Kuşkusuz bizim kulvarda en çok yazılan, çizilen, manşetleri süsleyen Fenerbahçe’nin iki gün süren kongresi... Evet, dile kolay tam tamına 20 yıldır Fenerbahçe başkanlık koltuğunda oturan, bu sürece 6 lig şampiyonluğu olmak üzere toplam 13 kupayı müzesine taşıyan Aziz Yıldırım, bayrağı Ali Koç’a teslim etti.
Sarı-lacivertli kulübün iki gün süren kongresine uzaktık, yurt dışında A Milli Takım’ın peşine takıldık. Ne var ki, gelişmeleri internet ve sosyal medyadan izledik. Demokrasinin olmazsa olmazı, sandıktır. Oradan çıkan sonuca herkes saygı göstermek zorundadır. Artı, demokrasinin olduğu yerde, her üye çıkıp aday olabilir. Buna karşı çıkmak demokrasiyle ters orantılıdır.
Seçim öncesinde sokaktaki Fenerbahçeli futbolseverlerin sürekli nabzını tuttuk. Sosyal hayatın içinde birisi olarak, sarı-lacivertli renklere gönül verenlerin neredeyse tamamı oylarını Ali Koç’tan yana kullandılar! Evet, sokaktaki taraftar istiyordu, ne var ki oy kullanma şansları yoktu! Gördük ki, kongre üyeleri tercihlerini sokaktaki seslerden yana kullandılar ve Ali Koç’u başkanlığa seçtiler.
Fark mı? Rakamlar ortada, tekrar etmenin anlamı yok. Yazılı ve görsel medyadaki meslektaşlarımızla da telefon trafiği
Rusya, evinde Uruguay, Suudi Arabistan ve Mısır ile finallerde mücadele edecek... Rusya, öyle aman aman güçlü bir ekip değil, hele bu futbolla gruptan çıkması bence büyük sürpriz olur. Uruguay ve Mısır, Rusya için büyük tehlikedir, hatırlatması bizden!
Elbette bu maç bizi çok ilgilendiriyor, çünkü 7 Eylül’de start alacağımız Uluslar Kupası’ndaki ilk rakibimiz. Elbette Rusya’da değişim içinde, finaller için son provayı bizimle yaptılar. Gördük ki, Rusya öyle korkulacak takım değil...Yeter ki, bireysel hatalardan uzak kalalım, arınalım! Örnek mi? Çağlar Söyüncü... Boylu-poslu, yetenekli, topla çıkışları, oyun kurması, geri dönüşleri harika, çok beğendiğim bir oyuncu... Öyle ki, bu kadronun değişmesidir... Ne var ki, ilk yarıda yediğimiz gol bireysel yani Çağlar’ın hatasıydı. Hadi bu hazırlık maçı, canı sağolsun, yeter ki, puan maçlarında olmasın.
Lucescu, gençlerin peşinde, iskelet kadroyu oluşturmanın hesaplarını yapıyor... Valla, bu gençler özellikle 2020 için bizlere pozitif enerji veriyor, umut vaat ediyor.
En önemli yanları, iştahtılar, mücadeleyi seviyorlar, pes etmiyorlar, özgüvenleri harika. Kuşkusuz, şu anki kadrodaki oyuncuların çoğunu biliyoruz, tanıyoruz. Geçmişte bir
A Milli Takım’da yeni yüzler ve yeni heyecanlara yelken açtık... Avrupa Uluslar Kupası elbette önemli, ama asıl büyük hedef 2020 Avrupa Şampiyonası finalleridir... Lucescu’nun kritik bir süreçte işbaşı yaptığını biliyoruz, hedefi kaçırdık, gidemedik... Dememiz o ki, Lucescu’nun mazereti geçerlidir, lafımız yok... Ne var ki bizi 2020’ye taşıma gibi ağır bir sorumluluğu var... Bu yükün altından kalkar mı, kalkamaz mı, bilemiyoruz. Bildiğimiz, çok deneyimli ve en önemlisi Türk futbolunu yakından tanıyan biridir Lucescu. Bu büyük hedefi yakalama adına her türlü kredisi var. Bu krediyi boşa çıkarmamak da onun görevidir.
***
A Milli Takım’daki bu değişimi bizlerde heyecanla izliyoruz... Görüyoruz ki, futbolcular da heyecanlı, istekli ve arzulu... Hazırlık maçı da olsa işlerini ciddiye alıyorlar, kazanma adına varını-yoğunu ortaya koyuyorlar, aferin onlara.
