Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Gecenin bir saatinde, öğrendim ki Hakan Şükür, ikinci kez kız babası olmuş...
Adı konmamış yavruya uzun ömürler dilerim. Analı - babalı büyüsün. Ben üç kez kız babası olduğum için çok mutluyum... Beyda - Hakan Şükür çiftine de çocuklarıyla birlikte mutluluk dileklerimi sunarım.
Doğrusu çok iyi bir zamanlama... Dünya Kupası yorgunluğunu atarken yavrunu kucaklıyorsun. Babalığın gururunu, hazzını yaşıyorsun.
Babalık, biliyorsunuz, sorumluluğu, şefkati, olgunluğu, özveriyi, biraz tatlı - sertliği, hep güvenilmeyi, saygı ve sevgiyi paylaşmayı gerektiren bir özelliktir.
Çocuklar hırçın, sorumsuz, duygusal, biraz isyancı, çokça da nazlı olabilirler. Babaların böyle olmaya ve böyle davranmaya hakları yoktur.
Hakan Şükür, özellikle son Dünya Kupası maçları sırasında performansıyla ilgili - çok az örneğinde ölçüsü kaçan - eleştiriler karşısında hırçınlaştı... Sorumluluğunu unuttu... Duyguları aklına egemen oldu. Öfkeleri isyana dönüştü.
Babalığından vazgeçti, çocuklaştı.
Takım kaptanı olarak öfkesini ve isyanını örgütledi.
Bundan böyle hiçbir medya mensubu ile konuşulmayacak, röportaj verilmeyecek ve kameralarla fotoğraf makinelerinin karşısına geçilmeyecekti.
Senegal maçından sora futbolcularla konuşmak isteyen muhabir arkadaşlar, bu örgütlenmiş öfkenin soğuk ve intikamcı suskunluğuyla karşılaştılar.
Hakan Şükür, hepsinin önünden kulağına dayadığı cep telefonuyla konuşup, alay ederek geçiyor, arkadaşları da benzer tavırlarla onu izliyordu.
Elbette, Hakan’ın değerini, yeteneklerini, Milli Takım’ın başarısındaki payını bilerek, onu belki de hak ettiğinden fazla severek, anlayışlı olmaya çalıştık. Hiç onaylamadığımız davranışları karşısında sustuk. Sabırla pişmanlık duymasını bekledik.
Hayır Hakan hiç de pişman olmadı. Dahası, bazı arkadaşlarımızın duyarsızlık örneği sayılabilecek ilgisini de - araya kendi inanç dünyasının mesajlarını da katarak - tepe tepe kullandı.
Kore ve Japonya’da üç yazara kızıp, yüze yakın gazeteciye tavır koyan, arkadaşlarıyla birlikte eyleme geçen ve bunları Milli Takım’ın tüm sorumlularına dayatan Hakan Şükür, önceki akşam gördüm ki eşinin doğum yaptığı hastanenin reklam panoları önünde kameraların karşısına geçmiş, şeker gibi demeçler veriyor. Medyaya - dolayısıyla halkımıza - gülücükler dağıtıyor.
Eskiden de televizyon programlarına çıkmakta nazlanır, ancak özel sponsorunun araya girmesi ve logolu şapkayı giymesi koşuluyla arzı endam ederdi. Kulübüyle transfer görüşmelerini yaparken bazen arka kapıdan çıkıp gazetecileri atlatan Hakan, sıra kendi internet sitesinin tanıtım kokteyline geldiği zaman tümüyle medyayı kucaklamaktan büyük keyif alıyordu.
Tıpkı evdeki lavabonun musluğu gibi... Hakan Şükür, ne zaman işine gelirse, o zaman medyayı kullanıyor, gerekli gördüğünde tüm hatları kapatıveriyordu.
Açıkçası, çocukça bir kurnazlığın yaramaz örneklerini sergiliyordu Hakan Şükür.
Tıpkı Dünya Kupası üçüncülüğünü de medyaya karşı bir silah olarak kullanma kurnazlığı gibi.
Her neyse... Bu sıcak günler çabuk geçer, biz her şeyi unuturuz... Hakan’ı yine sevgiyle bağrımıza basarız.
İkinci kez babalığın onu olgunlaştıracağını düşünürüz...
Çocuklarıyla birlikte büyüyüp adam olacağını umarız!