Aziz Kedi

- At, eşek, martı etinden döner bitmiştir. Vatandaşın egzotik hayvan yeme hakkı yok mu kardeşim?! Koala döner. Yarım ekmek dodo kuşu artı ayran iki buçuk!
- Taciz serbest bırakılacak. Kadınlar yasak. Sorunun çözümü bu denli basit. Kadınların Taksim gibi açık alanlara çıkması sona ermiştir. Git Abdi İpekçi Caddesi’nde yoğuş. Polise vur emri verilmiştir.
- Avrasya Maratonu yılda üç yüz gün yapılacaktır. Şimdi şöyle: Boğaziçi Köprüsü araç trafiğine açıkken, İkinci Köprü sadece yayalara açık. Her gün Avrasya Maratonu yaparsan vatandaş işine koşa koşa gider. Çita gibi. Resmi tatillerde koşmak isteğe bağlı.

Atatürk Kültür Muhallebicisi
- Asfalt nedir ya? Bütün çevre yolları ahşaptan yapılacaktır. Bir tek yağmurda şişer, az da gıcırdar. Onun dışında yok çukur oldu, yok kaygan oldu filan bitti. Bi de izmarit atarsan yanma riski olur. O kadar risk dedemde de var!?
- Tarihi AKM binası komple Saray Muhallebicisi olacak! Bir turist oraya gelse şimdi, “Bu ne ya ne çirkin bina?” demez mi? O yüzden işte işletmeye açacağız. Ha, baktın çok tepki geldi, o zaman ismi ‘Atatürk Kültür Muhallebicisi’ oluverir, böyle mis gibi kapanır konu.
- Taksiciye zorla yolcu alma uygulaması gelecek. Mesela

Ruhi Su’yu tanımayan Hülya Avşar için her şeye hakim olmasını sağlayacak hızlandırılmış bir program hazırladım

Hülya Avşar, Ruhi Su’dan bihaber olduğunu belli etmesinin hemen ardından, bu kez de Hayrettin Karaoğuz’un ‘Kızsız Adam’ filmini tanımadı. “Aaa, bilgisayarda mı oynamış bu?” diye sordu. “Ne var, ben de bilmiyorum o filmi Allah Allah ya?!” diyebilirsiniz. Ama siz Orhan Tübek isminde bir oto galericisi ya da Merve Yöney adında bir satış danışmanısınız. Paşa gönlünüz ne isterse onu takip edersiniz.
Oysa hanımefendi Hülya Avşar markası altında televizyonda program yapıyor. Bu nedenle yalnızca tek bir derste hemen her şeye
hakim olmasını sağlayacak bir paket hazırladım. Karışık ama karmaşık değil; genel ama savruk değil.
Bir mülakat programında konuklardan biri tek kaşını kaldırıp istihza ile gülümserse izleyici bundan “Adam şimdi koyacak lafı” anlamını çıkarır. Siz yapınca ise “Konuyu hiç bilmiyorum, nasıl toparlayacağımı da bilmiyorum ehehi” anlamını çıkarır.
Türkiye Avrupa’dan Asya’ya geçerken hemen oralarda. Yan yatmış bir kalem kutusu gibi düşünebilirsiniz. Avrupa ve Asya’dan bahsetmek için şimdilik biraz erken.
Yaşar Kemal yaşıyor, Kemal Tahir ve Orhan Kemal

Duymuş olabilirsiniz, Kültür Bakanımız Ertuğrul Günay “Devlet opera, bale ve tiyatroya destek veriyorsa, bu sanatları halka sevdirecek yerli eserlerin evrensel boyutta sahnelenmesi gerekiyor” şeklinde bir açıklama yaptı. Günay, sözlerine “Madem ki devlet bunlara kaynak ayırıyor, biz de bunları halklaştırmalı, kitleselleştirmeliyiz” diye devam etti. Ertuğrul Günay evli ve iki çocuk babasıdır. Şimdi ben de fikrimi maddeler halinde belirteyim:
1- Kimse durup dururken opera yazmaz. Opera ‘destek’le değil, siparişle yazılır. Devlet, besteciye eşek yüküyle para verir. 2- Opera, barda, pavyonda, voleybol sahasında, sinema salonu ya da müzikholde sergilenmez. Türkiye’nin büyük şehirlerinde bildiğiniz opera salonlarını sayınız. Süreniz bitti. Şimdi Google’a ‘Sydney Opera House’ yazınız. 3- Hiçbir sanat, sırf devlet yardım yapıyor diye halklaşmaz. Devlet zoruyla yapılan opera ölümcül derecede sıkıcı olur. 4- Yaklaşık 400 yılını ıskaladığın bir kültürden ötürü kimseye “Neden yerelleşmiyorsun, o kadar da para veriyoruz!!!” diye kızılmaz. 5- Hepsi.



MAHMUT TUNCER VE İŞTE OPERA
Türk izleyicisinin geneli, operayı Çetin Alp’le tanıdı ve belki de bu yüzden artık tanımazdan geliyor.

