Hırsları yoktu, inançları tükenmişti... Öfkeleri, isyanları bile bitmişti... İçleri boşalmış, kafaları dağılmıştı... Dün Diyarbakır'da sahaya çıkan takım Beşiktaş değildi. Kimliğini ve kişiliğini kaybetmiş bu takımın şampiyonluğu kovalaması, kaybettiği şansı yeniden yakalaması, oynadığı oyuna göre olanaksızdı.
Lucescu'nun ligin devre arasında başlayan yanlışları, ikinci yarıda yaşanan Samsunspor macerasının yanlış yorumlanması, yıldız futbolcuların, yerlilerin ve yabancıların form kaybetmesi, düşüncelerinin dağılması Beşiktaş'ı örselemiş, tüketmiş, perişan etmişti. Yapılan onca yanlışın, yaşanan onca felaketin yanısıra bu takım Bülent Uzun'dan da darbe yemiş (Ankaragücü maçı), bir darbe de dünkü maçın hakemi Kuddusi Müftüoğlu'ndan gelmişti. Yine de Beşiktaş gerçeklerinin üstüne hakem şalı atıp kendimizi kandırmayalım, kimseyi aldatmayalım. Beşiktaş dün daha oyunun başında pişman, yılgın, yorgun, bıkkın bir anlayışla sanki zoraki çıkmıştı sahaya... Seyirci gayet sakin maçı izliyor, tempo düşük... Diyarbakır, kendi yarı alanında kabul ettiği oyunla Luce'nin pek beğendiği kontrollu futbolu oynuyor. Üst üste korner kazanıyor Beşiktaş... Sergen'in ayağına layık frikik şansları yakalıyor ama bunlardan yararlanamıyor, topu kaybediyor. Hücumda doğru dürüst iki - üç pas, akıllı bir kombinasyon sergileyemiyor. O topları kazanan Diyarbakır'ın liberosu Burhan uzun atışlarla Bakadal ve Murat Hacıoğlu'nun ayağına gollük toplar gönderiyor. Beşiktaş savunması ve orta alanı o topları çevirmekte zorlanıyor. İşte Murat Salar'ın golü böyle bir gaflet anında, topu bir türlü savuramayan Beşiktaş kalabalığının beklemediği biçimde, uzaktan bir vuruşla Diyarbakır'ın golü olarak ağları buluyor.
Golden hemen sonra Sergen'in ağları bulan vuruşunda yardımcı hakem Serkan Gençerler'in bayrağı havada... Kuşkulu bir pozisyon bu... Pancu'nun arapasında ofsaytı bozan bir Diyarbakırlı var (mı?). TV'den bakmak gerek...
Diyarbakırspor, golden sonra keyfince rahat rahat oynarken Beşiktaş iki - üç pası çıkaramadı. Hele bir kanat komedisi vardı ki, ister gül ister ağla! Sağda zoraki oynayan Tayfur etkisiz. Sol kanatta İbrahim topu aldıktan sonra ne yapacağını bilmiyor. Ya rakibe kaptırıyor, ya çimene gömüyor. İlie kopuk ve etkisiz. Sergen ikili markaj altında, baskıdan bunalıyor, istediği gibi top kullanamıyor. Orta alanda Ümit'in kaptırdığı toplar ayrı bir sıkıntı yaratıyor. Diyarbakır oynuyor, Beşiktaş seyrediyor. Hakça konuşalım... Bu karanlık tabloda, Zago kendini paralıyor, tüketiyor. Hem savunma, hem ofans... Sanki bu yıkımda kişisel olarak aklanmak ister gibi gayretler gösteriyor. Ama Beşiktaş'ta kolektif çöküş o kadar şiddetli ki, yönetiminden başlayıp Lucescu ile devam eden takımın tümünü etkileyen bu kaybetmişlik duygusu Diyarbakır'da noktayı koyuyor.
Sahada bir havlu var... Beşiktaş'ın kaderine razı, teslimiyetçi ve yarışı bırakan simgesi o havlu. İlk yarının şampiyonu, şampiyonluk yarışına havlu atıyor. Kuddusi Müftüoğlu'nun ikinci yarıda Serdar'ın ceza alanında çekilmesine bir penaltı vermesi gerekir. Bu bir hata, ama versen ne olacak ki penaltıyı... Beşiktaş çoktan bırakmış kavgayı!
SPOR
KOPTU KOPACAK: 3-1
At yarışları
Avrupa Ligleri
Kıl payı Renault: 75-76
İkinci Lig Puan Durumu
Hido boş geçmiyor
Filede dün
Hatalar zinciri
MÜTHİŞ TAKAS
Hayal ve varsayım yok
Doğan'dan yasak
Para... Para... Para
Formula'da Malezya randevusu
Haber turu...
Yorgunluk
Sahada havlu var
Diyarbakır'da bitti
Genç yetenekler