Pazar akşamı Ertuğrul Osman’ın eşi, Afgan Prensesi Zeynep Osman’dan Demet Sabancı Çetindoğan’a, İpek Cem Taha’dan Mina-Sinan Temo’ya birçok sanatsever, koleksiyoner, SAHA derneği üyesi bir aradaydı.
Art Dubai Elçisi Nilüfer Tarzi Kuran ve Art Dubai Artistik Direktörü Pablo del Val ev sahipliğinde Soho House’da düzenlenen yemekte.
Art Dubai 13. yılını kutluyor, bu yıl 20-23 Mart’ta Madinat Jumeirah otelde gerçekleşecek.
Fuar sırasında Dubai’yi ve hatta Abu Dabi’yi daha iyi tanıtmak için de harika programlar hazırlanmış.
Fuarda da son yıllarda sadece çağdaş sanat değil, modern sanat bölümü de var.
Bu yıl Türkiye’den Sanatorium, Anna Laudel ve Zilberman galerilerin katılacağını açıklıyor Pablo del Val.
Gözde İlkin’in işlerini de yabancı bir galeride görebileceğimizi anlatıyor.
Londra, Basel ve New York’la sınırlı değil artık çağdaş sanat dünyası. 14 Şubat’ta Frieze’in Los Angeles açılımı başlıyor, 20 Şubat’ta ise 1.54 sanat fuarı Marakeş’te.
Dünyanın en önemli sanat markalarından biri Frieze. Londra’da bir kültür-sanat dergisi olarak başladı, daha sonra ise her yıl farklı zamanlarda Londra ve New York’ta düzenlenen çok önemli bir sanat fuarı haline geldi. Hatta sanat koleksiyonerleri için eserleri Frieze’den almak da bir artı değer oldu. Koleksiyonerlerin bir sanat eserini neden özellikle Frieze’den almayı tercih ettiklerini, Frieze’in bir ölçü ya da sanatla tanışma aracı olup olmadığını daha önce Frieze’in kurucusu Matthew Slotover ile konuşmuştum.
O zaman kendi kişisel koleksiyonu için stratejisi olmadığını öğrendiğimde de şaşırmıştım. Tıpkı son yıllarda Frieze’i gezerken Contemporary İstanbul’un açılışındaymış gibi hissetmeme şaşırdığım gibi. Koleksiyoner, galerici, sanatçı birçok tanıdık isme rastlıyorsunuz Londra’da Frieze’i gezerken. Hatta selamlaşmaktan eserlere bakamaz hale bile geliyorsunuz.
Selamlaşma faslı bittiğinde de Stella McCartney’den David Bailey’ye, Tom Dixon’dan Thomas Heatherwick’e kim var kim yok inceliyorsunuz. Zaten Frieze’de
Bugün çok merak ettiğim bir serginin açılışı var.
Gözüne, gustosuna ve kalemine hayran olduğum Tarık Bayazıt’ın pop-up sergisi.
Tarık Bayazıt’ı Changa’nın yaratıcılarından diye tanıyoruz.
Savaş Ertunç’la birlikte global şirketlerde profesyonel hayatlarını bırakıp hayallerinin peşinden gittiler.
Daha restorancılık modası başlamadan yıllar önce Taksim’de Changa’yı açtılar, hem restorancılıkta hem de o dönem Taksim’i canlandırmada öncü oldular.
İlk defa bir restoranın çağdaş sanat koleksiyonu da kokteylleri ve yemekleri kadar konuşuldu.
Taksim’deki Changa, İstanbul yeme-içme hayatındaki değişimi başlattı, ilk defa İstanbul’da bir restoran Wallpaper’dan Monocle’a birçok önemli yayının radarına girdi.
Daha sonra Changa, Sakıp Sabancı Müzesi’nde de müzedeChanga ile harikalar yarattı, sergilere özel hazırladıkları nefis yemekler resim gibiydi, unutmak mümkün değil.
Dünya gerçekten ya çok küçük ya da gezdikçe gördükçe, yeni insanlarla tanıştıkça kendi dünyanız ister istemez çok büyüyor.
Tam iki yıl önce Jale Erentok sayesinde kendimi Londra’nın meşhur at yarışı Royal Ascot’ta bir locada buluyorum.
Yanımızda ise atlardan, Kraliçe’den ve hatta bakmaya doyamadığım şapkaların çoğundan daha çok ilgimi çeken İranlı teknoloji girişimcisi Hamid Ansari var.
Hamid Ansari şimdiye kadar yaptığı işleri heyecanla anlatıyor, biz de heyecanla dinliyoruz.
Voice over IP teknolojisini geliştirmişler, şimdi sağlık hizmetlerini geliştirecek uygulamalar üzerinde çalışıyorlar, Prodea adlı bir şirketleri var.
Dünyanın en büyük teknoloji girişimcilerinden biri kendisi.
Ama bütün bunlar sanki çok da önemli değilmiş gibi, en çok gururla anlattığı kendisi gibi mühendis olan eşi oluyor.
