Oğuzhan Özyakup... 19 yaşında, sezon başında Arsenal'dan alındı. Orta saha olmasına karşın, ofansif ağırlıklı özelliklere de sahip. Trabzonspor maçındaki performansıyla öne çıktı, şimdi adından söz ettiriyor.
O maçı canlı izledim, her iki ayağını iyi kullanıyor, dikine oynuyor, oyun kuruyor, fırsat buldukça şutlar atabiliyor. İyi bir kumaşı var, gelecekte yıldız adayları arasına girecek gibi gözüküyor.
Biraz araştırdık, Oğuzhan'ın transferinin perde arkasını soruşturduk. Geçtiğimiz sezon birileri onu izlemiş, Beşiktaş'a önermişler. Yönetici Tamer Kıran, teknik direktör Samet Aybaba ve ekibine Oğuzhan'ın alınması için düşüncelerini söylemiş.
Aybaba ve ekibi, genç futbolcunun video kasetlerini izlemişler, beğenmişler ve alınması için gerekli işlemlerin yapılmasını istemişler.
Oğuzhan Özyakup'un genç Kartallar kervanına katılmasından sonra teknik kadro kolları sıvamış.
Neden mi?
Çünkü, Oğuzhan çok genç ve yetenekli... Ancak hem çok zayıf, hem de güçsüz... Teknik Direktör Samet Aybaba ve ekibi, genç futbolcuya özel çalışma programı hazırladılar. Fizik olarak çok zayıf olması nedeniyle çabuk sakatlanıyor. Bunu önlemek için de Oğuzhan'ı Ümraniye'de özel program
'Meyve veren ağaç, taşlanır'....
Biz taşlamıyoruz, ağacı baltayla buduyoruz, hatta, kökünden sökmeye çalışıyoruz!
Tamam, taşlayın, eleştirin, ama o ağacı kökünden kurutmayalım...
Kaldı ki, Abdullah Avcı, daha filiz, yani daha yeni, biraz krediniz yok mu Allahaşkına? Elin yabancısına sonsuz kredi, kendi evladımıza, birazcık sabrı bile çok görüyoruz.
Efendim, sevgili Oğuz Çetin'in Milli Takım'la ilgili yorumlarını dinledim televizyon ekranlarından... İnanın onu dinlerken, olmayan saçlarımı yoldum!
Diyor ki, "Yeniden yapılanma, Hiddink'le olur, Avcı ile olmaz"...
Yapma Oğuz hoca yapma...
Sapara’nın attığı golde en büyük suçlu Fernandes’dir! İlk yarının bitimine saniyeler kalmış, oyunun tek hakimi o ana kadar Beşiktaş... Üstelik Samet Aybaba, sahaya ofansif ağırlıklı bir kadro sürmüş, doğru da yapmıştı... Baskılı ve de iştahlı oyuna başlayan Kartal, golü attı atacakken Fernandes, öyle bir hata yaptı ki, gözlerimize inanamadık!
Yahu kardeşim, tamam Olcan topa çok yakın, hem sinirleniyorsun, hem de topu ona çarptırarak sarı kart görmesi için cinlik yapıyorsun! Kullan sen topunu...
Ne oldu? Top Olcan’a çarpmadığı gibi, döndü, Kartal’a gol oldu!
Aynı Fernandes, duran toptan müthiş bir gol attı, skoru eşitlerken, bir anlamda hem tribünlerin, hem de hocasının gönlünü aldı!
Eğri oturalım, doğru konuşalım... Keyif veren bir mücadele izledik dersek abartmış olmayız...
Kuşkusuz bunda en büyük faktör, iki takımın savunmadan uzak, ofansif ağırlıklı oyunu tercih etmesiydi. Doğru da...
Çünkü iki takım da zirvenin bir hayli uzağındalar, makası kapatmanın üç puandan geçeceğini iyi biliyorlardı. Beşiktaş’ın etkili oyununda, Samet Aybaba’nın oyun şablonunun büyük katkısı var, bunu gözardı etmek ayıp olur.
Macaristan şok yenilgisi sonrası.... Milli Takım özel uçakla İstanbul için havalanırken, Ay - Yıldızlı ekibin Budapeşte'de kamp yaptığı oteli doğru yürüdük...
Nedeni çok basit...
Avrupa'da top koşturan oyuncuların büyük bir bölümünün burada kalması ve ertesi gün, top koşturdukları ülkelere gidecek olması...
