Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Miyagi’de bir tür "zengin ve yoksul" dramına tanık olacağız. Ev sahibi Japonya’nın fert başına milli geliri en sıkıntılı zamanında bile 30 bin doların altına düşmüyor. Bizim en üretken yılımızda 3 bin doları aşmamız zor.
Futbol alanından bakarsak... Onlar ev sahibi... Tribün desteği yüzde yüz yanlarında olacak. Biz bir avuç Türk, - hadi buna basın tribünündeki bazı heyecanlı meslekdaşlarımızı da katalım, - aradaki milli gelir farkından da geride, yüzde 10’u bile tutturamadan takımımızı destekleyeceğiz.
Japonya aç bir iştahla oynuyor... Sınırsız enerjiyle koşuyorlar... İnanılmaz biçimde saldırgan oyun anlayışları var.
Tartışılan hocalar
Türk Milli Takımı, 48 yıl aradan sonra Dünya Kupası’na katılırken, hiç hesapta olmayan bir yığın sorunun odağı oldu... Medya eleştirileri kampta spor gazetecilerine karşı hoşgörüsüz bir soğukluk ve gerginliğe yol açtı. Brezilya maçında Koreli hakemin verdiği hatalı penaltı kararı zaten zayıf olan moral gücü yıprattı. Güvensizliğe ve tedirginliğe neden oldu.
Philippe Troussier Japonları geleneksel sabır ve dayanıklılık kültürlerinin yanı sıra takım oyunu ve disipline alıştırırken, Şenol Güneş özellikle oyuncu seçimi ve savunma tercihleri konusunda teknik hatalar yaptı.
Kamuoyları tarafından kariyerleri sürekli tartışılan iki teknik direktör bu maçta birbirlerine üstünlük sağlayarak hem yollarına devam edecekler, hem de kişisel prestijlerini yükseltmeye çalışacaklar.
Hırçın ve kırılganız
Milli Takım’ın gurbetçi oyuncuları, öteki takımların başka ülkelerde oynayan futbolcuları gibi değil. Yıldıray dışında formda ve etkili gurbetçimiz yok. Takım olarak yorgun, hırçın ve kırılganız. Morali yüksek, becerisi ve fizik kondisyonu yeterli tek oyuncumuz Hasan Şaş... Kalede - sakatlığına rağmen oynayacak gibi görünüyor - Rüştü Reçber, öteki takımları dahi kıskandıracak güven kaynağımız.
Mutfakları zengin!
Japonya 3 - 1 - 3 - 1 - 2 biçiminde hücuma dönük, hareketli, yüksek tempolu bir oyun anlayışına sahip. Ev sahibinin en zengin yeri mutfağı... Yani orta alanı... Junichi İnamato (2), Hiroaki Morishima (1) ve Hidetosi Nakata (1) hem savunmaya yardım ettiler, hem de takımın ilk turda attığı beş golün dördünü sahiplenerek Japon halkının sevgilisi oldular... Takayuki Suzuki ise şimdilik attığı tek golle forvet oyuncularının prestijini korumuş görünüyor.
Sakatlandığı için Tunus maçında yerini Tsuneyasu Miyamoto’ya bırakan Ryuzo Morioka, bize karşı üçlü savunmanın hemen önünde görevine dönecek. Japon takımının yıldızlarından Parma’dan Hakan Şükür’ün takım arkadaşı Nakata, "Türk Takımı’nı Brezilya karşısında seyrettim. Kalitelerini yok saymak saygısızlık olur. Ancak onların Ronaldo, Rivaldo, Ronaldinho ve Roberto Carlos gibi yıldızları yok" diyor. Bu sözler, bizim yıldızlarımız Hasan Şaş, Yıldıray Baştürk ve özellikle Hakan Şükür için biraz kışkırtıcı değil mi? Dilerim öyledir.
Horoz çöplüğünde öter
Türkiye, uluslararası futbolda Japonya’dan daha deneyimli ve kaliteli bir ekip. Ne var ki her horoz çöplüğünde ötüyor.
Milli Takım’ın iki Emre’den yoksun olması, hem savunmada, hem orta alanda güçlük yaratacak. Bu bağlamda Şenol Güneş’in Tayfur ve Ergün’den doğru biçimde yararlanması gerekiyor.
Öte yandan Okan’ın sakatlığı da oyun kimliğimizi gölgeleyen negatif unsur... Güneş’in Ümit Davala tercihi, özellikle defansif anlamda sorun yaratabilir.
Bugünkü gerçeklerin en olumlu yanı maçın hakemi... Karşılıklı güven ve saygı, Collina ile futbolcularımızın kartsız ve adil bir maç çıkarmalarına yetebilir. Aleyhimizdeki faktörlere rağmen, bugün yoksulun da zengine karşı kazanabileceğine inanmak istiyorum. Tıpkı Türk Filmleri’ndeki gibi !