“Benim eşim uzaya giden ilk Müslüman kadın” diyor gururla.
Dünyanın en çok izlenen spor etkinliği: Super Bowl.
Her yıl olağanüstü devre arası şovları ve müthiş reklamlarıyla konuşuluyor, reklamların fiyatları giderek artıkça kalitesi de aynı oranda artıyor.
Geçen yıl devre arasında sahneye çıkan Lady Gaga herkesi kendine hayran bıraktı, oysa bu yıl Maroon 5’in şovu çok sönük geçti.
Buna rağmen bu yıl da reklamlar iddialıydı.
İki favorim var aralarında.
Birincisi Amazon’un kurucusu ve Wall Street Journal gazetesinin yeni patronu Jeff Bezos’un gazetecileri ve gazeteciliği yücelttiği, bilgisizliğin demokrasiyi öldüreceğini savunduğu Wall Street Journal reklam filmiydi.
Diğeri ise usta yönetmen Ridley Scott’un çektiği Türk Hava Yolları reklam filmiydi.
Hiçbir şey için geç değil.
Elon Musk’ın 70 yaşındaki annesi Maye Musk’ın modellik kariyerini heyecanla takip ediyoruz.
Şimdi ise Maye Musk’ın kayıtlı olduğu modellik ajansı ve organizasyon şirketi IMG, 97 yaşındaki Iris Apfel’i modelleri arasına kattı.
“Şimdiye kadar her işimi kendim yapmaya alışığım, bütün iş görüşlerimi kendim yürütüyordum, ilk defa bir ajansa bağlı çalışacağım, heyecanlıyım” diyor Iris Apfel.
Doğrusu, 97 yaşında dünyanın en önemli ajanslarından birinden teklif almak Iris Apfel’i de şaşırtmış.
İşte 97 yaşındaki stil ikonu, iç mimar ve çiçeği burnunda model Iris Apfel hakkında bilmeniz gerekenler...
Tam iki yıl önce, bağımsız film festivali !f İstanbul’da izlemiştik ‘Iris’i.
Efsane belgesel yönetmeni Albert Maysles’ın filmi, New York’un son 50 yıldır en renkli moda ikonu olarak adından söz ettiren Iris Apfel’in kıyafetleri kadar renkli dünyasını anlatıyordu.
Bir gece kulübünde sabaha karşı alkollü iki kişi arasında kavga yaşanabilir.
Özellikle de ortada, “Bana ‘Evli olmasam seni kaçırmazdım. Çok güzel kızsın’ dedi” diyen bir eş varsa...
Gecenin bir yarısı bir gece kulübünde böyle bir lafı pekâlâ iltifat olarak alabilir ya da hiç takılmayıp gülüp geçebilirsiniz.
Ama bunu eşinize söylediğiniz zaman yangına körükle gidileceği belli.
Tabii ki bu durum şiddet ya da silah boyutuna gelmemeli.
Ama eğer bu aşamalara gelindiyse ve olay mahkemeye taşındıysa, işte o zaman mahkemedeki beyanınızı ciddiye almak gerekiyor.
Yargıya yalan yanlış beyanda bulunmak ve sonrasında özrü kabahatinden büyük bir şekilde “Kinaye yaptım. Bunlara takılmayın. Beyninin yüzde 1 kısmını kullanan bunu anlar” demek, diğer söylediğiniz sözlerin de doğruluğu konusunda şüpheler oluşturuyor ister istemez.
Berkay’ın “Arkadaşlar bin TL gelire takılmışsınız ama onu benim neden söylediğim ortada. Bin TL kazanmadığımın herkes farkındandır. Öpüyorum, bunlara takılmayın, geçin gidin!” açıklaması da “Gençler yardım kampanyası başlatmışsınız. İki çocuk bin TL ile geçim zor diyerek. Bunu neden söylediğim ortada. Anlaşılması gereken anlaşılıyor zaten siz de takılmayın. Ne kazandığımı yaşadığı
Ayşe Arman’ın Şeyma Subaşı’yla yaptığı 3 günlük röportajda dönüp dolaşıp aynı noktaya geliniyor, herkes Şeyma’yı yerden yere vuruyor ama takip etmeden de duramıyor.
Şeyma ise durumu özetliyor, düşüşümü, mutsuzluğumu görmek istiyorlar diye.
Hadi Şeyma uç bir örnek olabilir, gösterişli yaşantısını, bu yaşantıyı fazlasıyla paylaşmasını eleştirebilirsiniz, onu beğenmek ya da takip etmek zorunda da değilsiniz.
Ama tabii bu demek değildir ki kendinizde onun kötülüğünü isteme hakkını görebilirsiniz.
Bu, sadece Şeyma için geçerli değil, herkes için geçerli.
Ne zamanki başkasının kötülüğünü isteyecek duruma geliniyor, işte o anda durup bir silkelenmek gerekiyor.
Daha çok yakın bir süre önce Ayşen Gruda’nın cenazesinde yaşananları da gördük.