Bizler, sosyal hayatın içine yelken açanlardanız. Dememiz o ki, halkın içindeyiz, her daim ‘nabız’ yoklarız, futbolseverlerin farklı görüşlerini dinler, onlardan feyz almaya çalışırız.
Beşiktaşlı taraftarların şampiyonluk adına Kartal’ı işaret etmeleri doğaldır. Ne var ki, özellikle Fenerbahçe ve Galatasaraylı futbolseverlerin kantarında Kartal’ın ağır bastığını da gözlemliyoruz. Siyah-beyazlı taraftar da buna inanıyor, inandığı için tribünleri dolduruyor. Aynı doluluğu Galatasaray ve Fenerbahçe maçlarında göremiyoruz.
İşin özeti, rakip taraftarlar bile Beşiktaş’ın oynadığı futboldan müthiş keyif alıyorsa ki alıyor, Kartal’ın yeniden liderlik koltuğuna oturmasından doğal ne olabilir ki?
Dönelim, baş döndüren şu transfer çalışmalarına... Kafama takılan en büyük olay, aylardır benzetme yerindeyse, stoperle yatıyoruz, stoperle uyanıyoruz! Bu konuda sürekli papatya falları açılıyor aylardır! Görüyoruz ki Sivok’un boşluğunu dolduracak henüz bir stoper bulunamadı. Alınan var ama elde patlıyor sürekli!
Kartal’ın öyle aman aman stoper sıkıntısı yok bizce... Kaldı ki, Ersan Gülüm’ün de katılımıyla stoper enflasyonu yaşanacak adeta! Rhodolfo, Mitroviç, Tosiç, Marcelo, Atınç Nukan ve de
Valla bravo Cenk Tosun’a... Forma aşkı, oynama arzusu, ben buna derim... Adam belinden sakat, buna karşın ağrılarla sahaya çıkıyor, şahane bir kafa golü atıyor. Yani işine sıkı sıkıya bağlı, büyük bir fedakârlık örneği sergiliyor... Quaresma’nın asistiyle attığı gol sonrası sevincini ağrıları nedeniyle güçlükle arkadaşlarıyla paylaşıyor.
Aboubakar Afrika Kupası’nda, olsun ne farkeder... Valla Cenk onu hiç aratmıyor... Yedek kulübede tek alternatifi Ömer Şişmanoğlu... Sakatlığı var, zorunlu olarak yedek kulübede... Dememiz o ki, Aboubakar yoksa, aslan gibi Cenk var... Haa o da yoksa, Talisca var. Tolgay girdi, Güneş onu forvete çekti, boşluğu takım içinden doldurdu. Yani, öyle sağda-solda golcü aramaya gerek yok... Haaa kaliteli olursa, amenna. Artı Kartal’ın Babel’i de var, her ne kadar ofansın uzağında da olsa farketmiyor, attığı gole bakın, buram-buram teknik kokuyor, alın size bir gol ayağı daha. Eee duran toplarda Marcelo var, daha ne olsun?
Böylesi uzun maratonda bu köprünün altından daha çok sular akar... Başakşehir yenilmezlik unvanını Kadıköy’de bıraktı, Kartal zirveye kanat çırptı, liderlik koltuğuna oturdu. Eee bu oyunda her hafta taşlar yerinden oynar, bunun önüne
Beşiktaşlı Olcay Şahan’ın Trabzonspor’a verilmesini ‘vefasızlık’ olarak nitelendirenler var, olabilir.
Evet, ‘ahde vefa’ kuşkusuz önemli bir olgudur yaşamımızda... Ne var ki, profesyonel iş hayatında bu düşüncelere pek yer yoktur. İşinizi en iyi yaptığınız sürece varsınızdır, el üstünde tutulursunuz. Aksi taktirde o kurumla vedalaşırsınız, hele hele futbolcuysanız, ayrılıklar kaçınılmazdır.
Olcay Şahan’ın Beşiktaş’taki kariyeri kuşkusuz başarılarla dolu... Anımsıyoruz, kendisine Kartal’ın ‘altın kramponu’ yakıştırması yapılıyordu. Oynadığı futbol, attığı goller ve asistleriyle Kartal’ın vazgeçilmezleri arasındaydı.
İnişli-çıkışlı performanslar futbolun doğasında var, bunu asla göz ardı edemeyiz. Ancak Olcay Şahan, sezon başından bu yana performans olarak inişe geçti, bir türlü eskiyi yakalamadığı da bir gerçek... Buna ister “yaşlılık” deyin, buna ister “doyum” deyin fark etmez, bu oyunda hep ‘üst seviyede’ olmak zorundasınız.
