Aşkın heykelini yapabilir misin?

1 Nisan 2017

Gözlerini gözlerinden ayıramadığı, nefesini kendi nefesinde soluyan, kalbini yerinden çıkacakmış kadar şiddetle attıran, ruhunu bedenine dar getiren, coşkusundan çılgınca mutlu olunan bir aşk için gerekli olan aşığın heykelini yaptığını söylese birisi bize onunla dalga mı geçeriz yoksa nasıl yapıldığını bize de öğretmesini mi isteriz?

Dalga mı geçiyorsun elbette öğretmesini isteriz?

diyenlere ufak bir hatırlatma: aslında zaten yapıyoruz! Hem de oldukça ustaca. Hadi, -hepimiz yapıyoruz- gibi iddialı bir laf yerine -çoğumuz yapıyor olabiliriz- diye mütevazıca bir seviyeye taşıyalım lafı.

Adı üstünde değil mi zaten, "Hayalimdeki Aşk" başlıklı bir senaryoyu gerçek hayatımızda sahnelemeye başlarsak neler yaşarız?

Yıllarca hayalini kurduğumuz, tüm detaylarıyla senaryolaştırdığımız aşk, karşılaştığımız ile biraz olsun benzerlik içerdiğinde

yok bu oyuncu değil, sıradaki!

diyenlerden mi yoksa

Yazının Devamı

Savaşla sevişmesek olur mu?

31 Mart 2017

Sabahları alarm gerilimiyle değil, güneşin doğuş huzuruyla uyanmayı alışkanlık edinenler muhtemelen bilmezler ama genelde sabahları sinir harbi yaşanır: Patlamayı bekleyen afyonlar, uyandırana karşı şiddet eğilimi, soğuyamadan içilmek zorundaki sıcak sıvıya öfke, kavgayla aşılan yol hikayeleri gibi.

Hangimiz; böyle bir ortamın başrolünde olmasak bile, figüranı olmaya zorlanmıyoruz?

Hayatımız; huzuru sağlamak için mücadele etmek zorunda kalmaya başladığımız andan itibaren -yani çocukluğumuza veda eder etmez- buna benzer bir tür savaş hali almadı mı?

Farkında bile olmadan savaşla sevişerek şiddetleri doğurmuş olabilir miyiz?

En yakınımızda olan 'çok sevdiğimize' bile hoş görülü olmak için uğraşıyor muyuz, hoş görünmek için uğraştığımız kadar?

Severken koklamadan, sevilirken ışıldamadan tüketiyor olabilir miyiz sevgiyi?

Aynı gezegeni paylaştığımız bir neslin; "Savaşma Seviş" önerisindeki özneyi 'Savaşma' olarak mı anladık yoksa?

Bu kadar çok sorunun, cevaplarının da içimizde bulunduğu tartışılmaz. Dikkatimizden kaçan minik bir ayrıntı bizim aslında kolayca sahip olduğumuz huzuru zor kullanarak kaçırdığımızı görmemizi sağlayabilir.

Yazının Devamı

İki durak arası mutluluk mümkün mü?

27 Mart 2017

Tıklım tıklım bir tramvay. Herkes kendi halinde, yüzlerinden düşen bin parça. Suratsızlık, mutsuzluk, sıkıntı, huysuzluk dolu tüm yolcularda. Gidiliyor tıngır mıngır. İnenlerin yüzlerinden düşürdüğü bin parçaları eze eze yeniden binenlerin mutsuzlukları daha da tıklım tıkış yapıyor tramvayı. Arada birisi telefonda -olmadığı yerde olduğu yalanını söylerken- duyanların; refleksle bakışlarını sesin geldiği yöne çevirmesi dışında hiç bir duygu belirtisi yok, koca kalabalıkta.

Olur şey değil, bu da ne böyle?

Kahkaha sesi çınlıyor. Hem de tek sefer değil? İki durak geçildi, hala kikir kikir gülüşmeler, arada kahkaha sesleri resmen cıvıl cıvıl renkli boya saçıyor tramvayın içindeki tüm kararmışlıklara.

Kabul edilir şey değil! Bu ne rezillik, kepazelik! Hem de genç kızlar! Hiç yakışık alır mı?

Kime göre nasıldır bilemem ama tramvaydaki kararmışlıkların içindeki iki orta yaşın üzerindeki hanım önce refleks olarak istemsizce gülümsedikleri eğlenceli kahkaha seslerine anca iki durak tahammül edebildiler. Yüzlerindeki gülümseme,iy karanlığa öyle çabuk gömüldü ki, bir birlerine yetiştirip, eğittikleri çocuklarının nasıl böyle edepsizlik yapmadıklarını anlatmaya başladılar. Yetmedi,

Yazının Devamı

Aşkolsun Limon!

21 Mart 2017

Öyle mütevazı bir hali var ki; farkına bile varmadan hayatımızın içinde ona oldukça fazla yer ayırmış durumdayız.

Limon

Çaya, çorbaya, şifaya, susuzluğa, keke, pastaya, kokuya ve nerdeyse her derde deva Limon!

