Bazen zihnine bir düşünce takılır ve seni rahatsız etmeye başlar. O aklına gelen düşünceyi düşünmek bile seni rahatsız eder ve sen ondan kurtulmaya çalıştıkça, o zihninde daha çok yer edinir. Bazen de bu düşünceler geleceğe dair olumsuz ihtimalleri içinde barındırır; ya şöyle olursa, ya böyle olursa diye kendini yer bitirirsin ama genelde korktuğun şeylerin hiçbirini yaşamazsın.
Maalesef birçok insan takıntılı düşüncelerden yana dertli. Kendisine rahatsızlık veren düşüncelerden kurtulamadığı için, yemeden içmeden kesilen, hayatının tüm düzeni bozulan insanlarla karşılaştım. Takıntılı düşüncelerden şikâyet eden insanların büyük bir kısmı için her şey kontrol altında olmalıdır; hata yapılmamalıdır, kişi kimseyi kırmamalıdır, aklına hiç garip düşünceler gelmemelidir. Ama bu katı kurallar doğal olarak bozulunca kişi panik yapar ve zihninin tüm alarm sistemini çalıştırır: “Ben büyük bir hata yapıyorum!” Ancak zihnimizin garip bir sistemi vardır, bir şeyi ne kadar düşünmemeye çalışırsan, o kadar saplantı haline getirirsin. Hep verilen örnektir, şu anda pembe bir fil düşünme dersem sana, aklına hemen pembe bir fil görüntüsü gelecektir. Kurtulmaya çalıştığın düşünceler için de bu geçerlidir, savaştıkça onları güçlendirirsin.
Bazen kafamız karışabilir, düşünmek aynı zamanda o şeyi yapmayı istemek anlamına mı gelir? Aslında düşüncelerin neredeyse tamamına yakını çöptür, bir gün içerisinde insanın zihninden binlerce düşünce geçer ve bunları çoğunun hiçbir anlamı yoktur.
Ama özellikle bu düşüncelerden birine takıldın mı, “Ya gerçekten olursa” diye kaygılanmaya başlarsın ve o düşünce eğer sen kontrol etmezsen gerçeğe dönüşecekmiş gibi gelir. Halbuki bir şeyi düşünüyor olman, onu yapmak istiyor olduğun anlamına gelmez. Biraz önceki pembe fil örneğini hatırla; gerçekte pembe bir fil türü olmamasına rağmen onu hemen zihninde canlandırabildin. Sana en rahatsız edici ve hatta iğrenç gelen düşüncenin bile böyle olduğunu hatırlamalısın.
İnsanlar rahatsız oldukları şeyleri düşünmekten kaçınmaya çalışırlar. Ama kaçtıkça, kaçtığın şeyi daha değerli hale getirirsin. Aklına gelen en rahatsız edici düşünceyi, daha ileri aşamaya götürerek, en kötü ne olabilir diye sorabilirsin kendine. Kendini o düşüncenin ileri versiyonlarıyla yüzleştirirsen, ilk başta daha rahatsız hissetsen de sonrasında daha iyi hissetmen mümkün olabilir.
Düşünmenin yorduğu bazı zamanlarda ise kendine aşırı düşünme ve takıntı zamanları belirleyebilirsin. Gün içerisinde bir 15 dakika ya da haftada belli günlerde daha fazla zaman ayırıp, o vakitleri sadece seni rahatsız eden düşünceye ayırabilirsin. Bu zamanların haricinde düşünceler zihnine akın ettiğinde ise o düşünceleri o vakte kadar ertelemeyi denemek işe yarayabilir.
Düşünceler seni rahatsız ettiğinde, normalde yaptığın işleri bırakıp sadece düşüncelerle uğraşmak yerine, rutinini bozmamanı tavsiye ederim. Sen kendi işine bakarken, onlar arkada daimi olarak ses yapan gürültücü komşular gibi olacaktır. Dikkatini komşulara verdiğin zaman sadece onları görürsün ama kendini yapman gerekenlere verebilirsen yavaş yavaş gürültücü komşuların seslerinin azaldığını fark edersin.
Bu bir kondisyon meselesidir. İlk başta bunu yapmak zor gelir ama vazgeçmezsen yavaş yavaş bunu başarabildiğini göreceksin.
Kendine iyi davran, görüşmek üzere.