Cumhuriyet Bayramımız yurdun her köşesinde coşku ile kutlandı. Coşku ve Atatürk sevgisi giderek artıyor. Dünyada gelmiş geçmiş liderlerin en büyüğü, en özel ve güzeli ulu önderimiz sonsuza kadar parlayacak. Her geçen gün değeri daha da anlaşılacak. Akla gelen gelmeyen her konuda ve alanda söylediği veciz sözlerin her biri ders niteliğinde… Fotoğraflarında, adeta bir film karesindeymişçesine özenli şık ve bakımlı… Tanrının ışığı üzerinde…
Kalabalıklar arasında bir yıldız gibi parlıyor. Bu yüce insan akıl, fikir, cesaret vatan sevgisi ile donanmış, zarafet timsali, dünya malında gözü olmamış “Üstün insan Atatürk”. Ülkemizin üstünde ilelebet parlayacak bir güneş.
Onu tasvir ve tarif ederken sadece güzel sözler sarf etmek yerine, kıymetli insanların eserleri aracılığı ile onu gelecek nesillere aktarmak bir görevdir.
1933 yılında Hamdullah Suphi Tanrıöver’in, yerli ve yabancı 80 imza Atatürk’ü anlatıyor adlı kitabından:
“İki Mustafa Kemal vardır. Biri ben et ve kemik geçici Mustafa Kemal. İkinci Mustafa Kemal, Onu “ben” kelimesi ile ifade edemem; o ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni yaşam ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim girişimlerim onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşayan odur.”
‘Bir örgütleme dehasıydı’
Dünkü Hürriyet Gazetesinde Prof. Dr. İlber Ortaylı ile yapılan bir röpörtajda “Atatürk’ün Hayalindeki Ülke” başlığı ile çok önemli noktalara değiniliyor. İlber Hoca, “Atatürk’ü farklı kılan neydi?” sorusuna, “Tarihi büyük ölçüde kişiler yapar. Birincisi, o bir örgütleme dehasıydı. Kendini çok iyi kontrol etmesini biliyor, çok iyi gizlemesini biliyor, zamansız ileriye atılmıyor. Bu özellik 20. yüzyıl liderlerinin ekseriyetinde yoktur. Ayrıca Atatürk, bilinecek şeyleri çok iyi biliyor, tecrübelerini iyi kullanıyordu. En önemlisi şuydu: Mustafa Kemal, hiçbir zaman ve zeminin olumsuzluklarına teslim olmadı. Ricat savaşını bir bozguna değil, bir politikaya, bir askeri stratejiye çevirmeyi başarmıştır” diye yanıt veriyor.
“Cumhuriyeti ilan ederken nasıl bir Türkiye düşlüyordu?” sorusuna ise “Hayal ettiği Türkiye gerçekleşiyor. Kadın erkek eşit, fevkalade üretken, okuma-yazma meselesinin halledildiği, eğitimin gittikçe arttığı, köylünün adam olduğu bir Türkiye. Hayalleri çok açık. Atatürk’ün istediği Türkiye beynelmilel kültürü benimseyen bir ülke… Müzik bileceksin, opera bileceksin, yapacaksın. ‘Bunu yapan adam her şeyi iyi yapar’ diyor. 50 sene önceki Türk subayından çok farklı. Dans da ediyor, Fransızca da konuşuyor, opera da besteletiyor. Bu büyük bir değişimdir...”
Türkiye Cumhuriyeti’nin 95’inci yaşını kutlarken en çok ilgimi çeken yazı oldu.
Röpörtajı okumanızı tavsiye ederim.