İstanbul Kokulu Mutfaklar

22 Mayıs 2019

İstanbul Kitapları arasına, yakın zamanda çok özel bir kitap daha eklendi. “32 muhteşem Kadın ve İstanbul Kokulu Mutfaklar”. Yazarı Meri Çevik Siminiyodis.

Kendisi sadece yazmıyor, pişiriyor, kendi markası olan Mezadaki lezzet atölyelerinde öğretiyor, üniversitelerde seminerler veriyor. Yurt içi, yurt dışı tam bir kültür elçiliği yapıyor. “İstanbul’um, Tadım, Tuzum , Hayatım” dan sonra bu son kitabı, “ Yine İstanbul’un başarılı ve saygın hanımlarının ağzından ; lezzetleri, kültürel çeşitliliği, farklı mutfaklardan gelen yaşanmışlıklarıyla” hatırası bol nefis bir çalışma olmuş. Mutfağın birleştirici, sınırlar kaldırıcı muhteşem ortamında dinlendiren, eğlendiren, düşündüren ve aynı zamanda kadınların ne kadar çok yönlü olduklarını, başarılarını , kederin, sevincin, bazen kahkaha bazen gözyaşıyla girilen mutfağın hikayelerini, nesillere uzanan serüvenini ve tüm bu kadınların hayata karşı duruşlarını da yansıtan ne kadar güzel sohbetler çıkmış ortaya.

Kimler yok ki kitapta. Ne hayatlar , ne mutfaklar….

Halkla İlişkilerin Ustadı Betül Mardin, İş dünyasının en başarılı kadın isimlerinden Leyla Alaton, Tiyatro Sanatçısı Nilgün Belgün, ülkemizin değerli Avukatlarından

Yazının Devamı

Bu Hanımlar Harika

3 Mayıs 2019

Bu kadınlar harika. Ellerinden her iş geliyor. Yemek deseniz yemek, nakış deseniz nakış, temizlik deseniz kimse ellerine su dökemez, inşaat, finans, üretimin alası ve bir hizmet işletmesinin bu kadar kusursuz işleyeni.” Buraya hanımeli değmiş” sözünün tam karşılığını bulduğu yer...

Gerçekten hiç abartmıyorum. Hayran kaldık, biz bu şahane hanımlara ve yaptıkları işlere. Kim mi bu hanımlar? Bursa’nın Saitabat Köyü’nün girişimci kadınları ve işlettikleri “ Saitabat Köyü Kadınlarını Kalkındırma Derneği”nin muhteşem tesisi. Aslında Türk Mimari Sanatının bir çok özelliğini taşıyan özellikli bir yapı, şahane bir konak demek daha doğru. Taşında, toprağında kadın emeği var.

İşin mimarı Sermin Çakalıoğlu. Her şey 2001 yılında misafirlerini götürdüğü Cumalıkızık Köyü halkının küçük işletmeleriyle, köylerini nasıl kalkındırmaya çalıştıklarını görmesiyle başlar. Eşine, “ bizim köyde de bu işler yapılabilir, üstelik biz bireysel bir ticari işletme gibi değil, imece usulü hep birlikte yapabiliriz” der.

“Bizim köyümüzün ne eksiği var, dağ, orman, su kaynakları, bereketli ürünlerimiz her şey varken biz köyümüzü niye kalkındıramıyoruz” düşüncesi o kadar ağır basar ki,

Yazının Devamı

Yemeğin Antropolojisi

3 Mayıs 2019

İnsanoğlu taş devrinden bu yana fiziksel ve sosyal olarak çok ciddi bir gelişim göstererek bugünkü durumuna gelmiştir. Aslında 3.5 milyar yaşındaki dünyamızın tarihi içinde insan hayatının rolü, bunun sadece 30 bin yılını kapsamaktadır. Tarım dönemi günümüzden 10 bin yıl önce başlamışken, sanayileşmenin tarihi ise henüz 2 yüz yıl öncesine dayanmaktadır. İnsanoğlunun beslenme eğilimleri ve besinlere olan yaklaşımı da bu evrimsel süreçte değişmiştir. Günümüzdeki bitkilerin çoğu ve ataları da evrimleşerek bugünlere gelmiştir. Önce tohumlar ve tohumlu bitkiler evrimleşmiştir. Ardından diğer yabani meyvelerin, otların ve çeşitli köklerin evrimleşerek geldiğini yapılan antropolojik, prehistorik ve arkeolojik kazılarda elde edilen bir takım bulgulardan ve yiyeceklerden kalan fosil araştırmalarından biliyoruz. Tüm bu kaynakların ışığında diyebiliriz ki, insanoğlu bu tarihsel süreçte özellikle tarım dönemine kadar hayatta kalabilmek için ciddi bir mücadele verdi. Avcı toplayıcı özellik taşıyan taş devri insanının besin arayışına girdiği öncelikli yerler, yaşadığı mağaranın yakınlarındaki ormanlardır. Aslında o dönemde ormanlar insan türü için çok tehlikelidir. Zira dönemin

Yazının Devamı

İnsanlar Ne İster?