Şimdi tüm bunlar yetmezmiş gibi “Aşk olsa Limon” diyerek de bir ekleme daha yapalım:

Yazının Devamı

Hadi MUTSUZ olalım!

16 Mart 2017

Sevdiğinizin gözlerindeki sevginin ışıltısından etrafı göremeyen gözlerinizin önüne, bir anda bunun sonsuza kadar sürmeyeceğini yazan fosforlu neon ışıklı bir tabela getirildi mi?

Endişelenmeyin dışardan değil doğrudan içerden servis ediliyor. Korku üreten çalışanlarımız boş durmuyor. Kızmayın onlara, bir şekilde hayatta kalmak zorundalar. Korku olmasaydı kendimizi güvende hissedebilir miydik?

Daha bir ilişkiye başlarken bile önümüzdeki beş yıllık korku planlarını da yapmadığınızı iddia edebilir misiniz? Bi soralım:

"ya başkasına aşık olursa? ya taksitler ödenmezse? ya istediğini veremezsem? ya mutfakta iyi değilse? ya istediğimi alamazsam?"

Korkun!

Korkulacak o kadar çok şey varki hayatta, hepsinden de tir tir titreyerek korkmamız gerekiyor. Çünkü bu yüzden korku var! Korkusuzluk; yaşamın dengesine katkı sağlayacak bir kazanım olabilir mi sizce?

Hayat her iki karşıtı da içinde barındırdığı için doğum/ölüm çizgisinde cambazlık yapıyoruz.

İyilik ile kötülük arasında, ne etliye ne sütlüye dokunmadan koşar adımlarla yaşayarak. Korkmak bize güvende olmak için, ağlamak; gülmek için, sevinmek; üzülmek için, mutlu olmak; mutsuz olmak için gerekli.

Yazının Devamı

Mutluluk hormonu nasıl çoğaltılır?

11 Mart 2017

Sirkeci vapur iskelesi önü. Her zamanki kadar kalabalık ve hareketli. Vapura yetişmek için koşanlardan biri; kaçırdığı vapura mı yoksa soluk soluğa kaldığına mı dertleneceğine karar veremezken, iskelenin sol köşesinde çok tanıdık bildik ve ne yazık ki alışık olunan bir görüntüye takılır gözü.

Yedi belki sekiz yaşında bir çocuk yere bağdaş kurmuş önüne atılacak paraları bekliyor.

Hikayesi, kimliği, nedeni ömür boyu tartışılabilecek kadar uzun ve hüzünlü olabilir ama on saniyeliğine çantadan çıkartıp bir paket sütlü çikolata uzatıldığında tüm bu konular ipleri kesilmiş renkli balonlar gibi gökyüzüne uçuveriyorlar. Gerçeklerden hızla uzaklaşan balonları takip eden gözler, tekrar yer yüzünün kızarmayan suratlarına geri dönene kadar.

Döndüğünde görülen ise çocuğun bağdaş kurduğu yerde yırtılmadan, zarifçe ve yapışkanlarından -itinayla- açılmış, buruşturmadan bırakılmış çikolatanın boş ambalajı oluyor.

Çocuk ?

Yok, gitmiş. Oturduğu yerde açtığı kesin paketi.

Hepsini bir çırpıda yedi mi? Paylaşmak için sevdiği birisine mi götürdü? Sevindi mi? Beğenmedi mi? Tahmin etmek imkansız.

Yeniden aynı yere gelir mi? Tahmin etmek zor değil!

Yazının Devamı

Sevgi denizinde boğulmak mümkün mü?

9 Mart 2017

Hayatın en güzel renkleri gökkuşağındaysa eğer, gökkuşağının en güzel tonları da sevgiye ait olan damlalardan oluşmuş olabilir.

Ne de olsa sevgi yüzünden gözyaşı dökmemiş kimse yoktur, kahırdan da olsa, mutluluktan da olsa.

İşte bu damlalar kocaman bir denizin parçaları; sevgi denizinin.

Yüzmeyi bilen için muhteşem, bildiğini sanan için tehlikeli olan sular.

Yazının Devamı

Sevmeye aç olan var mı?

7 Mart 2017

Hayata ilk bakışı attığımız gün ile o bakışın son kez atılacağı gün arasında göz ucuyla görülmüş bile olsa hepimizin bir sevgi hikayesi mutlaka vardır.

Biri geçmişte çok çekmiştir, bir diğeri hala çok mutludur. Hiç birini bir diğeriyle kıyaslamadan tek ortak noktaları; sevgi olsun konumuz.

Önceliği ise çoğunluğun çok iyi bildiği sevilmeye verelim.

Çünkü sevilmek ile başlayan bir hayatımız olduğu tartışılmaz. İlk tanıştığımız sevgi türü -ne yazık ki- karşılıksız sevilmek. Geçen zaman bize bunun her ilişkide olmadığını kanırta kanırta öğretene kadar süren beleş mutluluk besini.

Yazının Devamı