Beşiktaş, Galatasaray’ı yakalama derdinde, Başakşehir ise puan farkını açıp, yoluna rahat devam etmek istiyor. Ancaaak, bazen evdeki hesap çarşıya uymuyor, maalesef!
Başakşehir, puan umuduyla geldi, üç puan bıraktı, kredisinden yedi. Kartal, sağlam adımlarla yoluna devam ediyor, derbiden çıkacak sonucu bekliyor, umuda kanat çırpıyor.
***
Başakşehir, ilk etapta Kartal’ın hızını kesmeyi, ardından etkili kramponlarıyla pozisyon bulmayı hedefledi, bunda da başarılı oldu. Nitekim Karius, en az üç net pozisyonda müthiş kurtarışlar yaparken, yine savunmasının azizliğine uğradı!
Efendim Edin Visca, Başakşehir’in en büyük kozlarından biri, bunu cümle alem biliyor. Güneş hoca, buna önlem olarak, Medel’i taa ki Robinho’nun golüne kadar savunmanın soluna çekti, önünde Caner’e yer verdi. Ne var ki, bunun pek işe yaramadığını gördük. Konuk takımın pozisyon üretimleri de hep bu kanattan geldi. Ne Medel ne de Caner, Visca’yı durduramadı... Robinho’nun attığı golde, dört oyuncunun ne iş yaptığını ben de merak ettim, doğrusu!
Dememiz o ki, evet Beşiktaş çok gol atan bir ekip, ama gelin görün ki, çok basit goller yiyor, biz değil istatikler söylüyor! Bu yarıda Kartal, o bunaltıcı pas
Şansal Ağabey, Milliyet’te eski müdürümüz... Yıllarca omuz omuza çalıştık. Gazetecilik heyecanı bitmeyen bir fotoğraftır benim penceremden. Benzetme yerindeyse 7/24 haber kovalar, telefonu elinden düşmez.
Onun Milliyet’teki ‘Dobra-Dobra’ köşesini okumadan asla geçmem. Yorumları müthiş, artı içinde haberler de barındırır. Örneğin Abdullah Avcı hocamızın sezon sonunda Sevilla’ya gideceğini, Okan Buruk’un da Başakehir’de işbaşı yapacağını köşesine taşıdı. Şansal abi, ‘dedikodu’ diyor ama yazıyorsa, bir bildiği vardır, mutlaka duyum almıştır, telefon trafiği yapmıştır. Öyle laf olsun diye bunları yazmaz Şansal Ağabey...
Gelelim Abdullah Avcı’ya... Şampiyonluk için gün sayıyor, beş yıldır emek veriyor, dileriz bu emeğini şampiyonlukla taçlandırır. Biliyorsunuz şu sıralarda Beşiktaş’ı yeni sezonda kimin çalıştıracağı merak konusu. Akaretler’de kapalı kapılar ardında birçok isim geçiyor, örneğin Tayfun Korkut, Sergen Yalçın... Dönelim Avcı hocamıza, onun adı da geçmiyor değil, gönüllerde ilk sıraya oturduğunu biliyorum, bakmayın dillendirilmiyor. Niye olmasın ki?
Cengiz rahatladı
Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz ile MİLLİYET’in geleneksel ödül töreninde karşılaştım, elini sıkarken
Bu oyunu, heyecanıyla, mücadelesiyle, bol gol pozisyonlarıyla, ofansif taktikleriyle, atılanlar ve de atılamayanlarıyla, temposuyla, sahadaki aktörlerin sadece futbol oynama isteğiyle seviyoruz. İki takım oyuncuları öyle yan yolları tercih etmiyorlar (!) izleyenlere futbolun, futbol olduğunu anımsatıyorlar. Özeti, hem Rizespor’a, hem Beşiktaş’a bu anlamda teşekkür borçluyuz. Bize nefes kesen bir mücadele, 9 gollü bir doksan dakika izlettikleri, örnek oldukları için alkışlıyoruz.
Rakamsal gerçeklerden yola çıkacak olursak, puan cetvelinde yerleri farklı da olsa, ikinci yarıdaki karneleri birbirine yakın. Aferin yerli hocamız Okan Buruk’a, Rizespor’a harika futbol oynatıyor, hesapları, taktiği galibiyet üzerine kurulu, emeğinin karşılığını da alıyor.
