Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Restoranlardan bira fabrikalarına, alışveriş caddesinden, minyatür Disneyland ve hippi bölgesine Kopenhag’ın altını üstüne getiriyoruz

Bira mayasının ana yurdu

Carl Jacobsen, sekiz çocuğunun dördünü acı bir şekilde kaybedince kalan dört çocuğuna uzun ömür ve güç vermesi için fabrikaya dört dev fil yaptırdı. Fabrika binasını da bu dört fil heykelinin üzerine oturttu.

Dünyanın en yaşanılır şehirlerinden biri Kopenhag. Nasıl olmasın? Sadece
1.5 milyon nüfusu var ve gelir düzeyi yüksek. Kopenhag’da bir ömür değil de sadece birkaç gün geçirecekseniz işte o zaman ilk akla gelen konu yeme-içme. En çok da şehrin simgesi haline gelen Carlsberg ve Tuborg biraları ve art arda dünyanın en iyi restoranı seçilen Noma.
Kopenhag, bir İstanbullu’ya ruhsuzluk derecesinde sessiz, sakin
ve güvenli bir şehir gibi görünse de aldanmamak lazım. Şehirde sık sık yankesicilik olaylarına rastlanıyor. Hatta artık polisler günübirlik yankesicilik yapmaya gelenler olduğunu söylüyorlar.

6 yaşındaki çocuklar bira fabrikası geziyor
Turumuza Carlsberg fabrikasıyla başlıyoruz. O da ne? Yalnız değiliz, bizimle birlikte tesisleri gezen sıra sıra dizilmiş mini mini ilkokul çocukları da var. Biz müzik festivallerine alkol firmaları sponsor oluyor diye 24 yaş sınırı getirmişken hatta şimdi içki firmalarının her türlü sponsorluklarını kaldırma yasa teklifini tartışırken Kopenhag’da
6 yaşındaki çocuklara bira fabrikası gezdiriyorlar. Ne de olsa milli içkileri ayran değil, bira. Buna rağmen ülkede alkolizm oranı yüksek değil.

Bisikletlilere dikkat!
Carlsberg fabrikasından şehre dönüş sancılı oluyor. Bir türlü taksi bulunamıyor. Koskoca fabrikada yanınızda yöneticiler olunca önünüze şoförlü arabalar dizilecek zannediyorsunuz, oysa Kopenhag’da durum farklı. Müdür kibarca “Arabam olsa sizi bırakırdım ama bisikletim var” diyor. Zaten çalışanların çoğu da bisikletle işe gidip geliyor. Hatta başbakanın bile toplantılara bisikletle gidip geldiği biliniyor. Bisikletle trafik derdi de ortadan kalkıyor. Ama bisiklet sürücüleri de İstanbul’daki otomobil sürücülerinden aşağı kalmıyor. Bisiklet yoluna çıkarsanız pekala üstünüzden geçebilirler. Öyle vızır vızır dolaşıyorlar. Çok dikkatli olmak gerekiyor.

İskandinav tarzına aykırı: Tivoli Bahçeleri
Kopenhag’ın en övünülen yerlerinden biri Tivoli Bahçeleri. Şehrin ortasında minik bir eğlence parkı, minyatür Disneyland gibi. Rollercoaster’lar, başka ülkelerin simgelerini andıran tuhaf yapılar ve rengarenk ışıklarla İskandinavların cool tarzına çok aykırı duruyor Tivoli. Bahçelerin içinde yer alan Tac Mahal’i andıran 13 odalı Nimb otel Antalya’daki bazı otellere benziyor. Ayrıca Tivoli’de Michelin yıldızlı The Paul adlı bir restoran da var.

En çok restoran bu şehirde
Kopenhag, yeme-içmede çok iddialı. Dünyanın kişi başına en çok restoran düşen şehri. Ama buna rağmen Danimarkalıların çok gelişmiş bir damak zevki olduğunu söylemek mümkün değil. Şehrin en geleneksel yerlerinden Ida Davidsen’de “smorrebrod” denilen açık sandviçler yiyorsunuz. Kötü değil ama çok etkileyici de değil. Ida ailesinden devralmış burayı. Hâlâ siparişleri bile kendi alıyor.
Kopenhag’da yemek yediğimiz en iyi yer Orangeriet. Hem parkın içinde oluşu hem çiçekli ağaçların altında açık havada yemek yeme imkanı vermesi hem de yemekleriyle Kopenhag’daki favorim oluyor. Restoranı Michelin ayarında yemekleri uygun fiyata yiyebileceğiniz bir yer diye tanıtıyorlar. Dünyanın en iyi ikinci restoranı Noma’daki deneyim tabii ki burada yok ama lezzet var.
Yemek sonrası alışveriş yapmak isteyenlerin adresi belli, Stroget. İstiklal Caddesi’ne benziyor, turist dolu. Küreselleşme sağ olsun, neredeyse hepsi İstanbul’da da olan markaların mağazaları yan yana dizilmiş. Bir tek henüz Türkiye’ye gelmeyen ama yakında gelecek olan Cos’u görmek sevindiriyor. Bir de İskandinavların ünlü zinciri Illums Bolighus’un dekorasyon mağazası ilgi çekici. Georg Jensen gümüşlerden Scandinavian Design lambalara burada almak isteyeceğiniz birçok parça karşınıza çıkıyor.

