Dünya Kupası’nın iki ev sahibinden birini eleyip çeyrek finale çıkarak tarih yazıyorsun...
Kolay değil...
Hayır, bunun adı şans değil!
Rastlantı değil, futbolsuzluk da değil...
Sihirle, büyüyle ilgisi yok...Bunun adı futbol... Bunun adı akıl, bunun adı kararlılık... Bunun adı gol...
İşin patronu da Şenol!
* * *
Philippe Troussier, Miyagi’de, herkesten saklayıp unutturduğu "Wild Card"ını çıkararak sahaya sürdü Japonya’yı...Tıpkı kumarda joker kullanan oyuncu gibi eli rahattı. O joker, Brezilyalı Japon vatandaşı Alex Santos’du. Golü onunla bulacak, Türkiye’yi ummadığı biçimde vuracaktı.
Meraklanıyorduk. Bu jokere karşı acaba Şenol Güneş ne yapacak, hangi kartı atacaktı? Güneş, sakin ve akıllı davrandı. Dörtlü savunmayı Fatih, Alpay, Bülent ve K.Hakan’la mevcudun en iyi tercihi ile kurarken, ortadaki üçlüyü yine Ümit Davala, Tugay ve Ergün’le oluşturup ısrar ediyordu. Enerjisi sınırlı, sürekli açık veren sağ kanattan adam kaçıran Ümit Davala’yı sahada tutması bize göre yanlış, ama ona göre doğru bir işti. Çabuk yorulan Yıldıray ve oyuna dağınık başlayıp toparlanan Hasan Şaş, Japon savunmasının bir türlü aklından çıkaramayıp yanından ayrılmadığı Hakan Şükür bu tarihi günün ilk on birini oluşturdular.
Golü tam zamanında, kazandığımız ilk kornerden bulduk. Hakan Şükür’ü göz altına alıp perdelemeye çalışan Japon savunması kontrolünü kaybetmişti. Ümit Davala maç boyunca yaptığı en iyi hareketle Hakan’ın dibinden sıçradı. Topla buluşup kafayı çaktı. Kaleci Narazaki, sadece baktı.
Japonya’nın moralini, motivasyonunu bozmuş, tekerine çomak sokup yoldan çıkarmıştık. Geçen dakikalar Japonlar’ın ısrarlı baskısı ve savunmanın onurlu direnişini içeriyordu. Fatih ve Alpay’ın sağ kanatta verdiği boşluklardan insanın içi eriyordu. Fakat, bu ne sorumluluk duygusu, bu ne oyun görüşü yarabbi... Tüyler ürpertiyordu. Ergün’ün sol kanattan sağa gelip Ümit’e, Fatih’e ve Alpay’a destek veren koşusu... Hayır, bu maç asla bir Kanije örneği de olmadı. Sadece savunma yapıp duvarlaşmadık. Orta alanda da oyunu kontrolumuza aldık, şaşmadık!
Tugay Kerimoğlu turnuvanın en güzel oyununu çıkarıp, soğukkanlılıkla, teknikle, akıl ve cesaretle oyunu Japon yarı alanına yönlendiriyor, Yıldıray ve Hasan Şaş çeyrek final yoluna hücum güzellikleri katıyordu. Hakan Şükür’ün gayretleri vardı. Sakatlığına rağmen Japon savunmasına çıkış hakkı vermeyen yüksek bir duvardı.
* * *
Şenol Güneş heyecandan mı terledi, yoksa yağmurdan mı omuzu ıslandı, bilemem ! Onun kişiliğiyle, kimliğiyle alay edenlere ben aynı biçimde davranıp gülemem. Artık mercek mi tutarlar, bir gözlük mü ararlar, belki de bir prizma...
Ama şaşıracaklar...
Görsünler işte karşılarında büyüyen bir karizma...
Şimdi hedefte elbet yarı final ve ötesi var.
Ulusça coşabilir, bu zaferi kutlayabiliriz. Yalnız, bazılarının Şenol Güneş’ten özür dileme yükümlülükleri var.
Haksız mıyım, a dostlar!