22 Mart 2019

Sizce bir insan karşısındakinden ne bekler? Akla gelen ilk cevap hemen hemen hepimiz için “sevgi ve saygı” olsa gerek öyle değil mi? Bizim kültürümüzde daha ilkokul sıralarında öğretilir büyüklere saygı, küçüklere sevgi. Her zaman büyükler ellerinden, küçükler gözlerinden öpülür.

Peki ne oranda sevgi ve saygı? Bu soronun cevabı da herhalde hepimiz için “hak ettiği” kadar olurdu. Zira insan doğası gereği hep iyi şeyleri hak ettiğini ve karşı tarafa da bunu verdiğini düşünür. Ancak bu durum ölçülmeye kalkışılsa acaba hak ettiğimiz kadar değeri karşı tarafa da gerçek manası ile verebiliyor muyuz?
Aslında işin formülü çok basit: “Karşımızdaki insanların bizden istediği, tamamen bizim onlardan beklentilerimizdir.”

Yapmamız gereken sadece söz konusu beklentilerimizin farkına varmak ve çevremizdeki kişilere de ona göre davranmak.

Peki bu beklentiler nedir?

Bakın uzmanlar “karşımızdaki kişi bizden ne bekler, biz karşımızdakinden ne bekleriz?” sorusunu nasıl cevaplıyor…

Hepimiz yansıttığımız kişiliğin kabul edilmesini isteriz

Siz de karşınızdakilerin kişiliğini kabul edin. İlişkilerinizi bozmak istiyorsanız işe çevrenizdekilerin kişiliğini değiştirmeye çalışmakla başlayabilirsiniz. Bir insanın d

Yazının Devamı

Gülümse Hayata

16 Aralık 2018

HAYAT EN GÜZEL HEDİYE

“ Hayat en güzel hediye" nasıl da severim bu sözü. Sevdiğim bir markanın yıllardır hediyelerinin üzerine yapıştırdığı kırmızı etiketlerine sahip olmak için her yeni yıla girerken gider küçük de olsa bir hediye alırım kendime ve fazladan bu etiketlerden isterim. Bilgisayarımda, masamın üzerinde, hatta ofisimdeki diğer arkadaşlarımın masalarında da vardır.

Gerçekten de hayat en güzel hediye... Şükrünü, kıymetini her zaman bilmeye çalıştığım bu sözü, belki de daha fazlası için, bu sıralar daha çok düşünür oldum.

Yeni bir yıl yaklaşıyor! Kimilerimiz için yeni umutları, yeni heyecanları; kimilerimiz içinse bilinmez hayal kırıklıkları ve hüzünleriyle birlikte…

Yeni sayfalar açılacak… Kararlar alınacak… Gelecek planları, yapılması gerekenler, bitirilmesi gerekenler, kim bilir neler konuşulacak?

Kazanılanlar, kaybedilenler… Birinin zaferi, diğerinin hüsranı… Bazen geçmişin muhasebesi, bazen de geleceğin kaygısı... Yazılacak çizilecek, neler olmuş dünyada şöyle bir bakılacak. Takvimin son yaprakları düşerken kendi hayatlarımız da bu hesaplaşmadan nasibini alacak.

Oysa ki hayat anlarda ve aslında çok basit şeylerde saklı. Biz daha fazlasını beklerken

Yazının Devamı

Büyük Usta Ara Güler’in Ardından …

16 Aralık 2018

Yıllar ne çabuk geçiyor, sanki dün gibiydi en son görüşmemiz. 90 yaşında aramızdan ayrıldı koca çınar. Çok sevdiği Beyoğlu, Galata sokakları da olanı biteni, koca kalabalığı anlamaya çalışıyor gibiydi, cenazesinin kalktığı gün. Tüm sevenleri yanındaydı Usta Fotoğrafçının…

Duygu dolu, yaşanmışlık dolu, acısıyla, tatlısıyla, küfürüyle, coşkusuyla tam hayatın içinden, ne güzel bir sohbetti o gün konuştuklarımız. Paylaşmak istedim, buradan tekrar en sevdiğim röportajlarımdan birisiydi.

“Gülümse Evlat, yakışıyor” demiş, fotoğrafımı çekmiş, tab ettirmiş ve adresime göndermişti. Nasıl minnettarım asistanı Fatih Aslan’a.

Kaynaklar ve otoriteler Ara Güler’i, Türkiye’de fotoğrafçılığın uluslararası alanda ün kazanmış en önemli temsilcisi olarak gördü, kendisine sorduğumda “haberim yok, olması da gerekmiyor” dedi. Sanatçı olduğunu kesinlikle kabul etmiyor gibiydi, ama öylesin diyenleri kırmamak için adına düzenlenen törenlere de katılıyordu. Gazetecilik hayatına 1950’de Yeni İstanbul gazetesinde başlamış, ardından Time-Life, Paris-Match ve Der Stern dergilerinin yakındoğu foto muhabirliğini üstlenmiş. Aynı dönemde Magnum Ajansı’na katılmış.

İngiltere’de yayımlanan Photography Annual,

Yazının Devamı