Ne var ki, bazen evdeki hesap çarşıya uymuyor! Eee Beşiktaş da öyle çantada keklik değil, zirvenin diğer bir ortağı. Skor tabelası da bunu işaret ediyor. İşte bu iki faktör, haftanın son maçında ortaya konulan futbola müthiş kalite ve heyecan getirdi.
Rizespor, oyuna müthiş baskılı başladı, pozisyon üretti, gelin görün ki, başta Vida olmak üzere, Kartal’ın savunması, bu baskıya bir hayli direniş gösterdi. Bu tür baskıları aşmanın
Geçen hafta Şenol Güneş hocamızla Ümraniye’de bir araya geldik, iki saate yakın sohbet ettik. Bu süreçte birçok konuya parmak bastık. Sorular yönelttim, Güneş hoca, yan yollara sapmadan açık yüreklilikle yanıtladı. O konuşmaları değerli okuyucularımızla paylaşmak isterdim ama adı sohbet olunca, akan sular durur. Bizleri büyüklerimiz böyle yetiştirdi, öyle de kalmaya devam edeceğim. Neticede böylesi sohbetlerin gerçekleşmesinde ‘güven’ çok önemlidir. Beni, bilen, bilir.
Burak Yılmaz’ın medyada yer alan bir cümlesi var, “Şenol Güneş baba gibi...” Biliyorum ki, sıkıntılı oyuncuları, yeniden kazanma adına her türlü yöntemi dener Güneş hoca... Sabırlıdır, kesip atmaz, şans verir, taa ki, düzeltene kadar... Burak Yılmaz’ın “Baba” kelimesi, Şenol Güneş hocayı çok güzel ifade ediyor.
Güneş’in bakmayın sinirli hallerine, müthiş duygusaldır ama hiç belli etmez... Milli Takım’la sözleşme imzaladı, iki maça çıktı, yeniden Kartal’a motive oldu, tam gün mesai yapıyor. Yüzü gülüyordu, keyfi yerindeydi, çevresine, mesai arkadaşlarına pozitif enerji veriyordu hoca...
Son söz olarak, taraftarlara seslenmek istiyorum. Güneş hoca, Kartal Yuvası’nda iki şampiyonluk yaşadı, hele hele ilkinde
Hukukçu değiliz... Ne var ki yıllarım Beşiktaş kongrelerini izlemekle geçti. Bu nedenle biraz olsun donanımlıyız.
“İbra” kelimesi Arapça kökenlidir, Türkçe karşılığı “aklama” ya da “temize çıkma”dır. Hatta “beraat” kelimesiyle yakın anlama gelir.
Bu kelimenin anlamını öğrendikten sonra, dönelim asıl konumuza, yani Galatasaray’a...
İşin hukuki boyutlarına girmeyeceğim, bizi aşar. O yönünü uzmanlara bırakmak işin en doğrusudur. Tüzükler, kulüplerimizin anayasasıdır. Yönetimler bunun dışına çıkamaz. Efendim, görüyoruz ki, Galatasaray Yönetimi sıkıntılı bir sürece girdi. Ortalık toz-duman... Yazılı ve görsel medyanın gündemine oturdu. Nasıl oturmasın arkadaş? Galatasaray geçtiğimiz sezonu şampiyon olarak bitirdi, şimdilerde ise ikinci sırada hedefi kovalıyor. Mali Kongre’de başkan Mustafa Cengiz ve arkadaşları üyelerin oylarıyla mali anlamda ibra olurken, idari yönden kırmızı kart gördü! Denetim Kurulu da bu anlamda sınıfta kaldı!
Elbette üyelerin özgür iradelerini eleştirecek halimiz yok ama müthiş bir çelişki var arkadaş! Mali yönden Başkan Cengiz ve yol arkadaşlarını aklıyorsanız ki öyle, bu da kulübü iyi yönettiklerinin en büyük belgesi ya da en büyük göstergesi değil
Şenol Güneş, en olgun ve verimli çağını yaşıyor... Görüyoruz ki, heyecanından hiç bir şey kaybetmemiş. Sanırsınız ki, Milli Takım’da ilk kez görev alıyor. Eğri oturacağız, doğruyu söyleyeceğiz. Ay-Yıldızlı ekipte, görev almanın zorluğunu biliyoruz... Gözler hep üzerinizdedir, alimallah, bir yenilmeye ya da hedeften uzaklaşmaya görün, yanarsınız!