Ne var ki, ikinci yarıdaki olaylar tüm keyfimizi kaçırdı!
***
Tunus karşısında penaltıdan ilk golümüzü Cenk Tosun attı... İki dakika sonra yine savunmamızda bireysel hatadan Tunus skoru eşitledi. Tam bu sırada Cenk, maçın oynandığı sırada önümüzdeki alt tribünde bir Türk taraftarla tartışmaya girdi, ortalık karıştı, tribüne
İnsan üzülüyor, düşünün İran Dünya Kupası Finalleri’nde oynayacak, ama biz yokuz! Geriye dönüp bakmak, hayıflanmak belki yersiz, olan olmuş, biz evimizde kaldık! Şimdi ülke olarak yeni bir büyük hedefe yani 2020 Avrupa Şampiyonası’na odaklandık. A Milli Takımı’mız elemeler için start aldı, ilk hazırlık maçını da İran’la gerçekleştirdi.
Elbette, hazırlık maçı da olsa kazanmak önemli... Bu tip hazırlık maçlarında skor tabelasına hep yan gözle bakmışımdır nedense, bu bizim doğrumuz. Asıl önemli olan bizi 2020’ye taşıyacak kadronun kimlerden oluşacağıdır. Lucescu deneyimli bir teknik adam, artı elinde geniş bir oyuncu havuzu var. Geçmişte ülkemizi kesik kesik de olsa, başarılar kazandıran iskelet kadro yaşlandı... Dememiz o ki, artık değişim zamanıdır. Lucescu’nun bu değişimi nasıl gerçekleştireceği önemlidir. İran’dan sonra Tunus ve Rusya ile oynayacağız... Bu tip hazırlık maçları Lucescu için değişim adına müthiş bir fırsattır... Artı çok yetenekli genç oyuncularımız var, bunlardan bizi 2020’ya taşıyacak, kadroyu bulmak da Lucescu işi... Bu fırsatı dileriz iyi değerlendirir, kadro tercihlerinde hatalar yapmaz. Rumen hocanın kredisi fazlasıyla var, dileriz bunu iyi kullanır, ülkemizi
Fatih Terim, benim penceremden hep zor günlerin adamıdır. İmparator, Galatasaray sevdalısıdır, o ilklerin adamıdır. Pes etmek kelimesi onun lugatında yoktur. Mücadeleyi sever, başarı için gecesini-gündüzüne katar. Omuzlarındaki yıldızlara erişmek, onun rekorlarını kırmak zordur, hatta imkansız gibidir. Dokuz sezona 6 şampiyonluk sığdırmak kolay mıdır? Dört kez üst üste şampiyonluk yaşayan, başka bir teknik adam var mıdır?
UEFA Kupası, onun için zirvenin son noktasıdır. Belki iç hatlardaki rekoru egale edilebilir ya da kırılabilir. Peki UEFA Kupası? İşte zorlukların en büyüğü de budur. Keşke diğer takımlar, diğer değerli hocalarımız da bunu başarabilse...
Fatih Terim hocamız, övgüyü de alkışı da fazlasıyla hak ediyor. Bilgi-birikimi, tecrübesi, teknik donanımı, rakip analizlerinde de bir numaradır.
Bu oyunda motivasyon elbette önemlidir. Ancak sadece ufak bir parçasıdır. Sanıldığı gibi başarılar öyle motivasyonla falan yakalanmıyor. Terim’in o erişilmez başarılarını sadece motivasyona bağlamak, haksızlıkların en büyüğüdür. Haaa ayrıca bu da Terim’in bir özelliğidir, artısıdır. Fatih Terim’i şampiyonluğu nedeniyle bir kez daha buradan kutluyor, başarılarının devamını diliyorum.
Zirve
Cyle Larin... 23 yaşında, 1.88 boyunda, Kanadalı... Transferinde referansı Atiba, yani doğru adres...
Hava toplarındaki zamanlaması, top tekniği harika... Artı, öyle yan gelip yatan oyuncu değil, adam kovalıyor, top kapıyor, kafa toplarını asla sektirmiyor, vuruyor... İkinci yarıda biri kafayla olmak üzere, iki gol attı. Talisca’nın attığı gole de ortak oldu. Üstelik sağlam bir fizik gücü var, kolay kolay yıkılmıyor.