Şenol Güneş onu yeniden kazanma adına müthiş bir sabır gösterdi, şans da verdi, olmadı! Dememiz o ki, bir dönemlerin gerek Beşiktaş, gerekse Milli Takım’ın vazgeçilmezleri arasında yer alan Olcay Şahan’ın bu olumsuz performans grafiği doğal olarak ayrılığı da
Ankara’nın havasını - suyunu iyi biliriz! Mevsim kış ise vay halinize! Hele hele bir ayazı vardır, bıçak gibi keser... Soğuktan bıyıklarımın donduğunu bile anımsarım! Dememiz o ki, böylesi bir tabloda futbol oynamak, hünerlerinizi göstermek, zorlukların en büyüğüdür.
Osmanlı Stadı’nın zemini tam mevsime uygun! Ağır mı ağır... Teknik kapasitesi yüksek oyunculardan kurulu bir takımsanız - ki Beşiktaş öyle - kaliteli bir mücadele ortaya koyamazsınız. Artı Kartal’ın ligimizin en çok pas yapan takımı olduğunu da unutmayalım. İlk yarıda Beşiktaş, Osmanlı karşısında özellikle orta sahayı iyi parselledi, bu avantajını da Talisca’nın şık golüyle taçlandırırken, Cenk Tosun uzatma dakikalarında attığı harika golle skoru belirledi.
Osmanlıspor’da Afrika Kupası’na giden N’Diaye ve Musa’nın olmayışı, ev sahibi takımı özellikle hücumda bir hayli olumsuz etkiledi. Buna karşın Regattin’in bir bazukası vardı aklımızda kalan, ona da Fabri geçit vermedi.
İkinci yarıya risk alarak başlayan Osmanlı taaa 80. dakikaya kadar Kartal’ın kalesinde müthiş bir baskı kurdu kurmasına da bunu gole yansıtamadı. Uzun süre savunmasına kapanan Beşiktaş rakibin bu baskısını üzerinden attı, hücuma çıktı, 80’de üst üste üç
Beşiktaş, ara transferde iki oyuncuyu kaptı, Eto’o çıkmaza girdi, kapandı. Hatta tatsız bitti!
Eto’o’yu Beşiktaş’a verirler veya vermezler, netice arz-talep olayıdır. Ancak Antalyaspor Başkanı Ali Şafak Öztürk’ün açılışa davet ettiği Beşiktaş Başkanı Fikret Orman ve teknik direktör Şenol Güneş’in bulunduğu ortamda Eto’o’yu vermeyeceklerini belirtmesi pek de şık olmadı bizce. Artı, açılışta Orman ve Güneş’in isimlerinin anons edilmemesi de misafirperverlikle pek de örtüşmedi. Hem davet ediyorsunuz, hem yok sayıyorsunuz! Bu madalyonun bir yüzü...
İkinci yüzü ise Beşiktaş Eto’o’nun kapısını çalmadı, tam tersi Eto’o taaa Bodrum’a kadar giderek ikinci başkan Ahmet Nur Çebi ile görüştü. Bunu ne çabuk unuttunuz Sayın başkan?
Kaldı ki, teknik direktör Şenol Güneş’in de Eto’o’ya sıcak bakmadığını da iyi biliyoruz. Üstü kapalı cümlelerle bunu ifade etti. Güneş hocamız, elindeki malzemeden en iyisini yapacak kadar da bilgi birikimi üst seviyededir. Artı, yönetim kanadı da kulübün kasasını düşünmek zorunda... Yani ayağını yorganına göre uzatıyor. Öyle paraları çarçur etmek lüksleri yok.
Top artık Güneş hocada... Kadroya bakıyorum, o kadar çok ofansif oyuncu var ki, niye forvet peşinde
Şu ara transfer yok mu? Oldum olası huylanmışımdır. Pek de sıcak bakmam doğrusu!
Haaa, eksiği-gediği kapatma adına, nokta atışı yapabiliyorsanız, iyi bir fırsattır, tamam... Ne var ki, ara transferde her nedense hep ‘kelepir’ oyuncular vardır. Kenarda köşede kalmış, alıcı bulamamış. Öyle kaliteli oyuncu bulsanız bile, ateş pahasıdır, keseniz yetmez.
