Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları


Temizleyin  şu derbiyi
Artık hiç farketmiyor... Fenerbahçe - Galatasaray... Ya da Galatasaray - Fenerbahçe... Ha Kadıköy’de, ha Mecidiyeköy’de... Vahşet, Boğaz’ın her iki yakasında çığlık atıyor... Başkentte, 19 Mayıs Stadı’nın tribünlerinde, zemininde gövde gösterisi yapıyor.
Cumartesi gecesi, Pazar günü yaşanan olayları tüyleriniz ürpererek izlediniz, bunu biliyorum. Pet şişeler - yerlisi neyse - yabancı maddeler... Sidikle doldurulmuş torbalar yağdı zemine... Vahşet koroları avaz avaz küfür salvolarıyla ortalığı inlettiler.
Bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nde bu pisliklerin tümü polis gözetiminde gerçekleştirildi...

Polis korkarsa !
Görev tanımı yapılmamış, spor alanlarında olası çatışmalara, taşkınlıklara ve gösterilere karşı eğitilmemiş, kendi içinde dahi sağlıklı iletişim kuramayan, sorumluluktan uzak duran, inisiyatif kullanmak için ille de amirinin - müdürünün emir vermesini bekleyen polisin önünde yaşandı bu olup bitenler.
O polis, rekabetten gözü dönmüş kulüp yöneticilerinin de gazına gelerek biletli seyirciyi tribünden atmadı mı ? O polis değil mi stadlardan rakip takım taraftarlarını atan ! Kent trafiğini felç ederek yolları kapatan... Ortamı ancak savaş koşullarında rastlanabilecek bir gerginliğe taşıyan !
Elbette validen alıyor büyük emri... Üç holiganı yakalayıp daha karakola götürmeden, araya giren kulüp yöneticilerinin baskısıyla elinin kolunun bağlanacağını biliyor. Daha da ısrarlı olup görevini yapmakta direnirse, kış ortasında alacağı atama emrinden, düzeninin bozulacağından korkuyor.
Bir ülkede polis korkarsa, neler olacağını düşünelim isterseniz... Neyse ben düşünmek bile istemiyorum.
Şimdii...
İçişleri Bakanlığı’nın uzmanlarla, konuyla ilgili herkesi çağırarak acil bir toplantı yapmasını, gerekli ilke kararları almasını ve Türkiye’in tüm illerinde önlemler almasını, spor hayatımıza giren bu pisliği tıpkı teröre karşı gösterdiği kararlılıkla temizlemesini istiyoruz!.
İstanbul Valisi Sayın Muammer Güler’le yeni Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın da bu kirlenen derbileri bitirmesini bekliyoruz.

Yaparlar mı ?
Sorumsuz kulüp yöneticilerinin de yapması gereken şeyler var. Hepsi de biliyor neyin nasıl yapılacağını... Nasıl yapılmayacağını... Onlar da şapkalarını öne koyup bu "muhteşem taraftarımız söyleminden vazgeçip "sevgili futbolseverler" kavramına dönmeliler ki, taraflı tarafsız tüm futbolseverler stadlara dönsünler. Tribünleri teslim alan bu varoş kültürünü bitirsinler!
Yaparlar mı ? Zoru görürlerse elbette yaparlar...
Ceza yönetmelikleri zamanında ve eyyamsız uygulanırsa... Yönetmelikler yenilenirse... Türkiye Futbol Federasyonu, olaylara karşı sapasağlam ve ödünsüz tavır takınırsa! Dahası Kulüpler Birliği, sadece yayın haklarının paylaşımına endeksli çıkar beraberliğinin çerçevesini daha da genişletip, stadları temiz futbola kavuşturursa...

Oğuz Çetin, "melbusat" cezasıyla tribünden yönettiği derbiyi kaybedince basın toplantısında futbolcularına yüklendi:
"Korkak ve şahsiyetsiz bir futbol oynadık, kaybettik!"
Fenerbahçe Teknik Direktörü, futbolculuk döneminde çok az konuşurdu, birçok arkadaşımız onun ses tonunu bilmezdi. Susan, tavırsız bir nezaketle duran, saha içinde de çok iyi futbol oynayan bir yıldız... Sonra antrenörlük macerası başladı. Denizli ve Lorant’a, yardımcı olarak gösterdiği sadakat tartışıldı.
Şimdi futbolcularını tanımladığı şu sözcüklere bakın...
Olmadı Oğuz!.. Fenerbahçe yenildiyse, ilk ve en büyük sorumlu sensin... Takımını karşına alma... Futbolcularına sarıl, onları kucakla... Bir daha da böyle konuşma!

Kirlenen futbolu temizleyecek bir nükleer formül de var. Zamanında ve dikkatli biçimde devreye girerse, o enerji umulmadık işler yapabilir! Sponsorlar kaşlarını çatarsa, bu pislikler elbette temizlenir...
Türkiye İş Bankası’ndan Turkcell’e, Digitürk’ten Aria’ya, Efes Pilsen’den Pepsi’ye bu ülkenin en dev kuruluşları, bitmeyen ekonomik krizlere rağmen Türk futbolunun arkasında duruyorlar.
Hangi firma, hangi marka kurumsal imajının kirlenmesini ister? Hangi banka, hangi yayın kuruluşu bu gergin ve giderek kirlenen ortamı destekler...
Onlar desteğini çekerse, bu transferler nasıl yapılır, bu iddialar nasıl taşınır, bir düşünelim bakalım!
Haydi ayağa kalkalım... Şu kirli çamaşırlarımızı yıkayalım..

Her derbinin vazgeçilmez tartışma konusu hakemler, daha baştan sarı ve kırmızı kart görerek çıktılar maçlara...
Meslektaşım Hıncal Uluç, özellikle Galatasaray - Fenerbahçe maçına yoğunlaşırken, Türkiye’de bu derbiyi kazasız - belasız ve hatasız yönetecek hakem olduğuna inanmadığını söyledi. Emekli hakem hocaları, günümüzün TV yorumcuları da baştan güvensizlik oyu verdiler...
Şimdi eğri oturup, doğru konuşalım... Fena halde yanıldılar...
Sadece Çelik
Selçuk Dereli’yi dikkatle izledim. Anasının sütü kadar ak, helal bir maç yönetti. Mirkoviç’e daha birinci dakika dolmadan gösterdiği sarı kart, tüm futbolcuları serinletti, sakinleştirdi. Dereli’nin kararlılığını belgeledi. Eleştirenlere hiç katılmıyorum. O kartı göstermekle iyi etti.
Derbinin sonucu bizi ilgilendirmiyor... Futbolumuz kazandı, buna seviniyoruz.
Kuddusi Müftüoğlu’nu da Trabzonspor - Beşiktaş maçındaki yönetimiyle kutluyoruz.
Ankara’da Mutlu Çelik’in Ankaragücü - Gençlerbirliği maçındaki kırmızı kart kararlarını anlayabilmiş değilim... Sanki birileri, Şampiyonlar Ligi’ne katılacak adayların sayısını sınırlama ihtiyacı hissetti... Gençlerbirliği’nin yoluna taş kondu, gibime geliyor...
Düşündükçe içinden çıkamıyorum... Mutlu Çelik adına üzülüyorum.