Yazdıklarıyla, çizdikleriyle ve müziğiyle özel bir yeri her zaman var olan bir isim: Bob Dylan.
Yarım yüzyılı aşkın kariyerinde, 2016’da Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandığı açıklandığında tartışmalar uzun süre durulmadı.
Nobel’in bir edebiyatçıya değil de bir şarkıcıya verilmesini kabullenemeyenler oldu.
Sanki söz konusu olan Bob Dylan değil de herhangi bir popstarmış gibi davranıldı.
Oysa Bob Dylan değerli bir ozan.
Ama aslında bu sonuç her zaman popüler olanın değil, gelenek yaratanın da günümüzde kazanabildiğini gösterdi.
Bob Dylan şimdi kelimelerle değil, çizimleriyle karşımızda.
Kasım ayında yayımlanacak olan ‘Point Blank (Quick Studies)’ adlı kitabı, onun görsel sanat kariyerinde yeni bir sayfa değil; ama belki de bugüne kadar en kişisel işi.
2021 ve 2022 yılları arasında yaptığı yaklaşık 100 kara kalem eskiz, onun zihinsel günlükleri gibi.
Söz konusu Bob Dylan olunca sade bir eskiz kitabı tanımı fazlasıyla eksik kalıyor.
Çünkü onun bakışı, bir objeyi ya da bir yüzü değil; o anı yakalıyor.
Kitaptaki çizimler arasında paten kayan bir çift, çarpık gülüşlü bir adam, bir karaoke şarkıcısı, Paris’te bir kanal ya da sıradan bir bant rulosu var.
Ama çizgilerin arkasında, zamana karşı koyan bir gözlem gücü, dingin ama derin bir dikkat yatıyor.
Bu çalışmaların sergisine şu anda Londra’daki Halcyon Gallery ev sahipliği yapıyor ve sergi 6 Temmuz’a kadar görülebilecek.
Simon & Schuster yayınevinin yayımlayacağı kitabın önsözünde ise Lucy Sante ve Eddie Gorodetsky gibi isimler yer alıyor.
Bob Dylan’ın görüntüyle hikâye anlatma becerisini kelimelere döküyorlar.
Belki Bob Dylan anlatmıyor ama resimlerine bakınca, konuşmasa da çok şey söylediğini anlıyorsunuz.
Kimi zaman hüzünlü, kimi zaman alaycı, çoğu zaman sessiz ama hep tetikte.
Peki ama Bob Dylan şarkı yazarı mı, şair mi?
‘Knockin’ on Heaven’s Door’ bir şiir değil de, ne?
Dylan, 2016’da Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandığı gece Las Vegas’ta sahnedeydi.
Ödülle ilgilenmedi bile.
Çünkü onun meselesi ödül değil; anlatmaktı.
Bugün gelinen noktada artık net bir şey var: Bob Dylan sadece müziğin değil, çağdaş sanattan edebiyata başka alanların da yaşayan hafızası.
‘Retrospectrum’ başlıklı retrospektif sergisi geçtiğimiz yıl Roma’da açıldı.
Demir heykellerden akrilik tablolara, serigrafi kolajlardan ilk eskizlerine kadar 60 yıllık görsel arşivini paylaştı.
‘Point Blank’ ise bunun yeni halkası ve belki en samimi olanı. Çünkü burada bir rock ikonunun değil, gözlem yapan ve hiç durmayan bir zihnin dünyayı nasıl gördüğüne tanıklık ediyoruz.