Ahh hocam ahh, ne olur şu Larin’i keşke ikinci yarının başından itibaren oynatsaydın! İddia ediyorum, Larin, Negredo’dan çok daha iyi... Keşke çanta gibi yanında taşımayıp, Larin’i vitrine çıkarsaydın, fena mı olurdu hocam?
Demir Grup Sivasspor yabana atılacak takım değil, bulunduğu yeri hak ediyor, yani iyi futbol oynuyor. Ne var ki, Beşiktaş gibi ligin pas yüzdesini üst seviyeye çıkaran, presi her bölgede yapan bir takıma kafa tutmak sanıldığı kadar kolay değil. Nitekim, ilk on dakika bocalayan Beşiktaş ilerleyen bölümlerde bu özelliklerini sahaya yansıttı, Sivasspor zorunlu olarak savunmasına yaslandı.
Lens, sezon bitti açıldı (!), iyi mücadele etti, kanadını iyi kullandı, isabetli ortalar yaptı. Larin iki kez kafayla kaleyi yokladı, atamadı. Ancak Kartal’ın altın kafa
Uzmanlık alanımız Beşiktaş... 45 yılı aşkın Kartal’ı izliyorum. Yazarlığa terfi ettikten sonra, Ümraniye’ye uzağım, partnerim Serdar Sarıdağ bayrağı teslim aldı, o da giderek tecrübe kazandı, işini de iyi yapıyor.
Uzak olabilirim, ama muhabirlik apoletim hâlâyerinde duruyor, merak ettiğim soruların doğru yanıtını da çeşitli kaynaklarımdan alıyorum. Bizim mesleğin en keyif yanı muhabirliktir. Örnek mi? Attila Gökçe ağabeyimiz... Müthiş kalemi var, yorumlarını okurken,o akıcı üslubu, Türkçesi, benzetmeleri başlı başına insana keyif ve de feyiz veriyor. Buna karşın yazarlık kadar müthiş habercilik yönü de var. Bilgisi, birikimi asla tartışılmaz, örnek aldığım, donanımlı gazetecidir Attila Ağabey...
Nereye varmak istiyorum, ben de merak ediyorum; Beşiktaş’ta sezon bitiminde neler olacak? İki yıl üst üste şampiyon olan, bu sezonu kılpayı kaçıran Şenol Güneş ile yönetim yola devam edecek mi? Şenol Güneş, “Buraya kadar” derse, yerine kim gelecek? Yönetimin transfer listesinde kimler var?
Şu sıralar camiada, kapalı kapılar ardında, Şenol Güneş hocanın ayrılacağı ve yerine Tamer Tuna’nın geleceği konuşuluyor. Bir atasözü vardır, “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” diye... Yönetim ve Ümraniye
Hedef kaçtı mı, ne moral kalır, ne de konsantrasyon! Bu faktörlere bir de sakatlıkları eklersek, ne kadar büyük takım olursanız olun göze hoş gelen futbolu ortaya koyamazsınız. Tıpkı dünkü Beşiktaş gibi. Elbette hedef de kaçsa, Quaresma, Negredo, Tosiç ve Pepe’den yoksun da olsanız, düşmeye aday takımın karşısında özellikle ilk yarıda böylesi futbol ortaya koyma hakkınız yoktur!
* * *
Osmanlıspor’un durumu çok kritik, futbolcular da bunun farkında! Aslında kadrosu çok kötü değil, tam tersi etkili kramponlara sahipler... Örnek mi Serdar Gürler, valla aslanlar gibi, hem savaştı, hem de iki gol attı. Özellikle ikinci goldeki röveşatası harikaydı. Ancak Anıl Karaer’in 48’de kendi kalesine gol atması, ev sahibi takımı moral olarak oyundan düşürdü. Nitekim oyuna sonradan giren Mustafa Pektemek 50’de skoru 2-1 yaptı, altı dakika sonra yine Serdar Gürler durumu eşitledi.
* * *
Beşiktaş’ın eksiğini-gediğini iyi değerlendiren Osmanlıspor, ilk yarıda akıllı bir oyun taktiğiyle sahaya çıktı, savunmasını sağlam tuttu, kontra toplarla pozisyon aradı, bundan da iki gol çıkardı. Gürler’e lafımız yok, ancak Kartal’ın savunmasına lafımız çok! Dememiz o ki, Tosiç ve Pepe’niz yoksa, o golleri yersiniz!