaktan esirgemez. Fenerbahçeli Washington’un ziyaretine eşiyle birlikte gider, hiç tereddüt etmez. Bülent, uzun hizmetiyle genç profesyonellere örnek olacak bir kaptandır.
Ama o ne!
Benim aslan gibi kaptanım tutmuş dünya kupasındaki Rivaldo çirkinliğine sığınıyor. Hüseyin’den darbe almadığı halde kıvranıyor, artistlik yapıyor.
Yakıştı mı? Ayıp değil mi?
Üstelik çizgi üzerinden çevirdiği topla gemini kurtarmışken hem de!
Ayıp sana Bülent. Keşke görmeseydik... Senin hep kahramanlıklarını bilseydik.
Kocaelispor deprem felaketinden beri istikrarlı bir kadro kuramadı. Mirkoviç’ten Serdar’a; Kaan Dobra’dan Volkan’a kadar sürü sepet bir yığın futbolcu geldi, geçti. Geçen yıl Türkiye Kupası’nı kazanan takım dağıldı, çözüldü, ezildi. Başkan Sefa Sirmen de Parlamento’ya gitti.
Kocaeli oldu bebekeli!
Bir kulüp büyürken, küçülürse ancak böyle olur.
Kocaeli halkı, orada iş yapıp üretim gerçekleştiren sanayiciler bu kulübe sahip çıkmalı. Kocaeli’ni desteklemek için herkes üzerine düşeni yapmalı. Aksi halde Kocaeli, gitti gider...
Güvenç kendini kurtarır ama yalnız kalırsa kimse Kocaeli’yi kurtaramaz.