Lobiye adımımızı attığımız andan Milli Takım'ın tecrübeli kaptanı Emre Belözoğlu ve sakatlığı nedeniyle kadroda yer alamayan Arda Turan'la karşılaştık.
Her ikisi de mağlubiyet nedeniyle bir hayli üzgündü...Ayak üstü siz deyin beş, biz diyelim on dakika sohbet ettik.
Kaptana Romanya ve Macaristan yenilgilerinin nedenini sorduk, o da dilinin döndüğünce bir şeyler söyledi, bu sözlerini de gazetemizde yayımladık.
Tam vedalaştığımız sırada Arda Turan, araya girdi ve kaptanı işaret ederek, "Bilal ağabey valla, Emre abiye helal olsun... O yaşına rağmen, hem Romanya hem de Macaristan maçlarında müthiş bir performans ortaya koydu. Sahada basmadık yer bırakmadı. Macaristan maçını tribünden izledim, o yaşına karşın ortaya koyduğu mücadele inanılmazdı"diyerek bir gerçeği gündeme getirdi.
Önce sizlere, oyunun baş aktörleri, futbolculara..... Canımız ciğerimizsiniz, baştacımızsınız, Türkiye’nin kalbur üstü futbolcularısınız. Şöhretiniz mi, sınırları aştı! Çoğunuz futbolda söz sahibi takımlarda forma giyorsunuz.
Peki, kardeşim sahadaki haliniz nedir, Allahaşkına?
Yenildiğiniz takıma bakın, size hiç yakışıyor mu?
Valla, ilk golü yediğimizde benim yüzüm kızardı, utandım.
Ya siz?
Romanya’nın çapı da, gücü de ortada...Asla büyütülecek bir takım da değil...
Ne var ki, biz kötüyüz, kardeşim biz!
Yiğidi öldüreceksiniz, ama hakkını da vereceksiniz. Efendim Fenerbahçe iki haftadır Alex kriziyle boğuşuyor! Ortalık toz duman... Yanlış veya doğru ortada alınmış bir karar var. Kusura kalmayın, ama bizler kurumlardan yanayız. Bu tür kararlar ilk kez mi alınıyor? Hayır... Her dönemde birileri gider, birileri gelir. Ama kalıcı olan, kurumlardır.
Ne oldu Alex yok, Fenerbahçe çöktü mü? Hayır.. Aslanlar gibi dimdik ayaktalar.
Hem de öyle, böyle değil... UEFA Avrupa Ligi’nde hem deplasman hem de bir Alman takımına dört gol atmak kolay mı?
Üstelik Alex’siz!
Bitmedi.
Oradan yorgun argın, üstelik de gergin dön, gel haftanın derbisinde Beşiktaş’ı yen... Hem de üç golle...
Hele Sow’un golü harika, hazırlanış ve atılış açısından mükemmel ötesi.
Anadolu takımlarının birbirleriyle olan maçları bizlere ayrı bir keyif veriyor doğrusu. Neden mi?
Rakip kim olursa, olsun asla kapanmıyorlar, varsa - yoksa ofansif futbol oynuyorlarda ondan.
Öyle bir golü atıp, üstüne yatmıyorlar, zamana da oynamıyorlar!
‘Daha çok nasıl gol atarım’ felsefesini öne çıkarıyorlar.
Top bir o kalede, bir bu kalede...
Eee bu da mücadeleye hem keyif katıyor, hem de heyecan.
Karabük ile Orduspor maçının fotoğraf aynen böyle...
Yeniden yapılanmaya giden Beşiktaş’a bu sezon zirve yarışında şans veren, hemen hemen yok gibiydi. Nitekim saha sonuçlarına ve de ortaya konulan futbola baktığınız zaman haksız da değiller.
Ne var ki, futbol bu, ne olacağını önceden kestiremezseniz. Evdeki hesaplar asla çarşıya uymamıştır bu oyunda.
Başta Galatasaray’ın Orduspor’a, yenilmesi sürpriz değil de, nedir? Hadi Alex kaosu ile boğuşan Fenerbahçe’nin yenilmesi doğal! Peki, ya Trabzon’un puan kaybetmesine ne demeli?
İşin özeti ‘bankolar’ da kaybediyor, bu oyunda!
Puan kayıpları, Beşiktaş’a yaradı, yaramasına da bunu avantaja dönüştürecek, otoriteleri yanıltacak, takımı ara ki bulasınız!
Bu oyunda güçlü kadronuz yok ve inişli-çıkışlı grafik çiziyorsanız, hedefi yakalamanız hayalden öteye gitmez, gidemez.
Tıpkı Beşiktaş gibi!