İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı (İKSEV), Dokuz Eylül Üniversitesi işbirliği ile 3. Uluslararası Çalgı Yapımı Atölyesi ve Sergisi düzenlendi.
İKSEV’in Karataş’taki binasında gerçekleşen atölye, MÜZİKSEV’deki sergi ve konserlerle sürdürüldü.
Ülkemizin batı tarzı ilk ve tek yay yapımcısı M. Ufuk Güler ve koleksiyoner/yayınevi sahibi Andy Lim öncülüğünde düzenlenen atölye çalışmasında bu yıl sırada viyola yapımı vardı.
Geçen iki yılda olduğu gibi bu yıl da pek çok ödül sahibi keman yapımcıları Nicolas Gilles (Montpellier-Fransa) ve Wolfram Neureither (Montpelier-Fransa), Ege, Bülent Ecevit, İstanbul Teknik ve Anadolu Üniversiteleri’nden gelen öğrenci ve koordinatör akademisyenlerle çalıştılar.
3. Uluslarası Çalgı Yapımı Atölyesi Sergisi’nde bu yıl atölye çalışmasında yer alan ustalar ve ülkemizin tanınmış 15 keman yapımcısı yer aldı.
Serginin özel konuğu, dünya çapında ünü olan keman yapımcımız Ecevit Tunalı yapımı bir keman da sergilendi.
Mimar Sinan Üniversitesi konservatuar öğretim görevlisi olarak uzun yıllar “Yaylı çalgılar Tarihi Ve Yapımı” dersleri vermiş olan Tunalı’nın yılda dört keman yaptığı biliniyor.
Tunalı, aynı zamanda dünyanın en iyi kemanları olarak bilinen Stradivarius ve Guarnerius yapımı enstrümanları onarma yetkisi olan dünyadaki sayılı lutiyelerden biri olma özelliğine sahip.
***
Çalgı yapımı atölyesinin açılış konseri MÜZİKSEV Sahnesi’ndeydi. Mimar Sinan Kontrbas Quartet dinletisinde, seslendirilen eserler Bach’ın Arioso’su, Mehdi Mengjiq’nin Peaniada Danza’sı, Sarı Gelin ve Karahisar Kalesi Türkülerinin dört kontrbas için düzenlemesi ve bir Paganini kaprisi idi.
Konser ve seminerlerle zenginleşen etkinlik sürecinde çalgı yapımcılarına yönelik iki seminer yer aldı.
3 Kasım 2017 akşamında Erkin Quartet’in konseri ile sona eren Atölye Çalışmaları; İKSEV’in düzenlediği Uluslararsı Festivallerin yanı sıra çok önemli bir hizmetlerden biri.
Kente dair
İZMİR’DE, Alsancak sokaklarında yürürken rastladığım pek çok kişi, sokak ve kaldırımların kirliliğinden, bakımsızlığından yakınıyor; benim kendilerine sözcü olup köşemde yazmamı ısrarla istiyorlar.
Bir de çok merak ettiğimiz bir durum kaldırımlardaki elektrik kutuları... Bu kutular en işlek kaldırımlarda çirkin dikey beton ve üzerlerinde yırtık kâğıt afişler yer alan tuhaf olmazsa olmazlar.
İzmir, Tasarım Kenti olduğuna göre bir tasarım yarışması ile daha estetik elektrik kutuları yapılabilir.
Kaldırım kaplamaları bir bütün olmalıdır, dükkân sahiplerinin seçtiği bir malzeme ile kaldırım kaplanması görüntü kargaşasının yanı sıra kaygan malzemeler seçildiğinde yağışlı havalarda tehlike yaratıyor.
İki şehrin hikayesi
Özellikle İstanbul ve İzmir sürekli inşaat şantiyesi halinde. Yıkılan, yapılan, çakılan bir sistem içinde yaşıyoruz.
Kentsel dönüşüm furyası doludizgin gidiyor. Kent belleğini teşkil eden binalar birer birer yok oldular, geçmişi olmayan kentlere benzedik; İstanbul ve İzmir, Dubai gibi oldu.
Kıyı kenar çizgisi yok edildi, Körfez- Boğaz gelecek nesillere miras kalamayacak.
Dünyanın medeni ülkelerinde kent merkezine dokunulmaz.
Roma, eski Roma olarak korunmuştur, çok katlı ve yeni yapılar merkezin dışında Eur bölgesinde yer alır.
Paris’te de şehircilik anlayışı aynıdır, yeni ve çok katlı yapılaşma kentin dışında, Defance bölgesindedir.
İstanbul ve İzmir’in eski fotoğrafları, sosyal medyaya da sürekli yayınlanmakta ve geçmişe özlem ile anılmaktadır.