Gaffar Okkan çoğumuzun adını bile işitmediği biri. Diyarbakır’ın şehit Emniyet Müdürü, ne çok sevilen bir polis şefiymiş, gördünüz mü?
Unutmayın, Diyarbakır, cenaze törenini seyrederken çocuklara onu söyledim, beş altı yıl öncesine kadar, devleti reddeden bir kentimizdi.
Allah rahmet eylesin, tek kelimeyle ideal bir emniyet mensubuymuş kaybettiğimiz bu çok değerli polis.
CNN Türk saldırı haberini verdiğinde, bir gazeteci arkadaşımın odasındaydık.
Önce "Gaffar’ı vurmuşlar" diye yerinden sıçradı, peşinden "Aman Allahım, Alican!.." dedi. Haber tamamlanıp, saldırıda Emniyet Müdürü ve 5 polisin şehit olduğunu öğredikten sonra anlattı: Gaffar Okkan’ın iki çocuğu varmış. 22-23 yaşlarındaki kızı Sezin uzakta olduğundan, Okkan, oğlu Alican’a pek düşkünmüş. "Aileme yeteri kadar zaman ayıramıyorum" diye, 8 yaşındaki oğlunu gittiği her yere yanında götürür, yanında gezdirirmiş. Korku, acaba Alican da arabada mıydı, korkusuydu.
Bütün ailesiyle birlikte, Alican’a da baş sağlığı diliyorum.
İkinci Bahar dizisi çoktan bitti, ama belediye zabıtası Şecaattin, hâlâ kaptırdığı üniformanın peşinde. Dün, telefonda ağzından kaçırdı: "Üniformamı kimseye kaptırmam sevgili ablam, dedi; göreceksin çatır çatır geri alacağım..."
Pazar günü, Samatya Meydanı’nda, Ali Haydar’ın kebapçı dükkânının önünde, açık artırma yapılacak. İkinci Bahar’da kullanılan eşyalar, Ali Haydar’ın sazı, Vakkas’ın künyesiyle saati, Hanım’ın küpeleri, Neriman Hanım’ın yelpazesi, hatta muhabbet kuşları Adem ve Havva da satılacak. Satıştan elde edilecek para Samatya’ya, daha doğrusu Samatya’daki üç ilkokula gidecek.
Özkan (Uğur) kafaya koymuş, konu açık artırmaya gelince, heyecanlanıp yine "damaktan" konuşmaya başlıyor: "Oyuna getirdiler, üniformamı elimden aldılar. O üniforma benim hayatım, her şeyim, şerefim... Açık artırmaya girip, şerefimi muhakkak geri alıcaam, ablacığım!"
Hani Kral soytarıya "Öyle bir kabahat işle ki, demiş, özrün kabahatinden büyük olsun. Yoksa kellen gider!"
Soytarıyı almış bir telaş: özrü kabahatinden büyük ne ola ki? Derken bir gün, Kral sarayın merdivenlerini çıkarken, soytarı arkasından koşmuş, üstelik yaşlı başlı olan hükümdara gözünü karartıp bir pandik atmış. "Bre soytarı, delirdin mi?" diye kükremiş Kral. Soytarı ayaklarına kapanmış:
"Affedin Kralım, demiş, sizi Kraliçe Hazretleri sandım!.."
-
DYP Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Yalçınkaya’nın da özrü kabahatinden büyüktü.
Efendim, DYP, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer hakkında (Beyaz enerji Operasyonu’yla ilgili) gensoru önergesi verdi ya... Öneri gündeme alınsın mı, alınmasın mı diye oylama yapılırken, Mehmet Yalçınkaya, kendi partisinin verdiği önergeye "Hayır" oyu kullandı. Sonra da, DYP’nin grup toplantısında yüksek sesle Tansu Çiller’den özür diledi:
– Bir muhalefet milletvekili olarak, Meclis’te iktidar önümüze ne getirse "Hayır" demeye o kadar alıştık ki Sayın Başkanım, bu sefer de yanlışlıkla "Hayır" oyu vermişim...
Otomatik oy kavramının kurumsallaştığını gösterir bir belgedir...
Betül Mardin bu sabah Londra’ya gidiyor. Uluslararası Halkla İlişkiler Derneği’nin toplantısına katılacak.
Oradan, The "A" Word adlı oyunu seyretmek için New York’a geçecek. Haldun Dormen’in eski eşi olduğunu biliriz, ama tiyatroya bu kadar düşkün olduğunu... Çok sever, ama bu gidişi yengesi Latife Mardin’e olan sevgisinin eseri. New York-Greenwich Street Theatre’da sahnelenecek olan oyunun yazarı, Arif Mardin’in eşi Latife Mardin.
Oyun 60’lı yıllarda çocuk yaştayken hamile kalmış Amerikalı bir kadının hikâyesi. Sahnede beş kadın oyuncu olacak, erkek yok. Onlara karşı bir piyes zaten. 18 şubata kadar afişte.
20 şubat günü, Mardinler bu defa bir ödül törenine katılacaklar. Atlantic Records’un Başkan Yardımcısı Arif Mardin’e o gün, plak sanayiine büyük hizmeti geçenlere verilen "Grammy Özel Başarı Ödülü" verilecek.
Uzaktan değerini yeterince bilemediğimiz Arif Mardin, sevgili Betül Hanım’ın kardeşidir.