Artı, bir de riski vardır. Şöyle ki; ya kronik bir sakatlığı vardır ya da bulundukları takımlarda ‘uyum’ sorunu çekmişlerdir, mikserlik yaparlar.
Gelelim asıl konumuza... Beşiktaş’ın tecrübeli hocası Şenol Güneş, Antalya’da ‘Pivot santrfor isterim’ dedi, haklı... Pivot kelimesini biraz açacak olursak, hem takım oyuncusu, hem uzun boylu, hem de çabuk olacak. Öyle sağa sola kaçanı olursa, bulunmaz nimettir pivot santrfor. Yüksek toplarda arkadaşlarına pozisyon hazırlayacak. İşin özeti, çok yönlü bir oyuncu olacak.
Kartal’ın gündeminde olan Eto’o’nun kalibresini tartışacak halimiz yok. En büyük handikapı yaşı! Gelir mi, gelmez mi bilemiyoruz. Ne var ki görüyoruz ki Güneş hoca, Eto’o konusunda çekimser... Haklı olabilir. Neticede takımın hocası o, sorumluluğunun en büyüğü ona ait... Ne diyor Güneş, “Eto’o tarzında bir oyuncu alırsak,
Trabzonspor’un puan cetvelinde bulunduğu konuma bakıyorum, doğrusu bir sporsever olarak içim cız ediyor!
Elbette bu oyunda her sezon zirveye oynayamazsınız, hatta inişli-çıkışlı grafikler çizebilirsiniz, doğaldır. Doğal olmayan, Karadeniz Fırtınası’nın şu anki tablosu...
Bordo-mavili ekip, zirve yarışından koptu, bir bilinmeyene yelken açmış gidiyor! Diyeceksiniz ki, daha çok maç var, uzun maraton, üç puanlı sistemde her şey terse dönebilir, eyvallah. Ancak ‘Görünen köy, kılavuz istemez’ arkadaşlar...
Bu yorumu Fenerbahçe’ye farklı yenildikleri için yapmıyoruz.
Teknik direktör Ersun Yanal, bilgi birikimi yüksek bir hoca, buna da lafımız yok..... Bizi asıl irite eden, alınan yedi yabancı oyuncunun ekibe olan katkıları... İşte sıkıntı burada yatıyor.
Yusuf Erdoğan, gelecek adına umut veren bir oyuncu... Hırsını, kazanma duygusunu ve de enerjisini müthiş beğeniyoruz. Bir de Mehmet Ekici... Müthiş, teknik kapasitesi yüksek bir krampon... Top ayağına çok yakışıyor, rakip için başlı başına tehlike... Yabancılara bakıyorum, elle tutulacak, öne çıkarılacak oyuncu yok gibi! Bu benim düşüncem, katılır veya katılmazsınız.
Özellikle yabancı transferinde kılı kırk yaracaksınız arkadaş...
Vincent Aboukabar... 24 yaşında, çabuk, güçlü, mücadeleyi seviyor, çapraz koşularla rakip savunmayı yıpratıyor. Bunların hepsine eyvallah... Ne var ki, şu gol kaçırması yok mu? İnsanı delirdiyor, taraftara saç-baş yolduruyor!
Kardeşim, kolayı kaçırıyor, zoru atıyor! Tolgay’ın savunmanın arkasında Aboubakar’la buluşturduğu pozisyonu anımsayın, yüzde yüz gol... Gelin görün ki, söz konusu Aboubakar ise tartışmaya da gerek yok.
Ne yani gol attı diye göklere mi çıkaralım? Haaa, cezaalanı dışında fena işler yapmıyor değil. Cenk kardeşimiz de ona uydu, ilk yarıda klasıyla ters orantılı kötü bir vuruşla, takımını golden etti! Hele hele 68’de bir pozisyon var ki, kaçmaz kardeşim. Hadi ilk vuruşunda fantaziye kaçtın, ikinci şutuna ne demeli? Yönetim ve Güneş golcü istiyorlarsa, hatayı kendinizde arayacaksanız, Cenk ve Aboubakar kardeş! Dileriz Babel, forvetteki gol krizine çare olur.
Hazır söz forvetten açılmışken, kim ne derse desin, Kartal’a dört dörtlük bir golcünün şart olduğunu dün bir kez daha gözlemledik.
Gaziantep, her kadar savunma ağırlık bir taktikle oynasa da, çok tehlikeli bir takım... Hele hele Ghilas başlı başına yedi bela! O boyuna ve de kilosuna rağmen, hiç de ağır değil, dozer