Haberin Devamı

Bira mayasının ana yurdu

Biranın bu kadar çok çeşidi olduğunu görmek şaşırtıyor. Jacobsen’in az sayıda üretilen Velvet Ale adlı birası şampanyaya benziyor. Butik üretilen bazı biraların da yakında Türkiye’ye getirileceğini söylüyor Türk Tuborg Başkan Yardımcısı Nilüfer Reisoğlu.

Haberin Devamı

Bira mayasının ana yurdu

Carl Jacobsen’in 1847’de kurduğu bira fabrikası, Kopenhag için önemli bir turizm merkezi. Fabrikanın bir bölümü tarihi eser ilan edilmiş ve devlet tarafından korunmaya alınmış.

Haberin Devamı

Bira mayasının ana yurdu

50 futbol sahası büyüklüğündeki Carlsberg fabrikasının ortasında bir de çocuk parkı var. Burada kazaya uğramış bir araba sergileniyor. Çocuklara da alkollü araba kullanmanın zararları ile ilgili eğitim veriliyor.

Bira mayasının ana yurdu

Sanat eserleri toplayan Jacobsen, şirketinde 50 yıl çalışanların portrelerini yaptırıp sergiliyordu.

Hippi bölgesi: Christiana

Kopenhag’ın daha farklı bir yüzünü görmek isterseniz Christiana’ya gitmelisiniz. Christiana, hippilerin yaşadığı bölge. 850 kişilik bir komün hayatı yaşanıyor burada. Danimarka kanunları burada geçerli değil, Christiana serbest bölge ilan edilmiş. Amsterdam sokaklarında olduğu gibi burada da ot içmek serbest. Bölgeye çok turist geldiği için her yerde ‘No photo’ yazıyor. Yine de yazılar yetmiyor, her fotoğraf çekene ahali ‘No photo’ diye bağırıyor. Burada yaşayanların çoğu hippilikten çıkmış, kendilerini ticarete vermiş. Her köşede hediyelik eşyalardan pipolara aklınıza gelebilecek her türlü şey satılıyor. Günün sonunda yorgunluk atmak isterseniz doğru adres, Nyhavn. Limanda bir kafeye kurulup ister biranızı, ister kahvenizi yudumlayarak dinlenmek mümkün.

Mayayı rakipleriyle paylaşıyor

Carlsberg’in kurucusu Carl Jacobsen ilginç bir adam, biranın halen kullanılmakta olan mayasını buluyor, formulü o zaman rakip olduğu Tuborg’la hiçbir karşılık beklemeden paylaşıyor. Amaç biranın kalitesini yükseltmek. Carlsberg’ciler boşuna “Dünyada içilen neredeyse bütün lager biraların içinde biraz da olsa Carlsberg var” demiyor. Öngörü bu olsa gerek, uzun zaman sonra, 1970’te Carlsberg Tuborg’la birleşiyor.

50 futbol sahası büyüklüğünde...
Jacobsen fabrikada bekar erkekleri çalıştırıyor, gece 22.00’de yatıp sabah 06.00’da işbaşı yapıyorlar. Sıkı bir disiplin var fabrikada, evlenmek için bile patrondan izin almak gerekiyor. Jacobsen egzantrik bir adam, evde misafirlerini yakasında kırmızı gülü ve başında kırmızı fesiyle karşılıyor. Sanat eserleri toplayan Jacobsen şirketinde 50 yıl çalışanları portrelerini yaptırıp duvarlara asarak ödüllendiriyor.
Carl Jacobsen’in hüzünlü bir aile hayatı var. Sekiz çocuğu oluyor, ama dördünü çok genç yaşta kaybediyor. Jacobsen, 1881’de bir Hinduizm sembolü olan svastikayı Carlsberg’in simgesi yapıyor. Svastikayı Adolf Hitler’den çok önce, simge olarak ilk kullanan o.
1902’de şirketi, devam edebilmesi için kurduğu vakfa bırakıyor. Vakıf da alıp başını yürüyor. Bugün turizm için bile önemli bir değer haline geliyor 50 futbol sahası büyüklüğündeki fabrika. Ayrıca Carlsberg Vakfı, Kopenhag’ın simgelerinden olan denizkızı heykelini de şehre hediye ediyor.

Bira mayasının ana yurdu

Jacobsen’in kurduğu bira fabrikası artık müze.