* Anayasa Mahkemesi, kapatılan partilerin yeni isimlerle açılmasını da yasaklayacak. DTP’liler meclise kılık değiştirerek girecekler. Ahmet Türk, Kızılay Meydanı’nda Kaptan Jack Sparrow kostümüyle dolaşırken gözaltına alınacak.
* Uçan otomobil çağı bir türlü başlamadığı için, karayolunda metrobüs gibi giden Boeing ve Airbus’lar yapılacak (...çok efendi, airbus’lı bir çocuktur- Refik Halid Karay).
* Bülent Ersoy bağımsız bir devlet olacak.
* Tuna Kiremitçi; edebiyat, müzik ve sinemayı bırakıp atletizme başlayacak. Olimpiyat elemelerinde Usain Bolt’la tekme tokat kavga edecek.
* Televizyonda ‘Seni Küçümsüyorum’, ‘Siz Fakirler’ ve ‘Ahaha Salağa Bak Ya?!’ adlı üç yeni yetenek yarışması başlayacak.
* Bu yıl da Atatürk’ün hayatını konu alan bir Hollywood filmi gündeme gelecek. Atatürk rolü için Hulk Hogan önerilince Amerika’yla diplomatik kriz yaşanacak.
* Gülben Ergen trende ayak uydurmak için Somali’den bir çocuk evlat edinecek. Ancak çocuğun aslında 44 yaşında bir cüce olduğu anlaşılınca, adamcağız Yurtiçi Kargo’yla ülkesine geri gönderilecek.

Nihat Doğan bir fenomen. Kayda geçmiş aforizmaları neredeyse Oscar Wilde’den daha fazla. Geçen hafta katıldığı iki televizyon programında yine olay yarattı. Sözleri özellikle internet aleminde çok tartışıldı. Ben de işin aslını öğrenmek için kendisiyle konuşmak istedim. Savunma ve kendini ifade etme hakkına istinaden hiç kesmeden dinledim. Ortam zaman zaman yerel bir miting meydanına dönüştüyse de, sonuçlar ilginç. İşte siyasetçi Nihat Doğan...

“Yaşar Kemal’den başka aydın mı kalmadı bu memlekette” gibi bir çıkış yaptın?
Yahu ben, Allah aşkına? Ben orada “Yaşar Kemal’den başka aydınımız yok mu?” derken Türkiye’deki aydın sayısı az demek istiyorum. “Ne kadar kötü” dedim yani. Neden aşağıdan kimse gelmiyor da biz hala 80 küsür yaşındaki Allah uzun ömürler versin, Yaşar Kemal’e soruyoruz dedim. Bu kadar kötü niyetli bir anlayış olamaz. Kimdir aydın?

Kimdir?
Aydın, çıkarı ve menfaati için hareket etmeyen, inandıklarını canını bile feda eden insandır bana göre. Ben “Aydını olmayan bir millet ekinsiz toprak gibidir” dedim. Hangi aydından duydun sen bu cümleyi?

Adetimdir, her sene yılbaşında Okan Bayülgen’le söyleşi yaparım. Bu kez de bir istisna olmadı. Ünlü şovmenle geçtiğimiz yıldan yola çıktık; yaşamı, mesleği, planları ve önümüzdeki yıldan beklentilerine temas eden bir sohbet gerçekleştirdik.
Hanımlar beyler, karşınızda en çok izlenen Türk tolkşovunu yapan makinanın makinisti, oturduğu binanın C Blok eski yöneticisi, yaptığı programlarda kul hakkı yemeyen seksi erkek, O-KAN BAYÜLGEN

Geçen sene, en çok neye kafan bozuldu?

Gülben Ergen’e Hülya Avşar’ın son açıklamalarını sordum.

İyi günler. Geçen hafta, gündemin saykoldelik vakaları içinde iki tanesi öne çıkıyordu. İlki, Hülya Avşar’ın entelektüel kadın tarifi idi. Avşar Kızı, Boğaziçi Üniversitesi’nde katıldığı bir söyleşide “Sırf entellektüel olacağım diye ağzımda pipom, kıllı bacaklarıma giydiğim etekle dolaşamam” demişti. Avşar kızı köşe yazarlarından tepki almakta gecikmedi elbette. Ama ben yine yapılmayanı yapmak, olunmayanı olmak zorundaydım. Ve Avşar Kızı denince akla gelen ilk isim olan sevgili Gülben Ergen’e giderek meseleyi kendisine sordum.

Avşar Kızı’nın son açıklamalarını duydunuz mu?

Nihat Genç, Ekşi Sözlük’te dönen olayları ‘yılansı siber yalanlar’ diye tanımlamıştı. Birkaç gün önce Ekşi Sözlük’te gözlenen “Banu Güven öldü” yazısı o kadar ciddiye alındı ki, ‘dış dünya’nın eli kolu bağlandı desem yeridir. Sedat Kapanoğlu’yla (ssg) olayın aslını astarını sorduğum yılansı bir söyleşi yaptım.

Ekşi Sözlük’te “Banu Güven öldü” haberi nasıl patladı?
Bir sözlük yazarı, Banu Güven’in başlığına “Banu Güven hayatını kaybetti” yazmış. Ben de o sırada olayı farkettim. Sonra bu yazar girişlerine “NTV basın toplantısını canlı yayınlayacak”, “Başhekim açıklama yaptı” gibisinden devam etti. Yazarın ısrarı, başka yazarların da desteklemesi ve Banu Güven’in çok seviliyor olması nedeniyle olay Twitter gibi kanallara sıçradı. Bu da masif bir paniğe yol açtı.

Olaya yol açan kimdi?
Bu konuda ilk girişi yapan ‘frost majere’ takma isimli sözlük yazarı. Ama birkaç başka yazarın daha katılımı olayı ateşledi.