Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Atilla GÖKÇE

TARİHE geçecek becerilerin ve hataların gecesini yaşadık. Bir yanda en şairane, en yaratıcı futbol kahramanlarını izliyorduk ve o kahramanlar, Milli Takım'a son yılların en güzel gollerini kazandırıyordu. Bir yandan da inanılmaz saçmalıklar, akıldan uzak çılgınlıklar sergileyerek, zaman zaman utanç verici durumlara düşüyor, kalemizde peş peşe patlayan golleri sayıyorduk.
Milli Takımımız açısından hedefin kaybolduğunu, motivasyonun güçleştiğini kabul edebilirdik. Ne varki, Türkiye futbolunun motivasyon sihirbazı Mustafa Denizli, bu açığı kapayabilirdi. Ancak kapayamadı. Oyuna savunmada Fatih'siz, orta alanda Tugay'sız başlamak, Mustafa Denizli adına üzülerek tanık olduğumuz anlaşılmaz hatalardı. Kaldı ki Denizli, oyun ilerledikçe, gollerimizden hemen sonra sırıtarak ortaya çıkan savunma dengesizliği ve orta alan kopukluğu gibi hastalıklarımızı tedavi edecek, acil kararları da alamadı. Anlamsız çıkışlarla savunmada gedikler bırakan, top kaptırarak rakibe hücum fırsatları bağışlayan Ogün'e kıyamadı. Abdullah'ı, Galler'in attığı ilk gollerdeki savunma ihmallerini anlayamadı. Bu nedenle Milli Takım, o şairane Hakan ve Saffet gollerinden sonra çözüldü, bölündü, dağıldı. Bir yanda Oğuz'un, Arif'in, Hakan ve Saffet'in inanılmaz arzuları, çabaları, ustalıkları ve çalışkanlıklarıyla gol üstüne gol yaratan Milli Takım vardı. Bir yanda da Bülent'in, Ogün'ün, Alpay'ın, Tolunay ve Abdullah'ın top kaybederek, rakiple kavga ederek, çılgınlaşan, savunma yapacağına, tekme tokat atan, çılgınlardan kurulu bir başka Milli Takım vardı. Ne yazık ki ikisi de bizimdi.
Bu çelişkiler yumağında kahrolduk, durduk. Yanlışlarımızı seyretmekten, gollerimizi alkışlamaktan yorulduk.
Ali Sami Yen'deki gece, her iki takımın inanılmaz savunma yanlışlarıyla, kalelerini kendi kendine delik deşik ettiği, şaşkın takımların gecesi olarak yaşandı. Milli Takım bu maçta yarım düzine gole ulaşırken, kalesinde de dört golü gördü. Şimde biz nasıl yorum yapalım?.. Golleri mi alkışlayalım, yoksa savunmamızı mı yargılayalım?.. Elbet her ikisini de. Ama basın tribününden sahaya dürüst baktığımız zaman, hakkını teslim etmemiz gereken kahramanı da unutmayalım. O kahraman Hakan Şükür'dü. Gecenin açılışını muhteşem golüyle yaptı. Sayısız top kaptı, atak başlattı, asistlikte şov yaptı. En az yüzde yüz dört gol fırsatını hazırlayıp, Oğuz'a, Arif'e, Saffet'e, Abdullah ve Hami'ye sundu. Yılmadı, durmadı, yorulmadı. Gollerini ipe dizer gibi sıraladı. Gecenin beş yıldızlı generali olarak, tarihin bu garip gecesini Türkiye adına zaferle damgaladı.