***
Önümüzdeki hedef 2020 Avrupa Şampiyonası... İyi de bir başlangıç yaptık. Önce Arnavutluk, ardından da Moldova’yı devirdik, yolumuza sağlam adımlarla yürüyoruz. Grupta Fransa ve İzlanda gibi iki ciddi rakibimiz var... Bu gerçeği de gözardı etmeyelim... Ak mı, kara mı, o maçlarda göreceğiz.
Moldova’yı biliyoruz... Öncelikle çok adamlı, savunmasına yaslanan bir ekip. Milli Takımımızla, rakibimizi kantara çıkaramayız. Moldova savunma ağırlıklı futbolunu 24 dakika sürdürebildi... Hasan Ali Kaldırım, üstelik yürüyüş için kullandığı sağıyla kilidi açtı, ardından iki dakika sonra Cenk Tosun devreye girdi, farkı ikiye çıkardı. Efendim, bu oyunda ‘kazanan takım bozulmaz’ mantığı var, katılmıyorum. Bal gibi bozulur, mutlaka teknik adamların bildiği bir şey vardır. Nitekim Güneş, Okay Yokuşlu, Emre Belözoğlu ve Gökhan Gönül’ü yedek
A Milli Takımımız’ın, Arnavutluk ve Moldova ile oynayacağı karşılaşmalar öncesinde Teknik Direktör Şenol Güneş, değerli meslektaşlarımla Riva’da bir araya geldi. Tüm yazarları tek tek telefonla arayan Güneş hoca, beni de aradı, uzaktım, katılamadım. O tarihi karede ben de yer almak isterdim, olmadı. Tarihi kare diyorum, çünkü bugüne kadar böylesi geniş katılımlı bir basın toplantısına tanıklık edemedik, maalesef! Dileriz, bu birliktelik uzun soluklu devam eder.
Şenol hocayı yakından tanıyanlar bilir, diline fren koymak gibi bir alışkanlığı yoktur, içinden ne geçiyorsa, sakınmaz, yan yollara sapmaz direkt söyler. Güneş’in bazen eleştirinin dozunu kaçırdığını kendisi de, bizler de biliyoruz. Neyse sözü ay-yıldızlı ekibe ve Güneş’e çevirelim. Açıkladığı kadro öyle aman aman sürprizlerle dolu değil... Genç ve olgun oyunculardan kurulu bir kadro, bence hiç de sakıncası yok, doğru tercihler var. Örneğin Emre Belözoğlu... Bu onurlu formayı, oynadığı futbolla hak ediyor, kimsenin de gıkı çıkmaz. Gençlere en büyük örnektir Emre. Artı iyi kaptandır, birleştiricidir. Burak Yılmaz da en olgun çağını yaşıyor. Ay-yıldızlı ekibe müthiş katkılar yapacağından bir milim kuşkum yok. Efendim dedik
Kagawa Beşiktaş’a geldiği günden bu yana efendim Ljajic ile birlikte yan yana oynar mı, oynamaz mı? Valla niye oynamasın ki kardeşim, futbolcuysa kale hariç her yerde oynar. Baksanıza Medel, adam hızır gibi, Güneş hoca onu dama taşı gibi kullanıyor, Adriano sakatlandı, Caner yok, hop stoperden sol beke, sürgün gibi, ordan oraya!
***
Göztepe’nin ligdeki konumu malum, düşme potasının yakınlarında... Ev sahibi takımın, “ne koparırsam kârdır” düşüncesiyle çıktı sahaya. İlk yarı boyunca, oynamaktan çok, oynatmamaya hedeflenmiş, orta sahayı geçilmez kıldılar, başarılı da oldular, fena pozisyon üretmediler de değil. Bunların temelinde de ofansa çıkışlarda savunma güvenliğini unutan, tehlikelere davetiye çıkaran siyah-beyazlılar idi!
***
Rakibin bu anlayışı Kartal’ın hızını kesti, cezaalanına girmeye, pozisyon üretmeye hasret kaldılar! Hadi Caner yok, Adriano sakatlandı, kanatlardan ortaları arayın ki bulasınız! Hadi ortaları unuttuk, yahu kardeşim Burak Yılmaz’ın koşu yoluna derinlemesine paslar atacak oyuncuyu da mumla aradık! Tamam, bu süreçte topla oynama yüzdesi Kartal’ın yanında, üretime yansımıyorsa neye yarar ki? Sadece korner ve duran toplarda siyah-beyazlı futbolcuları on